Ertem Şener, Ferit Ömeroğlu'nun sunumuyla Gençlik Odası TV'ye konuk oldu.

-Sokağa çıktığınızda insanlar sizi gördüğünde kafalarında bir şeyler canlanıyor artık. Bu algı nasıl oluştu?
Ertem Şener algısı yaklaşık 5 yıldır 'Beyaz Futbol' ile gelişti. Ondan önce 2005'de şampiyonlar ligi maçı anlatmaya başladığımda da oluşmuştu aslında. Anlattığım maçlarda verdiğim özel bilgiler, programlardaki kendime has tarzımla birlikte gelişti. Ben herkes gibi olmayacağım dedim. Hatta bu işte bir devrim gerçekleştireceğim dedim. Herkesin konuştuğu, herkesin söylediği, herkesin anlattığını anlatmayacağım. Herkesin anlattığını, arka yoldan dönerek daha çabuk, daha farklı, daha ironik, daha fazla kelimelerle anlatacağım ama daha az kafa bulandırarak yapacağım bunu dedim. Ben giyim tarzımla, saçımla değil, işimle, konuşmamla farklı olmaya çalışıyorum. Sokaktaki insanlardan biri olmaya çalışıyorum.
Ben okumayı çok seven bir insanım, çok fazla Kitap okuyorum. Artık tweet okuyoruz. Çok gezen taraf İnstagram, çok okuyan taraf Twitter. Eskiden çok kitap okurdum, okuduğum kitaplarla kelime hazinem gelişiyor. Okuduğum, futbolcularla ilgili aldığım bilgilerle bir yerlere gelmeye çalıştım.

"SPİKER SADECE MAÇ ANLATAN ADAM DEĞİLDİR, GAZETECİDİR"
Ben orta halli bir ailenin çocuğuyum. Benim ilk arabam 30 yaşında oldu, maddi olarak iyi değildim. Kesinlikle burdan bir trajedi yaratmaya çalışmıyorum. Bunu dememin sebebi şu, maç anlatmak için yurtdışına çıktığınızda kalacağınız yeri, yemeğinizi karşılarlar. Ben üstüne biraz daha para ekleyip daha iyi otellerde kalıp, orada kalan futbolcularla, teknik direktörlerle konuşurdum. Mesela ben Pirlo'nun annesinin ressam olduğunu Pirlo'dan öğrendim. Ben bunları yüzyüze öğrenerek geleceğim için bir şeyler biriktirdim. Farklılaştım. Spiker sadece maç anlatan adam değildir, gazetecidir. 

-Eleştiri aldınız mı hiç bu yönlerinizden dolayı?
Tabii oldu. Eleştirenler, olmamış diyenler oldu. Sırtını çevirenler bile oldu. Ama şimdi onlar benim gibi maç anlatıyor. Ama ne güzel, bir şeyler bırakmışım arkamda.

-Başarısızlık hikayeniz var mı?
Doğan Grubu'ndan çok iyi bir dönemimde ayrıldım ben. Onların hepsini bıraktım, TV8'de bir Yarışma programı sunmaya Kenya'ya gittim ve program başarısız oldu. Ama hiçbir zaman pişman olmadım. bugün olsa bir daha giderim. Kenya'da 50 gün boyunca kaldım, gezdim, dolaştım, program sundum. Olmadı, program tutmadı. Televizyonda her şeyi tutturacaksın diye bir şey yok. Ama keşke diyen bir insan değilim. Evde ampul bile takamam mesela, eşim takar. Musluk tamir edemem, yumurta bile kıramam. Allah bana başka bir yetenek vermiş. Ben televizyoncuyum, üretirim. Elim konuşmaz, ağzım konuşur. 

-"Acun Messi, ben Arda Turan'ım" dediniz mi?
Dedim, evet. Aynı takımda oynuyoruz. Barcelona'da Messi'nin katkısı çok fazla ama Arda Turan'ın da katkısını göz ardı edemezsiniz. Arda, çok farklı yerlerden gelip bu başarıyı tamamladı, bir mucizeyi gerçekleştirdi. Televizyonculuk zordur, Barcelona'da oynamak da zordur. Bu alanda bir Messi değilim ama Arda Turan'ım. 

"İKİ SENE SONRA sporU BIRAKACAĞIM"

-5 yıl sonra ile ilgili bir planınız var mı?
Allah bilir. Olmayadabilirim 5 yıl sonra. Planlarım var ama. Sporda benim zamanım maksimum 2 sene, belli olmaz ama çok fazla sporda kalmayacağım artık. 'Beyaz Futbol' bir futbol programı değil. O yüzden ona devam edeceğim. Ama beni bir spor kanalının başında göremeyeceksiniz. Sporun içinde kalmayı çok isterim ancak 2011'den sonra duygularım değişti. 

-3 Temmuz etkili oldu mu sizde?
Ben hiçbir zaman 'Fenerbahçe şike yaptı' demedim. Ben o zamanlar bir kanalda '3 Temmuz bir darbe girişimidir' demiştim. Darbe girişiminin ilk ayağıydı o. Ama ben şu an yarışma programlarını daha çok seviyorum. Üretken oldum, format üretmek istiyorum. Kalp doktoru beyin ameliyatına girmez derler. Hayır, girer. Başka kimse yoksa eğer, beyin doktoru kalp hastasına ilk müdahaleyi yapabilmeli. Bende televizyonculuk adına her şeyi bilmeliyim. Sporu, siyaseti, ekonomiyi bilmeliyim. Sadece televizyonda da değil, dijital medyada da farklılaşmaya çalışıyorum. 

-Sosyal medya üstünden bakıldığında, sanki sizin görüşünüzü savunmayan insanlarla görüşmüyorsunuz. Bu doğru mu?
Ben 22 yıldır Tayyip Bey'i tanıyorum. Kendisi benim Cumhurbaşkanı'm değil, öncelikle ağabeyim. 22 yıl öncesinde gördüğüm adamla, şimdi gördüğüm adam benim için aynı. Ben Tayyip Erdoğan'ı çok seviyorum. Benim herhangi bir siyası fikrim yok, ideolojim yok. Ben ülkemin gidişatına bakarım. Ben ülkemin ne durumda olduğuna bakarım. Ben hiçbir zaman bir partili olduğumu söylemedim. Kapıdan bugün Kemal Kılıçdaroğlu girse, ayağa kalkarım "Efendim, hoşgeldiniz." derim. Sayın Devlet Bahçeli içeri girse, aynı şekilde gider elini sıkarım. Ama ben Tayyip Bey'e sarılıyorum. Çünkü benim kişisel olarak kendisine çok ayrı bir sevgim var. Ben Pınarhisar cezaevi'ne giren insanım. İçeriye mektup gönderen insanım. Benim Tayyip Bey'e olan sevgim, Beşiktaş'a olan sevgim gibi, aileme olan sevgim gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgim gibi, Fatih Sultan Mehmet'e olan sevgim gibi. Ben ülkemi, vatanımı, bayrağımı, milletimi seviyorum. Ülkemi Tayyip Bey'den daha fazla seven biri çıkarsa onu daha fazla severim. Bana diyorlar ki siyasete gir. Burdan söylüyorum, bir kere milletvekili olursam, bakanlık teklifi gelir de kabul edersem, acısını yarın çocuklarımdan çıkartsınlar. Benim işim siyaset değil. Benim işim televizyonculuk. Ben Tayyip Bey'i seviyorum diye kimse benim cebime bir kuruş para koymadı. Benim öyle bir derdim de yok. Benim ona sevgim parayla ölçülmez. Yozlaşan bir ülke yok. Hatta Avrupa'dan daha iyi durumda bir ülkeyiz şu anda yapılanlarla. Bu ülkede karışıklık çıktığı zaman üzülüyorum. Her fikirden insanla arkadaşım. Benim fikrimin aksini düşünen arkadaşlarım daha fazla hatta. 

-Cumhurbaşkanı'yla ilgili anlatabileceğiniz güzel bir anınız var mı?
Beni her gördüğünde elimi tutar, 'Nasılsın Ertemciğim?' der, o bana yeter. Ben ona çok farklı bir gözle bakıyorum. Ülkemizin babasıdır, çocuklarımın dedesidir. Ben hiçbir zaman siyasi obje gözüyle bakmadım. O kadar yanlış tanıtılıyor ki. Ben 'Efendim' diye hitap ettiğimde 'Bana efendim deme' der. Bir sürü anım var. Bir yerde oturur mesela, ekmek arası bir şeyler yer, besmeleyle suyunu üç yudumda içer. 'Neden üç yudumda içiyorsunuz?' diye sorduğunda 'Sağlık açısından, peygamber efendimiz böyle yaparmış' der. Bizim evimizden biri. Ben her siyasi fikre sahip insanla oturur, konuşur, gezerim. Birbirimize anlatmalıyız. Biz biriz. Bugün benim devletimi yönetenler yanlış yaparsa, hesabımı sandıkta görürüm. Benim İnstagram'ım da Atatürk fotoğrafı da var. Atatürk olmasaydı, bu ülke olmazdı. Atatürk'e hakaret edeni Allah iki cihanda daim kılmasın. Ben ülkemi yöneten, o makamda oturan herkese saygılıyım. Ben bu ülkenin evladıyım. Ben 29 Ekim'de en önde bayrağım ile yürürken, Cuma günleri seccademi alıp namaza giderim. Beni bilen çok iyi bilir. Ben ekranda ne isem, dışarda da öyleyim. 

"BEYAZ FUTBOL, TÜRKİYE'NİN EN DOĞAL PROGRAMIDIR"

-Beyaz Futbol'da hiç kısıtlanıyor musunuz söylediğiniz veya işlediğiniz konular ile ilgili?
5 yıldır patronlarımdan hiç öyle bir şey duymadım. Bir kişi de çıkıp bunun aksini ispat edemez. İspatlasınlar, ben mesleği bırakacağım. 

-Hiçbir program sırasında sıkıldığınız veya zor durumda kaldığınız oldu mu?
Her 'Beyaz Futbol' programında 'Yandık' diyorum. Biz çok doğal bir ekibiz. Canlı yayında ettiğimiz kavgaları biz Reklam arasında da ediyoruz. Her hafta oturur konuşuruz. Aramızdan biri değişik bir laf söyler, programda bu doğaçlama olarak ortaya çıkar. Beyaz Futbol, Türkiye'nin en doğal programıdır. 

Kaynak:Milliyet