Prof. Dr. Koluman: 1300 liralık kurbanlıktan en fazla 14 kilo et çıkar, bu fahiş bir fiyat
 
ADANA'da Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zooteknik Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Koluman, vatandaşları 'ucuz' satılan kurbanlıklara dikkat etmeleri yönünde uyararak, "1300 liraya satılan kurbanlıktan en fazla 14 kilo et çıkar, bu fahiş bir fiyattır" dedi.

Kurban Bayramı öncesi, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Çiftliği'nde yetiştirilen 20 kurbanlığın kilogramı 29 liradan satışa sunulduğunu bildiren Zooteknik Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Koluman, vatandaşlara uyarılarda bulundu.

'1 YAŞINA GELMİŞ OLMASI LAZIM' 
Özellikle hayvan pazarları ve büyük marketlerdeki ucuz kurbanlıkların aslında fahiş fiyattan satıldığını dile getiren Koluman, "Canlı hayvan satışı yapan üreticiler bunların arasında büyük marketler de var. 'Ucuz kurbanlık satıyoruz' diyerek, 12-14 kilo gibi çok az miktarda kemikli eti çıkacak olan kurbanlıkları vatandaşlara satabiliyor. Kurbanlık olarak satılacak hayvanların 1 yaşına gelmiş, canlı ağırlığının 50-60 kilo ve gösterişli olması gerekir. Bu hayvanlardan kesildikleri zaman çıkan et 20-25 kilo civarındadır. Burada vatandaşlarımız dikkatli olması lazım. 12-14 kilo et çıkacak bir hayvana 1300 lira ödemek fahiş bir fiyat olur. Bu kesilecek olan hayvanın canlı ağırlığı 25, en fazla 30 kilo arasında olur. Bu da kurbanlık olamaz. Vatandaşlarımızın bunlara dikkat etmesi gerekir" dedi.

Görüntü Dökümü
--------------------
- Küçükbaş hayvanların görüntüsü
- Prof. Dr. Nazan Koluman ile Röp.

Haber-Kamera:Çağlar ÖZTÜRK/ADANA,() 

Haber Kodu : 200718043

============================

Dört boynuzlu Oscar 3 bin TL'ye satıldı

MERSİN'in Erdemli ilçesinde, kurban satış noktasına getirilen 90 kilogram ağırlığındaki 4 boynuzlu Oscar adındaki koç, 3 bin TL'ye alıcı buldu. 
Erdemli ilçesi Karahıdırlı Mahallesi'nde bulunan kurban satış noktasına getirilen 2 yaşında, 90 kilogram ağırlığında dört boynuzlu Oscar, kurbanlık almaya gelenlerin ilgi odağı oldu. Oscar'ın sahibi besici Ümit Değer (40), 30 yıllık meslek hayatında dört boynuzlu koça sadece 2 kez rastladığını belirterek, "200 bin koyunda bir görülen dört boynuzlu koçumuza Oscar adını verdik. Görenler çok beğendi ve 3 bin TL'ye sattık. Yeni alıcısına hayırlı olsun" dedi.
Oscar'ı satın alan Ramazan Doğaner ise hayatında ilk defa 4 boynuzlu koçla karşılaştığını kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------
- Dört boynuzlu Oscar'ın görüntüsü
- Koyunların toplu görüntüsü
- Dört boynuzlu koçun yakın görüntüsü
- Oscar'ın sahibi Ümit Değer ile röportaj
- Oscar'ı alan Ramazan Doğaner ile röportaj
- Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera:Mehmet DOĞANER/ERDEMLİ,(Mersin),()

Haber Kodu : 200718020

===========================

Organları bağışlanan Vedat'ın böbreği 17 yıl nakil bekleyen hastaya şifa oldu

BATMAN'da, motosiklet kazası sonucu ağır yaralanan ve beyin ölümü gerçekleşen 26 yaşındaki Vedat Yaşar'ın organları 6 kişiye umut oldu. Malatya'da 17 yıldır nakil bekleyen Ali Naci Öztürk'de(53), Vedat Yaşar'ın böbreğinin nakledilmesiyle sağlığına kavuştu.

Batman'da, geçirdiği kazadan sonra 7 gün yaşam mücadelesi veren Vedat Yaşar, doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Beyin ölümü gerçekleşen gencin ailesi oğlunun organlarını başka hastalar şifa bulsun diye bağışladı. Ankara ve Malatya'dan gelen ekiplerin operasyonuyla alınan karaciğer, böbrekler, pankreas ve incebağırsak Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Nakil Merkezi'ne, kalp ise Ankara Şehir Hastanesi'ne götürüldü. 

'17 YIL MAKİNEYE BAĞLIYDIM'
Malatya'da organ nakli yapılan hastaların genel durunun iyi olduğu öğrenilirken, 17 yıl boyunca böbrek nakli bekleyen, Ali Naci Öztürk, "Nakil olmadan önce 17 yıl makineye bağlıydım, nakil olduktan sonra cihaza girmiyorum. Çok iyi oldu, başarılı oldu. Allah razı olsun" diye konuştu. 

'AĞABEYİMİ KURTARDILAR
Ali Naci Öztürk'ün kardeşi İsmail Öztürk, bağışçılara dua ederek, "Ziyaret edeceğiz organ bağışı yapan aileyi. Hastanemize de teşekkür ediyorum. Bağışçıılardan da Allah razı olsun, kurtardılar ağabeyimi, ağabeyim 3 günde bir diyalize gidiyordu, şimdi çok çok iyi. Düzeldi Allah'a çok şükür" dedi.

HASTALARIN GENEL DURUMU
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Ali Beytur, organ bağışı yapılan hastaların genel durumları hakkında bilgiler verdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------------
- Hastaneden görüntüler
- Hastadan detay
- Ali Naci Öztürk röp.
- Ağabeyi İsmail Öztürk röp.
- Prof. Dr. Ali Beytur röo.
- Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-

Haber Kodu : 200718021

=========================

Düzce’de fındık rekoltesi tahmini 60 bin ton

Düzce Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk, Düzce'de bu yıl fındık rekoltesinin 55-60 bin ton arasında olmasını tahmin ettiklerini açıkladı. 

Düzce Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk, 2020 yılı fındık ürünü hakkında açıklamalarda bulundu. Öztürk, özellikle fındığın belirlenen tarihler öncesinde toplanmaması gerektiğini ifade ederek, "Fındık bu yıl çok önemli bir ürün oldu. Koronavirüsten dolayı dünyada ön plana çıkan bir üründür. Bundan dolayı çiftçilerimize öncelikli önerimiz fındıklarını Tarım İl Müdürlüğü ile ziraat mühendislerinin açıklayacağı tarihten önce kesinlikle toplamamalarını tavsiye ediyoruz" dedi. 

Öztürk, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bu yılda fındık alması gerektiğini belirterek, "Bu yıl Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fındık alımını özellikle hükümetimizden bekliyoruz. Ofis fındık almazsa fındıklarımız perişan olup gider. Ofis geçen ve önce ki yıllarda fındık almıştı. Fiyatlarımızdan çiftçilerimiz memnundu. Bu yılda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fındık almasını bekliyoruz." diye konuştu. 

ÇİFTÇİLER EMANETE FINDIK VERMESİN ÖNERİSİ 
Öztürk, çiftçilerin emanete fındık vermemesi konusunda şu uyarıda bulundu: 
"Çiftçilerimizin emanete fındık vermemelerini istiyoruz. Türkiye fındığının yüzde 15’ini bu yıl Düzce üretiyor. Bunun için Düzce fındığı çok önemli. Emanete kesinlikle fındık verilmemelidir. Fındık fiyatlarının yıl sonunda veya önümüzde ki yılın ikinci ayında 30 lirayı bulacağını tahmin ediyoruz. Şu anda fındık fiyatları 24 liradan 19-18 liraya kadar geriledi. Fındıkta bir oyun var. Bu oyunu çiftçilerimiz birlik olursa oyunu bozarlar."  

FINDIK REKOLTESİ 55-60 BİN TON CİVARINDA 
Öztürk, fındık rekolte tahminlerini açıklayarak, “Geçen sene 85 bin ton fındık rekoltemiz vardı. Bu sene 55-60 bin ton civarında fındık bekliyoruz. Rekolte tahminlerimiz bitti. Bakanlığımıza gönderdik. Kesin açıklamayı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapıyor. Ama kesinlikle rekoltemiz bu sene çok düşük. Bunu da çiftçilerimizin değerlendirmesi lazım"  dedi. 

AİLELERE FINDIĞI TOPLAMA ÖNERİSİ 
Öztürk, fındık üreticilerinin fındıklarını kendilerinin toplaması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: 
"Koronavirüsün daha fazla yayılmaması için, çiftçilerimizi etkisi altında bırakmaması için biz aile işletmeciliğini ön plana çıkarıyoruz. Aileler kendi fındığını toplarsa bu hastalığın yayılma riski daha az olacağına inandığımız için biz yolu öneriyoruz. Ayrıca maliyetlerin düşürülmesi açısında da önemli. Kendisinin 500 kilogram fındığı var ve çiftçi kendisi toplarsa maliyetleri aşağı çekmiş oluruz."  

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ 
------------------------------
Ziraat Odası Başkanının boş fındık dallarını göstererek rekolte tahmininde neleri dikkate aldıklarını açıklaması 
Fındık bahçesinden görüntü 
Çotanak görüntüsü 
Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk’ün açıklamaları ve detayalr 

HABER-KAMERA: Tezcan SOLMAZ/DÜZCE, () 

 Haber Kodu : 200718022

=========================

Çalıştığı işyerine patron oldu

KÜTAHYA’da ev dekorasyonu ürünleri satan bir dükkana işçi olarak giren evli ve 1 çocuk annesi Canan Şahin (30), 7 yıl sonra işyerini devralarak kendi işinin patronu oldu. İşyerini büyüten Şahin’in Türkiye’ye açılmak istediğini belirterek, "Artık kendim işi yapmaya başladım. İşi yaparken de bir şeyler üretmeye başladım. Bu işin en güzel tarafı da kendinizin bir şeyler üretmesi" dedi.

Kütahya’da ev dekorasyonu ve aksesuar firmasında 7 yıl çalıştıktan sonra dükkan sahibinden işyerini devralan Canan Şahin, çalışma azmiyle tüm kadınlara örnek oluyor. Bir arkadaşı vasıtasıyla işe başlayan ve sattığı ahşap ürünlerin tasarımlarını kendisi yapan Şahin, talebin fazla olması sebebiyle işyerini büyütmek zorunda kaldığını söyledi. İşini severek yaptığını belirten Canan Şahin, "Uzun yıllar çalıştım ve işyeri sahibinden işi devraldım. Artık kendim işi yapmaya başladım. İşi yaparken de bir şeyler üretmeye başladım. Bir ustam var. Bu işin en güzel tarafı da kendinizin bir şeyler üretmesi. İşi sevdikçe devamı da geldi. Müşterilerin isteğine göre bir şeyler üretebilmek de güzel. İnternette gördükleri ürünleri alıp, ‘bunu yapabilir misiniz?’ diyorlar. Biz de yapıyoruz. Tasarımlarını ben yapıyorum. Ustamız da aynısı ahşaba işliyor" dedi.

HEDEFİM TÜRKİYE’YE AÇILMAK
İlk işi devraldığında şuan ki işyerinden daha küçük bir dükkanda çalıştıklarını kaydeden Şahin, "Talepler artınca işimi de büyüttüm. Atölyemiz için büyük bir yer gerekiyordu. Hedefimiz Türkiye çapında işler yapmak. Çünkü bir sürü zevk var. Biz de bu zevklere karşılık vermek istiyoruz" diye konuştu. Her müşterisinin kendine özgü bir zevki olduğunu ifade eden Şahin, herkesin kendine özel ürünler istediğini söyledi. Bunlara karşılık verebilmek için çalıştıklarını belirten Şahin, "Daha çok aksesuar, hediyelik tarzı dekoratif ürünler satıyoruz. İnsanlar yaşam alanlarına daha fazla önem vermeye çalışıyor. Bizlerde insanların hayatlarına ufak dokunuşlar yapıyoruz. İsme ve karakterlerine özel işler yapıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-İş yerinden görüntü
-Şahin’in çizim yapması
-Usta ile kesim ve montaj yapması
-Şahin’in röportajı
-Genel görüntüler

Haber-Kamera. Oğuzhan KILIÇ/KÜTAHYA,()-

Haber Kodu : 200718061

===============================

Binlerce yıllık tarihiyle Çayır Mağarası turistlerin ilgisini çekiyor

ZONGULDAK'ın Çaycuma ilçesine bağlı Çayır köyündeki Çayır Su Mağarası, doğal güzelliğiyle ilgi çekiyor. Binlerce turist çeken mağaranın, 25 kilometre uzaklıktaki M.Ö. 6'ncı yüzyılda kurulan ve M.S. 13'üncü yüzyıla kadar yerleşimin bulunduğu tahmin edilen Teion Antik Kenti’nin suyunu karşılamasıyla dikkat çekiyor. 

Çaycuma'ya bağlı Çayır köyü girişinde bulunan Çayır Su Mağarası, binlerce yıllık tarihiyle M.Ö. döneme dair önemli izler taşıyor. Mağara, Filyos beldesinde bulunan Karadeniz'in Efesi olarak adlandırılan M.Ö. 6'ncı yüzyılda kurulan ve M.S. 13'üncü yüzyıla kadar yerleşimin bulunduğu tahmin edilen Teion Antik Kenti’nin suyunu karşıladığı arkeologlar tarafından daha önce keşfedildi. Zonguldak Valiliği'nin turizme kazandırmak için proje geliştirdiği, içinde bulunan 6 çeşit yarasa türü ve sarkıtlarıyla dikkat çeken 1300 metre uzunluğundaki mağara, botla gezilecek kadar geniş alanları olan yeraltı nehrine sahip olmasıyla daha da ilgi çekiyor.  

Yaz mevsimlerinde özellikle hafta sonları Zonguldak'ın yanı sıra İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli gibi birçok büyükşehirden yerli turist çeken mağaraya Ceneviz döneminden kalma tarihi köprüyle ulaşılabiliyor. İzmir'den mağarayı ziyarete gelen Selman Erdoğan, mağarayı çok beğendiklerini söyledi.

Ankara'dan gelen Mehmet Türkçen de mağara ve bulunduğu bölgenin doğal güzelliğiyle harika bir yer olduğunu anlatarak, "Muhteşem doğa harikası bir yer. Hakikatten görülmeye değer bir yer. Ailecek geldik. Herkese tavsiye ederim. Gelip görmeliler. Serinliği çekiyor insanı. Yol boyu gelirken de yeşil doğa manzarası da çok güzeldi. Biz internet üzerinden gördük ve öyle geldik. Geldiğimiz içinde çok memnun kaldık." dedi. 

Bebeğiyle mağara ziyaretine gelen Enes Öğrenici, "Gerçekten ülkemizin dört bir yanı doğal güzelliklerle dolu. Zonguldak'taki Çayır mağarasını da önceden duyup merak ettiğimiz bir yerdi. Çocuğumuzla birlikte zorlukları aşarak tırmanıp burayı görmek istedik." diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------------------------- 
-Mağaraya giden yolar 
-Tarihi köprü ve akan dere 
-Mağaraya gelenler 
-Mağarayı gezenlerden detaylar 
-Röportajlar 

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,()

 Haber Kodu : 200718023

=================================

İMES Organize Sanayi Bölgesinde tam kapasite üretime geçildi 

KOCAELİ’nin Dilovası ilçesinde, Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (İMES), koronavirüs nedeniyle azalan üretim kapasitesini yeniden tam kapasiteye çıkardı. Salgın döneminde yüzde 25’e yakın bir üretim kaybı yaşandığını belirten İMES Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Küçükay, "İhracat rakamları mart başı döneminden daha iyi durumda, çünkü Türkiye’nin artık güvenilir bir tedarik zincirine sahip olduğu Avrupa tarafından görüldü" dedi. 

Dilovası’nda 301 hektar alan üzerine kurulu, içerisinde 205 firmanın bulunduğu İMES Organize Sanayi Bölgesi’nde, koronavirüs salgını nedeniyle yüzde 25 oranında düşen üretim, yeniden tam kapasiteye çıkarıldı. Otomotiv sektöründen savunma sanayisine kadar birçok alanda yerli üretim yapılan sanayi bölgesinde, yıllık ortalama 700 milyon dolarlık ürün ihraç ediliyor.  

Türkiye ekonomisine önemli derecede katkı sağladıklarını söyleyen İMES Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Küçükay, ihracat rakamlarının koronavirüs salgını öncesindeki seviyeye ulaştığını söyledi. Salgın döneminde Avrupa’nın Türkiye’de üretilen ürünlere karşı güveninin arttığını ifade eden Küçükay, "Koronavirüs salgınından önce buradaki üretim rakamları gerçekten iyiydi. Türk ekonomisi zaten 2019 yılının ikinci yarısındaki daralmadan sonra yeniden hızlı bir kalkınmaya geçti. 2020 yılında da mart ayının ortalarına kadar gerçekten önemli bir büyüme rakamı kaydetmişti. Ancak salgın başladıktan sonra haliyle üretimlerde bir düşüş gözlendi. Biz üretim kapasitesini elektrik saatlerindeki anlık okuma sisteminden hesaplıyoruz. Mart ayının 15’inden itibaren elektrik tüketimlerinde yüzde 25’e kadar bir düşme yaşandı ve ondan sonraki süreçte yatay bir seyir izledi. Haziran ayının ortalarından itibaren de yeniden yükselmeye başladı şu anda salgından önceki rakamlara ulaştık." dedi. 

Türkiye’nin çok önemli bir tedarik merkezi olduğu Avrupa tarafından görüldüğünü belirten Küçükay,  “Gayet güzel çalışır vaziyetteyiz. İhracatlar da Mart başı döneminden daha iyi durumda, çünkü Türkiye’nin artık güvenilir bir tedarik zincirine sahip olduğu Avrupa tarafından görüldü. Uzakdoğu’dan bilhassa Çin’den gelen mallar hem uzaklık dolayısıyla hem de maliyet nedeniyle Avrupa için çok uygun değil. Türkiye’nin çok önemli bir tedarik merkezi olduğu Avrupa tarafından görüldüğü için ihracat rakamları da yükselmeye başladı. Haziran ayı ihracat rakamları geçen yılın aynı dönemindeki ihracat rakamlarına göre yüzde 15.9 daha fazla. Salgın dönemindeki aylara göre yüzde 35-40 daha fazla ama ekonominin hareketli olduğu geçen seneye göre rakamlar arttı. O yüzden Türkiye’de artık ekonomi yavaş yavaş toparlanıyor" diye konuştu.   

‘İHRACATIMIZ GEÇEN YILA GÖRE ARTTI’ 
İMES Organize Sanayi Bölgesinde yapılan ihracatın geçen yıla göre artış gösterdiğini açıklayan Küçükay sözlerine şöyle devam etti:  
"Geçen yılki envanter rakamlarımızda ihracatımız 680 milyon dolardı. Şimdi bu rakam biraz daha yükseldi. Sene başında sayı baya bir arttı daha sonra salgın nedeniyle düştü, şimdi yavaş yavaş sene başındaki rakamlara doğru çıkıyoruz. Geçen senenin sonunda ölçtüğümüz rakam 680 milyon dolar. Yıl sonuna doğru 750 milyon dolara yakın bir ihracat rakamı yakalamayı hedefliyoruz"  

'TASARIM VE YAZILIM ÜRETME YETENEĞİNE SAHİBİZ'
Yalnızca fiziksel üretim anlamında değil, yazılım konusunda da gelişmelerin yaşandığını söyleyen Küçükay, "Burası makine ihtisas organize sanayi bölgesi olduğu için katma değeri yüksek ürünler üretiyoruz. Buranın ihracat birim kilogram ortalama fiyatı 7 dolar, Türkiye ortalaması ise 1.4 dolar. O yüzden biz yönetim olarak hedeflerimizden birisini dünya markaları yaratmak üzerine koyduk. Firmalarımızdan birçoğu ürünü kendi tasarlayıp üretebiliyor, bu neden dünya markası olabilecek birçok firmamız var. Türkiye’de artık sanayide tasarım, yazılım üretme yeteneğine sahibiz önemi olan bu potansiyeli git gide yükseltmek. Hedefimiz de bu" dedi. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------ 
-Üretim yapılan fabrikadan görüntüler 
-İhraç edilen ürünlerden görüntüler 
-İMES Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Küçükay ile röportaj 
Detaylar 
Haber-Kamera: Alişan KOYUNCU-Mesut IŞIK-Büşra KAYA/DİLOVASI(Kocaeli),() 

Haber Kodu : 200718042

==============================

Erzincan'da atlı, ATV ve drone'lu kurban yakalama timi

ERZİNCAN Belediyesi'nin, kaçan kurbanlıkları yakalamak amacı ile oluşturduğu 'kurban timi' eğitimlerini sürdürüyor. Kaçan kurbanlıklar havadan drone ile takip edilecek, atlı ve ATV'li kurban timi tarafından yakalanacak. Erzincan Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Ercan Tanrıverdi, "Her yıl olduğu gibi bu senede Erzincan Belediyesi olarak oluşturduğumuz kurban timi hazırlıklara başladı. Amacımız kaçan kurbanlıklara eziyet vermeden en hızlı şekilde yakalayıp sahibine teslim etmek" dedi.
    
Yaklaşan Kurban Bayramı öncesi belediye tarafından oluşturulan 7 silahlı kara ekibi olmak üzere 1 atlı, 1 ATV ve 1 drone toplam 10 kişilik kurban yakalama timi, eğitimlerini aralıksız sürdürüyor. Kaçan kurbanlıkları en kısa sürede yakalamak amacıyla oluşturulan kurban timi, önce koşu yaparak ısınma çalışması yaptı. Ardından kültür fizik hareketleri yapan ve daha sonra kement atan tim, uyuşturucu iğne atma eğitimi aldı. Atlı ve ATV'li personel, kurbanların takibinde insansız hava aracı olarak bilinen 'drone' da kullanacak. Belediye ekipleri, kaçan kurbanların yeri havadan tespit edebilecek. Kaçan kurbanlıklar daha sonra karadan at ve ATV ile kısa sürede etkisiz hale getirilecek.
    
Her yıl olduğu gibi bu senede Kurban Timinu kurduklarını söyleyen Erzincan Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Ercan Tanrıverdi, buradaki amacın kaçan kurbanlara eziyet vermeden, canlarını yakmadan en hızlı şekilde yakalamak olduğunu belirtti. Drone ile kaçan kurbanlık hayvanların yerini tespit edeceklerini ifade eden Tanrıverdi, "At ve ATV motorlu araçlada kement atma ile birlikte, hayvanın doğru vücut noktalarına kas noktalarına sedatif sakinleştirici enjektör fırlatma enjektör atma eğitimleri veriyoruz. Erzincan'da bayram boyunca kaçan kurbanlıkları yakalamak için hazır kıta olacağız Kurbanı kaçan 153 numaralı telefondan çağrı merkezimize ulaşmaları halinde 24 saat hizmetinde olacağız. Arkadaşlarımız pandemi nedeniyle sosyal mesafeye, maske kuralına uyarak eğitimlerini alıyorlar. Bayram boyunca da yine bu kurallara riayet edeceğiz. Vatandaşlardan da beklentimiz kurban boyunca yine bu kurallara uymaları" diye konuştu
    
Tim Şefi Ertuğrul Telli eğitimlerin büyük bir disiplin içinde geçtiğini, uyuşturucu iğne atan tabanca ve tüfeklerle atış yapıldığını söyledi. Telli, "Sabah ve öğlenden sonra olmak üzere günde iki kere antrenman yapıyoruz. Burada önemli olan kaçan kurbanlığı en kısa zaman da etkisiz hale getirmek. Ekibimiz 10 kişi. Kement atmayı burada öğrendik. Dronemiz, ATV'miz, atımız ve atlı birliğimiz var. Kaçan kurbanlığı en kısa sürede etkisiz hale getirmek için uğraş vereceğiz. Bayram boyunca 4 gün boyunca hizmetimiz devam edecek" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-------------------------------
-Drone ile çekilen antreman görüntüsü
-Kurban timinin çalışması
-Kurban timinin kement atması ve tüfekli atışlar
-Veteriner İşleri Müdürü Ercan Tanrıverdi'nin konuşması
-Tim Şefi Ertuğrul Telli'nin konuşması

Haber-Kamera: Coşkun MENEK / ERZİNCAN, ()

Haber Kodu : 200718024

=============================

Koronavirüs, Kars kaşarına ilgiyi artırdı

Dünyaca ünlü Kars gravyeri ve kaşarının ünlü ustalarından İlhan Koçulu, Kars kaşarı, bal, tereyağı, kavılca bulguru, kavılca ununun pandemi süresinde insanların bilinci arttıkça daha fazla talep gören ürünler olduğunu söyledi. Koçulu, "Pandemi dönemi bize şunu öğretti ki vücudumuzun bağışıklık sistemi güçlüyse biz hastalıklara karşı güçlüyüz. Dışarıdan vücudumuza karşı yapılacak olan saldırılara karşı dirençliyiz. Bu fark nereden geliyor? Ben peynir üreticisi olduğum için peynirden söz edeceğim. Bu fark meralardaki Kars'ın 1770 çeşit farklı bitkisinde beslenen ineklerin sütlerinden aldığımız peynirlerin besin değerlerinden. Bu gıdalar bizim vücudumuzdaki sistemi güçlendirip bizi hastalıklara karşı savunmalı duruma getirmektedir" dedi.
    
Kars’ın 2400 rakımlı Boğatepe köyünde yaşayan dördüncü kuşak peynir ustası İlhan Koçulu, mandırasında ürettiği gravyer ve Kars kaşarıyla peynirciliği bilimsel bir düzeye getirdi. Boğatepe Çevre Yaşam Derneğini kuran, müze açan Koçulu, Kars Kaşarı’nın coğrafi işaretiyle Boğatepe Gravyeri’nin tescillenmesi, peynir sempozyumu, uluslararası ağ içinde köylerde turizm başlatılmasında da öncü rol oynadı. Büyükbaş hayvanların organik beslenmeleriyle bin bir çeşit çiçekten aldıkları besininle elde edilen sütle yapılan gravyer ve kaşar peynirini dünyaya tanıtan Koçulu, gıdaların insan yaşamındaki önemine dikkat çekti.

BİZ BESLENECEK MİYİZ, KARNIMIZI MI DOYURACAĞIZ?
'Biz beslenecek miyiz yoksa karnımızı mı doyuracağız?' diye soran Koçulu, "Gıdaların insan yaşamındaki önemi yaşamımızı sürdürebilmemiz için hava, su ve  gıdaya ihtiyacımız var ama hangi gıda? Biz beslenecek miyiz, karnımızı mı doyuracağız? Pandemi dönemi bize şunu öğretti ki vücudumuzun bağışıklık sistemi güçlüyse biz hastalıklara karşı güçlüyüz. Dışarıdan vücudumuza karşı yapılacak olan saldırılara karşı dirençliyiz. Bu fark nereden geliyor? Ben peynir üreticisi olduğum için peynirden söz edeceğim. Bu fark meralardaki Kars’ın 1770 çeşit farklı bitkisinde beslenen ineklerin sütlerinden aldığımız peynirlerin besin değerlerinden. Bu gıdalar bizim vücudumuzdaki sistemi güçlendirip bizi hastalıklara karşı savunmalı duruma getirmektedir. Bunu yapabilmenin yolu biraz doğaya saygı göstermekten geçiyor. Biz doğanın döndürülebilirliği, hem bizim yaşamımızın ve refahımızın yüksekliği hem de sağlığımızın temeli olan doğru gıdalar ile beslenmenin yolu açılacaktır" dedi.
    
Kars bölgesinde üretilen gravyer ve kaşarın beslenme süreçlerinin merkezinde olduğuna dikkat çekerek, "Tereyağı, bal, gravyer ve kaşar Kars bölgesinde temiz üretilmiştir, tüm canlıların yaşam hakkına saygılı üretilmiştir ve beslememiz için en iyi ürünlerdir. Ben sadece Kars kaşarı ve gravyeri demeyeceğim Kars balı, Kars tereyağı, kars kaşarı, Kars gravyeri ve Kars’taki kavılca bulguru, kavılca unu da ekleyeceğim. Bunlar; pandemi süresinde talebi çok yükselen, insanların bilinci arttıkça daha fazla talep gören ürünler. Neden daha fazla talep görüyorlar 1770 çeşit bitkiyle beslenen diğer canlıların ürünleri olduğu için. Yani bunlar doğanın eczanesinden alınan nektarlar, şifalardır. Vücudumuza balla, peynirle, tereyağı ile gelen şifalardır" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
-Gravyer peynirleri
-İlhan koçulu’nun konuşması
-Kaşar peynirleri

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, ()

Haber Kodu : 200718054

===========================

Gürcistan polisine direndi, TIR'daki milli kahramanların fotoğrafını söktürmedi
 
NAHÇIVAN'dan yüklediği tuzu Gürcistan'a götüren Metin Erdem (45) 76 AAB 845 plakalı TIR'ınının dorsesindeki şehit Ömer Halisdemir ve Azerbaycan'ın milli kahramanı Mübariz İbrahimov'a ait fotoğraflar yüzünden sıkıntı yaşadı. Gürcü polisinin özellikle İbrahimov'un fotoğrafını söktürmek istemesine direnen Erdem'in telefonla ulaştığı Konsolosluk yetkililerinin devreye girmesiyle yoluna devam etti.

Iğdırlı Metin Erdem, 6 TIR sürücüsü arkadaşıyla Nahçıvan'dan araçlarına yükledikleri tuzu Gürcistan'a ulaştırmak üzere yola çıktı. Nahçıvan'dan Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra Ardahan Türkgözü sınır kapısından Gürcistan'a geçen araçları kontrol eden polis, Metin Erdem'e ait 76 AAB 845 plakalı TIR'ı durdurdu. Gürcü polisi, TIR'ın dorsesinde yeralan şehit Ömer Halisdemir ve Azerbaycan'ın milli kahramanı Mübariz İbrahimov'a ait fotoğrafları sordu. Polise fotoğrafları anatan ve aracının uygunluk belgesini gösteren Erdem, yoluna devam etmek istedi. Erdem'i durduran polis ruhsat ve pasaportunu alarak Mübariz İbrahimov'un fotoğrafının sökmesini istedi. İki fotoğraftaki kahramanın kendisi için önemini anlatan Erdem, geçiş izni verilmeyince sınırda görevlilerle tartıştı.

Yaşananlar üzerine Erdem ile birlikte Gürcistan'a yük götüren şoförler jandarmaya ait 156 nolu telefonu aradı. Ardahan'daki jandarma görevlilerinin devreye girmesiyle konu Gürcistan'daki Türk konsolosluğuna iletildi. Yapılan görüşmeler sonunda Gürcü polisi Metin Erdem'in aracıyla geçişine izin verdi.

BURASI ERMENİSTAN MI?
Gürcistan polisiyle yaşadığı sorunu anlatan Metin Erdem, şehit fotoğraflarının olduğu aracın uluslararası uygunluk belgesi olduğunu belirtti. Gürcistan kapısında her zaman Mübariz İbrahimov fotoğrafı sebebiyle sorun yaşadığını anlatan Erdem, "Fotoğrafı gören polis beni sınırda 4-5 saat bekletiyor, ruhsatımı ve pasaportumu alıyor. Son olarak geçişimizde de polisler yine geldi, aracımı kenara çektirdiler. Pasaport ve ruhsatımı alarak fotoğrafı sökmemi istediler. Azerbaycan ile Ermenistan'ın arasında sorun olduğunu belirterek, fotoğrafa izin vermeyeceklerini belirttiler. Ben de kendilerine ikisinin de gururumuz olduğunu ifade ederek sökmeyeceğimi söyledim. Kendilerine burası Ermenistan mı yoksa Gürcistan' mı ? diye itiraz ettim. Bunlarla yaşadığımı sorunlardan bıktım usandım ama bana bu fotoğrafları kimse söktüremez. Yetkililerden bana yardımcı olmalarını istiyorum. Aracımın üzerindeki fotoğraflarla birlikte uluslararası uygunluk belgesi var. Bana bu konuda yardımcı olsunlar" diye konuştu

MÜBARİZ İBRAHİMOV KİMDİR
Mübariz İbrahimov, 7 Şubat 1988'de Aliabad'da doğdu. 1994 yılında Aliabad köyü Şehit M. Piriyev İlkokulu'nda başlayıp 2005 yılında lise öğretimini tamamladı. Askerliğini, Azerbaycan İçişleri Bakanlığına bağlı Özel Kuvvetler Birliğinde 2007 yılında Çavuş rütbesiyle tamamladı. Bir müddet sivil olarak çalışan İbrahimov, 2009 yılının Ağustos ayında Astsubay Çavuş oldu. Mübariz İbrahimov, 19 Haziran 2010 tarihinde gece saat 23.30 civarında kimseye haber vermeden, sadece 'Şehit olursam üzülmeyin. Vatan sağ olsun.' diye bir mektup bırakarak tek başına mayın döşeli sınırı aşarak, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri'nin bulunduğu karakola baskın düzenledi. 45 Ermeni asker ve subayını öldürdü. Ermeni destek kuvvetleri ile 5 saat çarpıştı ve sabaha karşı şehit oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin Astsubay Çavuşu Mübariz Ağakerim oğlu İbrahimov'a 'Azerbaycan'ın Millî Kahramanı' unvanının verilmesi hakkında kararını onayladı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------
-Sınırda Gürcü polisinin sürücülerle konuşması
-Aracın uygunluk belgesinin fotoğrafı
-Sürücünün olayı anlatması

Haber: Özkan AYDIN / IĞDIR, ()

Haber Kodu : 200718051

===========================

Trenin geçişini beklemeyip, bariyerleri kıran sürücüye 2,5 yıl hapis

ERZURUM'da, Doğu Ekspresi'nin geçişine 1 dakika kala, otomobiliyle hemzemin geçitten geçmek için güvenlik bariyerini kıran Emrah Korkmaz (35) hakkında 'trafik güvenliğini tehlikeye sokma' suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
    
Olay, 15 Aralık 2019 günü Yakutiye ilçesindeki Şehitlik Mevkii'nde meydana geldi. TCDD görevlileri, Yanıkdere'deki hemzemin geçidin, güvenlik bariyerinin kırıldığını fark edince güvenlik kameralarını izledi. Görüntülerden, saat 15.57'yi gösterdiğinde, Erzurum'dan Kars'a giden Doğu Ekspresi'nin geçişi öncesi, güvenlik bariyerlerinin kapandığı, hemzemin geçide gelen otomobilin sürücüsünün, trenin geçişini beklememek için sağ bariyer kollarının ikisini kırdığını gördü. Yine görüntülerden koşarak otomobiline binen sürücünün, sinyal lambalarının ikaz vermesine rağmen trenin geçişine 1 dakika kala hemzemin geçitten geçtiği saptandı. 
    
TCDD görevlilerinin durumu polise bildirmesi üzerine kamera kayıtları incelendi. Kamera kayıtlarını inceleyen polis, otomobilin plakasından sürücünün Emrah Korkmaz olduğunu belirledi. Gözaltına alınan Korkmaz, tutuklanarak cezaevine kondu. Bir hafta cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan Korkmaz hakkında 4'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde 'trafik güvenliğini tehlikeye sokma' suçundan 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 
    
4'üncü Asliye Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkarılan Emrah Korkmaz, olay nedeniyle pişman olduğunu söyledi. Eşinin kendisini arayarak 10 aylık çocuğunun emeklerken yüzüne yer sofrasındaki sıcak suyun yüzüne dökülmesi sebebi ile yandığını belirten Korkmaz, "Ben de panikle evimize doğru giderken, tren yolundaki bariyerlerin kapalı olduğunu gördüm. Eve yetişmek için bu bariyerlerden karşılıklı olan iki tanesini kırdım ve aracımla yoldan geçtim. Kamu malına zarar vermek istemezdim. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma amacım yoktu. Olay oğlumun yüzünde yanık oluşması sebebi ile meydana gelmiştir. Eve gittikten sonra oğlumun yüzündeki yaranın aşırı derecede olmadığını görünce yanıkla ilgili herhangi bir hastaneye başvurmadım. Evde bulunan yanık kremlerini kullandım. Kamunun zararı ne ise karşılamaya hazırım. Pişmanım, panikle bu olayı gerçekleştirdim" diye konuştu.
    
Emrah Korkmaz, 'trafik güvenliğini tehlikeye sokma' suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildi. Mahkeme, Korkmaz'a iyi hal indirimi de uygulamadı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------
ARŞİV
-Güvenlik kamera görüntüsü
-Trenin geçişi 
-Emrah Korkmaz'ın tutuklandıktan sonra adliyeden çıkarılışı
-Emrah Korkmaz ile röp. 
-Emrah Korkmaz'ın hemzemin geçitin etrafında gezmesi
-Hemzemin geçit ve bariyerlerden detay

Haber: Hümeyra PARDELİ / ERZURUM,()

 Haber Kodu : 200718027

=============================

Dünyanın en meşhur karpuzunun yetiştiği tarlalarda hasat zamanı  
 
BİR zamanlar develerin sırtında taşınıp, kılıçla kesimi yapılan ve dünyanın en meşhur karpuz unvanına sahip Diyarbakır karpuzunda hasat başladı. Bu yıl 170 bin tonun üzerinde karpuz elde edileceğini söyleyen Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Ertan Atalar, "Dicle Nehri kenarındaki kumsal arazide yetişen Diyarbakır karpuzu genetik yapısı özelliğiyle 55 kiloya kadar çıkıyor. Hasadımız sürüyor. Üreticilerimiz bu yılki hasattan çok memnun" dedi.

Birçok türküye, kitapta öykülere konu olan ve bir zamanlar büyüklüğü nedeniyle develer sırtında taşınıp, ağırlığında dolayı ancak kılıçla kesilebilen, dünyaca ünlü Diyarbakır karpuzunun yetiştiği tarlalarda hasat zamanı başladı. Her yıl temmuz ve ağustos aylarında hasadı yapılan Diyarbakır'ın ticari karpuzunun yanı sıra Dicle Nehri kenarındaki sadece kumlu arazide yetişen ağırlığı 50 kilo civarında olan geleneksel karpuzun hasadı ise eylül ayında yapılıyor. Kentin tarımsal üretimindeki en önemli ürünleri arasında yer alan karpuz hem Türkiye'nin dört bir yanına hem de siparişle birçok ülkeye gönderiliyor.

'BU YIL 170 BİN REKOLTE BEKLİYORUZ'
Diyarbakır Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Ertan Atalar, bu yıl karpuz üretiminde geçen yıla oranla 2 kat artış oluştuğunu söyledi. Üreticilerin bu yılki verimden memnun kaldığını söyleyen Atalar, "Diyarbakır'ın tarımında karpuz önemli bir yer tutmakta. Türkiye'deki karpuz üretiminde 5'inci sıradayız. Diyarbakır'da yıldan yıla değişmekle beraber, bu yıl 45 bin dekar civarında karpuz ekim alanımız var. Son yıllarda Diyarbakır'da hem örtü altı hem de normal şartlarda karpuz yetiştiriciliği yapılıyor. Bu yıl yağışların iyi olmasıyla karpuz üretiminde önceki yıla oranla ciddi bir artış var. Dekar başına daha önce 4 ton karpuz elde ederken, bu yıl bu oran 8 ton, bazı tarlalarda da 11 tona çıkmış durumda. Çeşitli tarlalarımızda hasat tamamlandı, bazı tarlalarımızda da sürüyor. Çiftçimiz bu yılki verimden memnun. Bu yıl 170 bin ton üzerinde bir rekolte bekliyoruz. Bu rakam çiftçilerimizin yüzünü güldürdü" dedi.

'KARPUZ, DİYARBAKIR'IN TARİHSEL DEĞERİDİR'
Atalar, Diyarbakır'da ticari ve gelenek olan 2 tür karpuzun olduğunu anlatarak, geleneksel karpuzun, kentin tarihsel değeri olduğunu söyledi. Geleneksel karpuzun sadece Dicle Nehri kenarındaki kumlu arazide yetiştiğini ifade eden Atalar, karpuzun tanıtımı için geleneksel festivallerin yapıldığına dikkat çekti. Atalar, "Diyarbakır ticari karpuzun yanı sıra, bir de Diyarbakır'ın binlerce yıldır geleneksel olarak yetiştirilen Diyarbakır karpuzu dediğimiz, sürme, pembe, ferik ve beyaz kış, kara kış dediğimiz çeşitleri var. En fazla yetiştirilen türü de sürme çeşididir. Dicle Nehri kıyısındaki köylerdeki kumsal arazide geleneksel olarak yapılıyor. Bu sürme çeşidinin yapısı itibarıyla 55 kiloya kadar bir ağırlığa ulaşıyor. Bu karpuzlarımızın tanıtılması için her yıl çeşitli etkinliklerimiz de oluyor. Bu geleneğin yaşatılmasını istiyoruz. Çünkü bu Diyarbakır'ımız için tarihsel bir değer. Bunu korunması için çalışma yürütüyoruz. Buna emek veren çiftçilerimize teşekkürlerimi iletiyorum. Bu yıl 600 dekarda Diyarbakır'ın geleneksel karpuzu ekildi. Bu alanda ekilen karpuzlar yarışmaya hazırlanıyorlar. Geleneksel karpuzun şeker oranı, ticari karpuzdan daha iyi bir durumda. Uzun süre depolanabilir. Geçmişte bu karpuzlarımız çok büyük olduğu için geniş aileler tarafından tüketiliyordu. Bir karpuz bir aileye yetiyordu" diye konuştu.

Kırsal Kervanpınar Mahallesi’ndeki çiftçi Erhan Karakaş, karpuz üreticileri olarak bu yılki verimden memnun olduklarını ifade ederek, "15 yıldır karpuz üreticiliği yapıyorum. Geçen yıla nazaran bu sene çok iyi verim aldık" dedi.


Görüntü Dökümü
----------
Muhabir, Mehmet Mucahit Caylan'ın anonsları
Karpuz hasatı
Mustafa Ertan Atalar ile röp
ünlü Diyarbakır karpuzu ve tarlası
Çiftçi Erhan Karakaş ile röp
Karpuzların yüklenmesi
Kesilen karpuz
Genel ve detay
Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN - Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, ()

Haber Kodu : 200718025

===========================

Lav sütunları 3 yılda 200 bin turist ağırladı  
 
DÜNYADA sadece Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya'da, Türkiye'de ise Bartın'da bulunan lav sütunlarının turizme kazandırılmasıyla bölgeye 3 yılda 200 bin turist geldi. Güzelcehisar sahilinde, 80 milyon yıl önce volkanlardan akan lavların soğuyup kristalleştikten sonra oluşan bazalt kayalar, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. 

Bartın’a 17 kilometre uzaklıktaki Güzelcehisar köyünde bulunan lav sütunları turistlerin ilgisini çekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2011 yılında ‘Güzelcehisar bazalt sütunları tabiat anıtı’ ilan edilmesiyle Türkiye’nin 112’nci tabiat anıtı oldu. Lav sütunları, dünyada Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya'da, Türkiye’de ise sadece Bartın’ın Güzelcehisar sahilinde bulunuyor. Diğer lav sütunlarının yatay olduğu bilinirken, Güzelcehisar sahilindekiler ise hem yatay hem de dikey olarak uzanıyor. Yemyeşil orman örtüsüyle denizin bütünleştiği lav sütunları beşgen ve altıgen şeklinde oluşumlar gösteriyor. Lav sütunların genişliği 50 ile 100 santimetreye, uzunluğu ise 100 metreye kadar ulaşıyor. 

3 yıl önce başlatılan "Güzelcehisar Lav Sütunları ve Sahilinin Turizm ve Rekreasyon Amaçlı Peyzaj Uygulama Projesi" kapsamında lav sütunlarının ziyaretçiler tarafından daha rahat gezilebilmesi için 800 metre uzunluğunda ahşap yürüyüş yolları, seyir terası ve iskeleler yapıldı. Lav sütunlarının izlenmesi ve yakından görülmesi amacıyla yapılan çalışmaların tamamlanmasının ardından ziyaretçi sayısını hızla artıran bölgede önemli turizm canlanması da kaydedildi.

Güzelcehisar lav sütunlarını 3 yılda yaklaşık 200 bin kişi ziyaret ederek, bölgeyi gezdi. Lav sütunları, manzarasıyla birlikte gelin ve damatların fotoğraf çektirmek için uğrak yeri haline geldi.  

Ailesiyle birlikte lav sütunlarını görmeye Ankara’dan gelen Mustafa Uçmak, "Burası çok güzel, çok hoşumuza gitti, zaten gelmeden önce internet ortamında araştırma yaptık. Sonra buraya geldik. Özellikle volkanik kayalarla ilgili bilgileri öğrenince çok hoşumuza gitti. Çok güzel bir yer, herkesin gelip görmesini tavsiye ederiz.ö dedi. 

Ankara’dan arkadaşlarıyla birlikte çadır kampı yapmak için Güzelcehisar sahiline geldiklerini söyleyen üniversite öğrencisi Berkant Ala, "Lav sütunlarının altına çadırımızı kurduk, uyandığımızda lav sütunları birlikte uyanmak bizleri çok mutlu etti. Lav sütunlarını çok beğendim, herkes buraya gelsin görsün, bu manzarayı kaçırmalarını istemem.ö diye konuştu. 


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ 
------------------------------
-Lav sütunları drone görüntüleri 
-Yürüyüş yolu ve lav sütunları detay görüntüler 
-Seyir terasındaki turistler 
-Turistlerin lav sütunlarına bakması 
-Lav sütunları ve denizden detay 
-Yürüyüş yolundan detay 
-Mustafa Uçmak ile röp. 
-Öğrenci Berkant Ala ile röp. 

Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN, () 

Haber Kodu : 200718026

===========================

Genç hemşire, amcasının organ bağışıyla hayata tutundu 
 
SAKARYA’da, kronik karaciğer hastası hemşire Nazlı Tuğçe İmamoğlu (23), amcası Hakan İmamoğlu’ndan (42) alınan karaciğer ile hayata tutundu. Hemşire İmamoğlu, "Amcam bana karaciğerini bağışladı. Hayatımı bana geri verdi. O hiçbir şey kaybetmedi, şükürler olsun. Aksine bana hayat verdiö dedi.

Adapazarı ilçesinde yaşayan ve bir firmada hemşirelik yapan Nazlı Tuğçe İmamoğlu, geçen yıl Ekim ayında şiddetli karın ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurdu. İlk tetkiklerde yumurtalık kisti patladığı düşünülen Nazlı Tuğçe İmamoğlu, acilen ameliyata alındı. Ameliyat sırasında durumun karaciğer kaynaklı olduğu tespit edilince tahliller yapıldı. Aileden gelen genetik bir kronik karaciğer rahatsızlığı teşhisi konulan Nazlı Tuğçe İmamoğlu, anne ve babasından genetik taşıyıcılık nedeniyle karaciğer alamayınca, genç kızın derdine amcası Hakan İmamoğlu çare oldu.  

KORONAVİRÜS NEDENİYLE AMELİYAT ERTELENDİ  
Evli ve 1 kız çocuk babası Hakan İmamoğlu, yeğeni Nazlı Tuğçe İmamoğlu’na karaciğerinden parça vermeyi kabul etti. Tetkiklerde hiçbir sorunla karşılaşılmadı, ancak ameliyatın yapılmasına 1 hafta kala koronavirüs salgını patlak verdi. Ameliyatların ertelenmesi nedeniyle beklemeye başlayan genç kızın karnında günlük 5 litreye yakın sıvı birikmeye başladı. Ameliyat öncesi 59 kiloya kadar çıkan genç kız, durumu kötüleşince İstanbul’da bulunan bir özel hastanede Prof. Dr. Ayhan Dinçkan tarafından ameliyat edildi. Ameliyat sonrası 31 kiloya kadar düşen ve zor günler geçiren Nazlı Tuğçe İmamoğlu, zor günleri geride bırakarak kendi başına hayatını idame ettirmeye başladı.  

ORGAN BAĞIŞI ÇAĞRISI YAPTI  
Nazlı Tuğçe İmamoğlu süreç içerisinde karnının şişmeye başladığını, asitler biriktiğini, kilo almaya başladığını belirterek, "54 kiloyla başladığım süreçte 59 kiloya kadar çıktım. Ameliyat sonrasında 31 kiloya kadar düştüm. Şu anda 36 kiloya kadar çıktım. Bu süreç benim için fazla zorlu geçti. Ameliyattan önce benim masadan kalkma şansım yüzde 20 veya yüzde 30 civarında olacağını söyledi doktorlar. Şükürler olsun ki Prof. Dr. Ayhan Dinçkan sayesinde şu an hayattayım. Tabi ki en büyük şey dualar ve amcam. Annemin ve babamın genetik taşıyıcılığı sebebiyle bana karaciğerlerini veremediler. Amcam sağ olsun karaciğerini vererek bana hayat verdi.ö dedi.  

Herkesi organ bağışına davet eden Nazlı Tuğçe İmamoğlu, "Bir an önce sağlığıma ve eski formuma kavuşup, işime geri dönebilmek, aileme ve arkadaşlarıma destek olabilmek istiyorum. Sosyal hayatımı geri istiyorum. Herkese sesleniyorum; organlarınız toprak olmasın. Ayrıca sadece öldükten sonra organ bağışlanmıyor. Organ bağışının yanında kan bağışını da arttırmalıyız. Amcam bana karaciğerini bağışladı. Hayatımı bana geri verdi. O hiçbir şey kaybetmedi şükürler olsun. Aksine bana hayat verdi.ö diye konuştu.  

‘AİLE OLARAK ÇOK HIRPALANDIK’  
Yeğenine karaciğerinden parça vermeyi kabul eden Hakan İmamoğlu, "Tanısı ve teşhisi çok geç konduğundan dolayı ailesi ve sevenleri olarak çok hırpalandık. Tabi ki bizim hırpalanmamız yanında onunkini saymıyorum bile. Çok sıkıntılar çekti. Psikolojik olarak hem kendisi hem biz biraz çöküşte olsak bile biz hep birlikte inandık ve hiçbir şüphemiz yoktu sağlığına kavuşma konusunda. Çok şükür sağlığına kavuştu daha da güzel olacak inşallah her şey. Ayakta durabilmeyi başardık hep birlikte." dedi.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: 
------------------------------- 
Nazlı Tuğçe İmamoğlu röp.  
Aile detay  
Amca Hakan İmamoğlu röp.  
Baba Gökhan İmamoğlu röp.  
Detay  
HABER: Ramiz Kaan OKTAR KAMERA: Güven HASBAŞ/ADAPAZARI (Sakarya),() 

Haber Kodu : 200718028

=================================

Sivas'ın göllerinde yaz güzelliği
 
SİVAS'ın Zara ve Hafik ilçeleri arasındaki yer alan göller, doğal güzellikleriyle hayran bırakıyor. Yaz mevsiminin gelmesiyle ayrı bir görsellik kazanan Kızılçan, Ağ ve Karagöl'de seyrine doyumsuz görüntüler oluştu.

Zara ve Hafik ilçeleri arasında, Sivas- Erzincan karayolu üzerindeki Canova köyü yakınlarında yer alan göller, rengi, doğası ve doğal güzellikleriyle ilgi görüyor. Yaz mevsiminin gelmesiyle ayrı bir güzelliğe bürünen Kızılçan, Ağ ve Karagöl'de doyumsuz bir manzara ortaya çıktı. Yaklaşık 200 metre derinlikteki çukurun içerisinde bulunan ve turkuaz rengi ile görenleri hayran bırakan Kızılçan Gölü, doğaseverler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Ayrıca yukarıdan görüntülendiğinde göz ve kirpikleri andıran görüntüsü ile dikkat çeken Ağ Göl de Zara ilçesinin dikkat çeken doğal güzellikleri arasında yer alıyor. Göller, havadan drone ile görüntülendi.

'GÖLLERİMİZ GÖRÜLMEYE DEĞER'
Canova köyü muhtarı Yahya Şahin, "Göllerimiz doğal görünümü ile kendilerine hayran bırakıyor. Kızılçan Gölü’müz köyümüzün nazarlığıdır ve incisidir. Bu gölümüzle gurur duyuyoruz. Kızılçan Gölü’müzün turizme kazandırılması lazım. Yerli ve yabancı turistler gelip, bakıyor. Ayrıca bu gölümüze benzer iki gölümüz daha var. Onlar da Karagöl ve Ağ Göl'dür. Karagöl suyunun kara olmasından, Ağ Göl de suyunun berrak olmasından dolayı bu isimleri almıştır. Bu göllerimizde görülmeye ve gezilmeye değerdir" diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------------------------
-Göllerden görnütüler
-Genel ve detay görüntüler
-Drone görüntüleri
-Köy muhtarının açıklamaları

Haber-Kamera: Hüsnü Ümit AVCI-Uğur YİĞİT/ZARA(Sivas), ()

 Haber Kodu : 200718030

==============================

Hobi olarak girdiği çini üretiminde yurt dışına açıldı
 
TOKAT'ta hobi olarak başladığı çinicilikte kendi atölyesini kuran Ömür Özfalay (34), ürünlerini yurt içinin yanı sıra 3 ülkeye daha gönderiyor. Okuduğu bir kitaptan etkilendiğini belirten Özfalay, "700 yıl önce de Tokat'ta çininin var olduğunu öğrendim ve kendime ait bir form geliştirdim" dedi.

İstanbul'da kurumsal bir firmada satış pazarlama sorumlusu olarak çalışırken hobi olarak 2015 yılında çini kursuna giden Ömür Özfalay, 2018 yılında işinden ayrılarak memleketi Tokat'a geldi. Kendi atölyesini açan Özfalay, Osmanlı geleneği 700 yıllık motifleri çinilere işlemeye başladı. Özfalay, sosyal medya paylaşımlarının ardından gelen yoğun talep üzerine, yurt dışına bile ürün göndermeye başladı.

Çini kursuna hobi olarak başladığını ifade eden Ömür Özfalay, "İstanbul'da kurumsal bir firmada satış pazarlama sorumlusu olarak çalışırken çini ve seramik kurslarına gidiyordum. Bunu daha sonra meslek haline dönüştürmeye karar verdim. Kurumsal firmayı bırakarak meslek edindim. Normalde İstanbul'da yaşıyordum, memlekete döndüm. Sonra ünlü tarih profesörleri Dr. Altan Marçelli ve Selçuk Erez'in Tokat seramikleriyle ilgili hazırlamış olduğu bir kitaba denk geldim. 700 yıl önce Tokat'ta çininin var olduğunu ve kıymetli olduğunu gördüm. Hatta bizim tescilli yazma desenlerimizin kendi tezlerinde çiniden aktarıldığını yazıyor. Oradan yola çıkarak kendi sanatımı ve yazma desenlerini çiniye aktararak, kabartma sanatında kendime ait bir form geliştirerek, koleksiyona sokarak bir çizgi oluşturdum" dedi. 

'TOKAT, EL SANATLARIYLA ÜNLÜDÜR'
İlk işe başladığı zamanlarda vatandaşların çini mesleğini garipsediklerini söyleyen Ömür Özfalay, "Buraya gelenlere çinin tarihini anlatıyoruz. Tokat’ımız el sanatlarıyla ünlü bir ilimizdir. İnsanlara en çok sosyal medyadan ulaşabiliyorum. Özelikle yut içinden özel bir koleksiyon olduğu için talep çok iyi, yurt dışından ise İngiltere, Suudi Arabistan, Dubai'den talepler var. Bunlarla ilgili çalışmalar yapıyorum" diye konuştu. 


Görüntü Dökümü:
-Dükkandan görüntüler
-Üretilen çinilerin görüntüsü
-Özfalay'ın çalışmaları
-Röportaj
Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT, () 

Haber Kodu : 200718029

==============================

Gümüşhane’de mahallelere inen ayılar korkutuyor
 
GÜMÜŞHANE’de, mahallelere inen ayılar, vatandaşları tedirgin ediyor. Bahçelerine yiyecek bırakanlar, ayıların tehdit oluşturmamaları için doğal yaşamlarına bırakılmalarını istiyor.

Doğu Karadeniz’de son yıllarda ayı popülasyonunda artış olduğu belirlendi. Artvin ve Trabzon’da avcılar tarafından işkence ile öldürülmeleriyle gündeme gelen ayılar, Gümüşhane’de gün ortası mahallelere inmeye başladı. Eskibağlar Mahallesi’ne inen ayılar bahçelere giriyor, yiyecek arıyor. Bahçelerine yiyecek bırakanlar, ayıların tehdit oluşturmaması için doğal yaşamlarına bırakılmalarını istiyor. Bahçelere inen ayılar, vatandaşlarca cep telefonu kameraları ile de görüntülendi.

‘AYILAR DOĞAL YAŞAMLARINA BIRAKILSIN’
Rıdvan Kullukçu, ayıların son 2-3 yıldır mahalleye inmeye başladığını belirterek "Mahallemizin bazı yerlerinde arıcılık yapanlar var. Bir de ayıların aç kaldıkları için de mahallemize inmeye başladığını düşünüyorum. Ayılar henüz birebir tehdit oluşturmadı. İllaki biriyle karışılacaktır ve bu tehdit oluşturmayacak anlamına gelmez. Biz ayıların vurulmamasından yanayız. Doğal yaşamlarına geri bırakılsınlar. Sadece bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Ayılardan bir şikâyetimiz yok, onları seviyoruz" diye konuştu.

Ayılar için bahçelere yiyecek bıraktıklarını anlatan Kullukçu, "Biz diğer hayvanlara olduğu gibi ayılar içinde yiyecek bırakıyoruz. Bu yemlemeler doğallarında yapılsa, mahalleye ineceklerini düşünmüyoruz. Ayılar aç kalınca bir tehdit oluşturabilir, biz de bunu engellemek için yiyecek bırakıyoruz ki aç kalmasınlar" dedi.

‘BAHÇEDE ÇALIŞIRKEN KORKUYORUZ’
Sevil Tuncay (80) ise, "Bahçemde çalışırken bir ses duydum ve kafamı kaldırdığımda ayıyı gördüm. Bahçeme girmişti. Bahçemde sebzelerim var, galiba aç olduğu için mahalleye iniyor. Hayvanlara zarar vermeyi hiçbirimiz istemeyiz. Ayı bize zarar verebilir bu yüzden onu alıp, doğal yaşam alanına bıraksınlar. Çünkü buralarda insanlar var, burası bir mahalle. Hayvan aç, biz ona ne verebiliriz ki. Ayıları doğal yaşam alanına götürsünler. Ben tek başıma bahçeye gittiğimde korkuyorum" diye konuştu.


Görüntü Dökümü
-Mahalleden Görüntüler
-Mahalleye Gelen Ayıların Cep Telefon Çekim Görüntüleri
- Mahalle Sakini Rıdvan Kullukçu Röportajı
- Mahalle Sakini Sevil Tuncay Röportajı
-Genel ve Detay Çekimler

Haber: Sinan UÇAR/ Kamera: Uğur AYDIN GÜMÜŞHANE,()

 Haber Kodu : 200718035
============================

Her derde deva rezene balı
 
BURDUR Arı Yetiştiriciler Birliği Başkanı Mesut Bilgiç, rezene balının mide rahatsızlıkları ve hipertansiyon başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğini anlattı. Rezene balının kemik sağlığının korunmasında ve bazı kanser türlerinin tedavisinde destek amaçlı kullanıldığını belirten Bilgiç, her yerden yoğun talep aldıklarını söyledi.

Burdur Arı Yetiştiriciler Birliği Başkanı Mesut Bilgiç, Karamanlı, Tefenni, Gölhisar bölgelerinde rezene balının yoğun üretildiğini anlattı. Mide rahatsızlıkları ve hipertansiyon başta olmak üzere rezene balının birçok hastalığa iyi geldiğini belirten Mesut Bilgiç, içerdiği antioksidan etkisiyle kemik sağlığının korunmasında ve bazı kanser türlerinin tedavisinde destek amaçlı kullanıldığını söyledi. Rezene balına Türkiye'nin her yerinden yoğun talep aldıklarını vurgulayan Mesut Bilgiç, kilosunun yaklaşık 100 liradan satışa sunulduğunu aktardı.

KANSER TEDAVİLERİNDE DESTEK AMAÇLI KULLANILIYOR
Mesut Bilgiç, sarı çiçekleri olan rezene bitkisinin çoğunlukla Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde yetiştiğini anlattı. Rezene bitkisinin tohumları ve olgun meyvelerinin medikal amaçla kullanılan rezene yağının elde edilmesinde kullanıldığını hatırlatan Bilgiç, rezene balının ise hazımsızlık, şişkinlik, mide ağrısı ve mide bulantısı gibi birçok rahatsızlığa iyi geldiğini söyledi. Mesut Bilgiç, “Rezene balının insan sağlığına faydalarını saymakla bitiremeyiz. Rezene balı mide rahatsızlıkları ve hipertansiyon olmak üzere daha birçok hastalıkta kullanılmaktadır. Rezene balı vücut direncini artırır ve hastalıklara karşı korur. Emziren kadınlarda anne sütünü artırdığı bilinmektedir. İçeriğinde antioksidanlar barındırdığından kemik erimesinin tedavisinde, kemik sağlığının korunmasında ve bazı kanser türlerinin tedavisinde destek amaçlı olarak kullanılmaktadır" diye konuştu.

BURDUR'A ÖZGÜ BİR BAL OLMAYA BAŞLADI
Burdur bölgesinde üretilen rezene balının Türkiye'nin her bölgesinden yoğun talep aldığını anlatan Mesut Bilgiç, kilosunun 100 liraya satıldığını söyledi. Bilgiç, “Akdeniz iklimine mahsus bir bitki. Denizli bölgesinde de bir miktar yetişmektedir. Şu anda Burdur'a özgü bir bal olmaya başladı. Rezene haziran sonu temmuz başı gibi çiçeklenmeye başlar. Hasadı da temmuz sonu gibi oluyor. Arılardan doğal olarak ürettiğimiz rezeneden ne geliyorsa o balları şifa kaynağı olarak tüketiciye sunuyoruz. Rezene balı iklim şartlarına bağlı olarak yaklaşık 10 ile 50 ton arasında üretiliyor" diye konuştu.

REZENE A VE C VİTAMİNLERİNİ İÇERİYOR
Gıda Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Manavoğlu, rezenenin insan sağlığı hakkında olumlu etkileri olduğunu söyledi. Rezenenin uygun ölçüde kullanılması gerektiğini kaydeden Ali Manavoğlu, rezenede A ve C vitaminlerinin oldukça fazla olduğunu belirtti. Potasyum, kalsiyum, fosfor ve mineraller açısından da zengin olduğunu anlatan Manavoğlu, “A ve C vitamini antioksidan özellikte inanılmaz kuvvetli vitaminlerdir. Vitaminden dolayı rezenenin faydası tartışılmaz. Ancak önemli olan ne kadar ve nasıl kullanıldığıdır. Bal müthiş karbonhidrat kaynağıdır. Sağlık açısından önemli bir yeri vardır. Taklit ballardan kaçınarak doğru balı yeteri kadar tükettiğimizde insan sağlığı için faydası var" dedi.

BİRÇOK RAHATSIZLIĞA İYİ GELİYOR
Rezene balının birçok hastalığa iyi geldiği vurgulayan Ali Manavoğlu, “Arıların rezene polenlerinden faydalanarak ürettiği rezene balı, rezenenin vitamin ve minerallerinden kaynaklı besleyici özelliklerini içeriyor. Özellikle mide ve hazımsızlık rahatsızlıklarında inanılmaz etkisi vardır. Anne sütüne katkısı olduğu kanıtlanmıştır" diye konuştu.

EMZİREN ANNELER DOKTOR KONTROLÜNDE KULLANSIN
Rezene balının anne sütünün geliştirilmesinde kullanıldığını hatırlatan Ali Manavoğlu, “Anne sütünün geliştirilmesinde kullanılması gerekiyorsa doktor kontrolünde hareket edilmelidir. Bir miktar fazla kullanıldığında özellikle mide ağrıları, kas ağrıları, baş dönmesi gibi birçok olumsuz etkilere yol açabilir. Kendimizi iyileştirelim derken, daha kötüye gitmemek gerekiyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
- Tarladaki rezenelerden ve arılardan detaylar
- Arı kovanlarından detay görüntüler
- Bal ve Mesut Bilgiç'ten detay
- Mesut Bilgiç'in röportajı
- Muhabir ve Ali Manavoğlu'dan detay
- Ali Manavoğlu'nun röportajı

HABER: Aslı DURAN - KAMERA: Mesut MADAN- Semih ERSÖZLER/ ANTALYA, BURDUR()

Haber Kodu : 200718034

============================

İsviçre'den tatile gelip, gurbetçilere 'Korkmadan gelin' çağrısı yaptılar

Antalya'nın Kemer ilçesine tatil için İsviçre'den gelen Rıdvan ve Nagihan Demircan çifti, yurt dışında yaşayan gurbetçi Türklere, "Hiç kimse korkmasın gönül rahatlığıyla Türkiye'de tatile gelebilirler" çağrısı yaptı.

Covid-19 sürecinde İsviçre'de izole bir yaşam süren Rıdvan (50) ve Nagihan Demircan (45) çifti, kızlarıyla birlikte tarifeli uçuşların başlaması ve Kemer ilçesinde sürekli geldikleri otellerinin kapılarını 2020 turizm sezonuna açması üzerine, tatillerini geçirmek için tarifeli uçuşla Kemer'e geldi. Havalimanı ve konakladıkları oteldeki hijyen ve verilen hizmetlerden memnuniyet duyan çift, gurbetçilere çağrıda bulunarak, gönül rahatlığıyla Türkiye'ye tatile gelebileceklerini söyledi.
'HİÇ KİMSE KORKMASIN'
İsviçre adliyesinde devlet memuru olarak çalışan Nagihan Demircan, "İsviçre'den geldik otelimize. Aslında her sene geldiğimiz otelimiz. 4- 5 yıldır sürekli bu otele geliyoruz. Çok memnunuz. Artık arkadaşlar ailemiz gibi oldular. Covid-19 sürecinde biliyorsunuz herkes, bütün ülkeler kapılarını kapattı. Biz ocak ayından beri hiçbir yere çıkamadık İsviçre'den. Almanya'ya, Avusturya'ya dahi çıkamadık. Alışverişe gidiyorduk normalde, hep oralardaydık o yüzden. Artık eve kapandık. Açılır açılmaz, şurada 10-15 gündür açıldı sınırlar, açılır açılmaz bir yere gitme ihtiyacı duyduk. Fransa düşündük, İtalya düşündük. İşte 'güney Fransa'ya gitsek çok açılmasak mı? Türkiye'ye gitmesek mi?' dedik. Bir de uçaklardan çok korktuk açıkçası. Sonra biraz araştırdım, Türkiye'nin girişlerinde problem olmadığını, karantina falan uygulanmadığını gördüm. Bir de o sırada bir uçak geçti. Ben de 'onlar gidiyorsa biz niye gidemeyelim' diye düşündüm. Sonrasında cesaret ettik, aldık, geldik. Hiçbir problem yaşamadık gerçekten. Sadece maskeyle uçuş dışında hiçbir sıkıntı yaşamadık. Geldiğimizde de Antalya Havalimanı'nda hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadık. Otelimize geldik. Şu anda hiç kalabalık değil. Sadece birkaç aile var. Çok daha rahat bir tatil geçiriyoruz diyebiliriz. Çok memnunuz. Bence hiç kimse korkmasın rahatlıkla gelebilir herkes. Hiçbir problem yaşamıyoruz" dedi.
'ÇOK GÜZEL BİR TATİLE BAŞLADIK'
İsviçre'de matbaada zarf üretimi yapan Rıdvan Demircan da "Uzun yıllardır Türkiye'ye geliyoruz. Zaten Türkiye'de büyüdük. 1993'ten beri Türkiye'ye gelip gidiyoruz. En az yılda 2- 3 kere geldiğimiz oluyor. Bu yazın da 'nasıl yapsak' diye düşündük. Bu Covid-19 sürecinde. Çok da sıkıldık ama dedik gidelim Türkiye'ye. Uçaklar açıldı, oteller açıldı, öğrendik. Önden bir bilgi aldık. Herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağına dair. 'Durumları öğrendikten sonra gidelim' dedik. Biraz apar topar oldu ama çok güzel bir tatile başladık. Vallahi otel dolmaya başladı ama biz sakinliği tercih ettiğimiz için iyi oldu bu tatile gelmemiz. Kızım ile geldik. Oğlumuz gelemedi. Vallahi başka ülkelere de gittik ama yaz tatilini her hâlükârda 1 hafta, 10 günümüzü Kemer'de geçiriyoruz" diye konuştu. 
'ŞU ANDA RAHATIZ'
Otelde çok titiz davrandıklarını vurgulayan Rıdvan Demircan, şöyle dedi:
"Yani nasıl desem şu anda bulunan personel arkadaşlar otelin hala her bölümünü dezenfekte ediyor. Bana bile abartılı gibi geliyor ama personel bu sıcakta bile maskelerini ve eldivenlerini çıkartmıyor. Gayet de bizim açımızdan kendilerini de bizi de koruyorlar. Geldik havalimanında da gelirken bir iki form doldurduk, o da gayet normal. Isı kameralarından geçtik. Daha sonra otelimize özel araçla geldik. Şu anda rahatız. Herkesin tatil anlayışı farklı ama açık büfe olayı alakarta dönmüş şu anda. Daha bir hijyenik bu açıdan. Ondan da memnun kaldık. En azından istediğinizi yiyip içebiliyorsunuz. Süreç olarak inşallah daha da düzelir diyorum. Yani biz şu anda İsviçre'den sıkıntısız geldiysek başka ülkelerden de geline bilinir. O yüzden de tatilimiz de gönül rahatlığıyla Türkiye'ye geliyoruz ve sevdiklerimizin ve merak edenlerinde gelebileceğini buradan teyit edebilirim."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Kemer'den genel görüntü (drone)
- Denizdeki tekneden detay (dorne)
- Demircan ailesinin otel halka ilişkiler müdürü ile konuşması
- Nagihan Demircan ile röportaj
- Demircan ailesinden detay
- Rıdvan Demircan ile röportaj
- Demircan ailesi masada otururken sipariş alınması

HABER- KAMERA: Levent YENİGÜN /KEMER (Antalya), ()

Haber Kodu : 200718032

==================================

Hobi amaçlı dikti, insan boyunda kabak yetiştirdi
 
ANTALYA'nın Manavgat ilçesinde Ali Yardan, süs kabağı olarak diktiği bitkiden 1 metreyi geçen uzunlukta kabak elde etti. Kabakların şu anda 133 santimetre boyunda olduğunu söyleyen Yardan, tam olgunlukta 2 metreyi geçeceğini belirtti.

Manavgat'ın Kısalar Mahallesi'nde hobi amaçlı kabak diken Ali Yardan, kısa sürede boyu 1 metreyi aşan ürün elde etti. Süs bitkisi olarak aldığı fidandan insan boyunda kabak yetişeceğini tahmin etmediğini anlatan Ali Yardan, ailesiyle birlikte kabakların bakımını yaptığını aktardı. Küçük kızının her gün kabakların yanına giderek konuştuğunu ve sarılarak sevgi gösterdiğini anlatan Yardan, kabakların daha ne kadar daha büyüyeceğini merak ettiğini söyledi.

‘BU TÜR YENEBİLİYOR’
Bitkiyi dikerken kabakların uzun olacağını söylediklerini, fakat bu denli uzayacağını tahmin etmediğini anlatan Yardan, "İnsan boyuna ulaştı. Henüz hasat yapmadık. Şu an 1,33 metreyi buldu. 2 metreye ulaşacağını düşünüyorum. Bu tür kabak yenilebiliyor. Aynı zamanda kurutularak süs eşyası da yapılıyormuş. Tam olgunluğa ulaştığında bir kısmını kendime alacağım, artanları da arkadaşlarıma dağıtacağım" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
- Kabakları inceleyen bir kadının
- Metre ile kabağın boyunu ölçme görüntüsü
- Çocuğun kabaklara sarılırken ve öperken görüntüsü
- Ali Yardan röp

HABER -KAMERA: İbrahim LALELİ/ANTALYA, () - 

Haber Kodu : 200718031
================================

Prof. Dr. Yalçın: Bu yıl zatürre ve grip aşılarınızı yaptırın
 
AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, özellikle 65 yaş üstü, kronik kalp, böbrek, karaciğer hastalığı olanların şimdiden zatürre, eylül ayı itibarıyla da grip aşılarını yaptırmaları gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, koronavirüs vaka sayısının 1000'in altına indiğini ancak bu sayının da yeterli olmayıp, yaklaşık 500'lere kadar düşmesi gerektiğini vurguladı. Bu dönemde vaka sayısının düşmesiyle birlikte sonbahar ve kış aylarında bir şans olabileceğini belirten Prof. Dr. Yalçın, havanın soğumasıyla solunum yolu enfeksiyonlarıyla karşılaştıklarını hatırlatarak, eylül ayı itibarıyla grip, şimdiden de zatürre aşılarının yaptırılması önerisinde bulundu.

Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Bu dönemde hasta sayısı giderek artacak olursa bununla beraber yanında eşlik edecek başka birçok virüs hastalığı da eş zamanlı karşımıza çıkacak. Bunların bulunması klinik tabloları daha da ağırlaştıracak" dedi.

'GRİBE VE ZATÜREYE KARŞI KORUNMAYA KATKI SAĞLAYACAKTIR'
Koronavirüse karşı birçok aşı çalışmasının yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Yalçın, “Özellikle 65 yaş üzeri kronik akciğer, karaciğer hastalıkları, böbrek yetmezliği, kanser hastaları, steroid kullananlar, bağışıklık sistemi baskılanmış hastaların mutlaka eylülden itibaren grip aşısı ve şimdiden de zatürre aşısını yaptırması gerekiyor. En azından bizim gribe ve zatürreye karşı korunmamız açısından bu dönemde ciddi katkısı olacaktır. Covid-19 için birçok aşı geliştirme çalışması halen devam ediyor, ama bunlar 3-5 aylık süreçte en azından elimizde olamayacak. Onun için grip aşımızı mevsimi gelince yaptıralım, zatürre aşısını şimdi bile yaptırabiliriz ki devletimiz bunu sağlayabiliyor. Sağlık kuruluşlarında bahsettiğimiz hastalıkları olan bireyler ücretsiz yaptırabiliyor" diye konuştu.

‘KOMPLİKASYONLARA KARŞI ETKİ SAĞLAYABİLİR’
Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Koronavirüse karşı bu aşıların bir etkisi yok ama aşılarınızı yaptırırsanız en azından grip olmayacaksınız. Bizim gripten daha fazla korktuğumuz, ikincil bakteriyel enfeksiyonlardır. Burada karşımıza çıkan en büyük ajan zatürre aşısıdır. İleri yaştaki kronik rahatsızlıkları olan bireylerde öldürücü olabiliyor o nedende bu aşıları özellikle yaptırmamız gerekiyor. Dolaylı bir şekilde koronavirüsle karşılaştığımızda dahi kısmen bu tür komplikasyonlara karşı katkısı olacaktır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Prof. Ata Yalçın ile röportaj
- Yalçın masasında çalışırken
- Aşı odasından detay
- Aşı yapılırken görüntüler

HABER -KAMERA: Aslı DURAN /ANTALYA,()

Haber Kodu : 200718033
===============================

Edirne'de acemi kasaplara, 'kurban kesme eğitimi'

EDİRNE'de, Halk Eğitim Merkezi'nde Kurban Bayramı öncesinde açılan 'Kurban kesim elemanı' eğitiminde acemi kasaplara, yaralanmaların önüne geçmek için bıçak kullanma, dini usule uygun ve hijyen kurallarına uygun kurban kesimi anlatılıyor.

Edirne Halk Eğitim Merkezi'nde yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde, acemi kasapların önüne geçmek, dini vecibeler ile usule ve hijyen kurallarına uygun kurban kesimi yapılması için kurs açıldı. Toplam 20 saat sürecek eğitime kurban kesecek 35 kasap katılırken, ilk derste kurban kesiminde yaralanmaların önüne geçilmesi, acemi kasap durumuna düşülmemesi için bıçak kullanımı anlatıldı. Kasaplara bu eğitimi almalarının ardından kurban kesimi sırasında dini usule uygun olması için okunan dualar ve uyulması gereken kurallar hakkında bilgi verilecek. Eğitimlerini tamamlayan kursiyerlere Milli Eğitim Bakanlığı onaylı 'Kurban kesme elemanı' sertifikası verilecek.

'TALEP ÇOK'
Edirne Halk Eğitim Merkezi Müdürü İlhan Dinç, açılan kurslara ilginin çok olduğunu ve bu yüzden ikinci kursu açmayı planladıklarını söyledi. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü'nün 3 bin 500 kurs arasında, 'Kurban Kesme Elemanı' yetiştiriciliği olduğunu ve bu kursu Edirne'de uygulamaya koyduklarını belirten Dinç, "Bu bağlamda da sosyal medya hesabımızdan duyurular yaparak çok sayıda kursiyerden talep aldık. Şu an 35 kursiyerimiz var, devamında da çok talep aldığımız için önümüzdeki günlerde ikinci kursu açmayı planlıyoruz. Öncelikle burada kurban kesimlerinde olmazsa olmazlardan bir tanesi dini usullere göre kurban kesilmesi lazım, bu eğitimi veriyoruz. Daha sonra yaralanmaların önüne geçmek amacıyla iş güvenliği eğitimi veriyoruz. Son olarak kurbanın nerelerde kesileceği ve ne şartlarda kesileceği önemli. Çünkü ev bahçelerinde sokakta sağlıksız bir ortamda kurban kesimleri geçekleşiyor. Hem kurban kesilirken amacına ulaşmamış oluyor hem de salgın hastalıkları da tetiklemiş oluyor" dedi.

'KASAPLAR MEKTEPLİ OLACAK'
Kasapların bu eğitim sonunda alaylı değil mektepli olacağını söyleyen Dinç, "Dini usullere göre kurban keserken okunması gereken dualar öğretiyoruz. İş sağlığı ve güvenliği anlamında da kurbanın yatırılması, bıçak tutma ve hayvanı keserken el, ayak yaralanmalarının önüne geçmek için bilgilendirme yapıyoruz. Bu kursu alanlar kurban işiyle uğraşan kişiler ama biz belgelendireceğiz. Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika vereceğiz. Bundan sonra da belgeli olarak bu işi yapacaklar. Alaylı değil mektepli olacaklar" dedi.

'BIÇAK ÇOK ÖNEMLİ'
Kursiyerlere kurban kesiminde bıçak kullanımı ve yaralanmaların önüne geçilmesi için eğitim veren iş güvenliği uzmanı Muammer Çalışkan ise öncelikle güvenli bıçak seçimi ve kullanımı dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Çalışkan, "Bıçak seçiminde nelere dikkat edeceğiz. Her bıçağı et kesiminde ve parçalamasında kullanamazsınız. Bıçağın malzemesi, çeliği çok önemli. Bıçakta kullanılan çeliğin türü çok önemli. Bıçağın kalınlığı, çok önemli. Doğramada kullandığınız bıçağın kalınlığı ile kesmede kullandığınız bıçağın kalınlığı farklı olacak. Bıçak sapının ve uzunluğu bir diğer önemli nokta. Sapı elinize aldığınızda avuç içinizi rahatsız etmemesi gerekir ve sapının gövdeye sağlam bir şekilde monte edilmesi gerekir. Bıçağın şekli hayvan kesimine göre değişir" dedi.

'ESNEK TEL ÖRGÜLÜ ELDİVEN KULLANIN'
Kesimde kişinin esnek tel örgülü eldiven kullanması gerektiğini de dikkat çeken Çalışkan, "Esnek tel örgülü eldiven kullanmanız gerekli. O zaman terleme olayı zaten olmayacaktır. Ama kendi cildinizin elinizin çıplak haldeyken terlemeye meyilli bir durumu var ise bunu iş yeri hekiminizle konuşup, terlemeyi önleyici krem veya özel koruyucular kullanabilirsiniz" diye konuştu.

'ACEMİ KASAP KONUMUNA DÜŞMEYİN'
Kurban kesecek kişinin 'acemi kasap' konumuna düşmemesi için özel koruyucular kullanması gerektiğini söyleyen Çalışkan, "Bıçağın hızlı hareketinden dolayı kontrolünüzden çıktığı olabilir. Burada kendinizi yaralamamanız için parantez içinde kendinizi acemi kasap olarak değerlendirmemeniz için bu şekilde olumsuz yorumlara veya durumlara düşmemek için özel koruyucuları kullanmamız gerekiyor. Kullandığınız elbisenin belle boyun arasındaki bölgeyi, kesilmelere ve saplanmalara karşı koruması lazım. Bunlara dikkat edildiğinde kurban kesimlerindeki yaralanmaların önüne geçmiş oluruz" şeklinde konuştu.

KADIN KASAP: KENDİ İŞ YERİMİ AÇACAĞIM
Kursa katılan 35 kişi içerisinde tek kadın kasap Kübra Ayık, sertifikayı aldığında kendi iş yerini açacağını söyledi. Kasaplık mesleğine 9 yıl önce çalışmak zorunda olduğu için başladığını söyleyen Ayık, "Buraya eğitim almaya geldim. Genelde erkek mesleğidir kasaplık ama bende bu mesleği seviyorum ve 9 yıldır kasaplık yapıyorum. Amacım burada sertifika alıp kendi iş yerimi açmak. Kurban Bayramı’nda benden kurban kesmemi isteyen olursa kesmeyi düşünüyorum. Kurban kesmesem de yardımcı olacağımı düşünüyorum kesenlere. Lise döneminde hem okuyup hem çalışmam gerekiyordu, bir kasabın yanında çalışmaya başladım. Daha sonra mesleği sevdiğim için kasap oldum. Şimdi de kendime iş yeri açmayı düşünüyorum. İşimi çok seviyorum" dedi.

Kursa katılan Remzi Enginar ise "Yıllardan beri kasaplık yapıyorum ve kurban kesiyorum. Şimdi eğitimi almaya geldim. Belge alıp eğitimli kasap olacağız. Bir an önce kursu tamamlamayı hedefliyorum" dedi. Kursiyer kasap Lütfü Tarçın da, "Bugün buraya eğitime geldik. Varsa eksiklerimiz tamamlamak istiyoruz. Burada aldığımız eğitimle işimizde başarılı olmaya ve en iyi kesimi yapmaya çalışacağız" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
Kurstan detay
Kursiyerler ile röp.
Ekrandan detay
Muammer Çalışkan ile röp.
Kadın kasaptan detay
Kübra Ayık  ile röp.
Yukardan salon 
İlhan Dinç ile röp.
Kursiyerlerden detay
Muammer Çalışkan ile röp.
Detay görüntü
İlhan Dinç ile röp.
Salondan detay
Farklı açılardan detaylar
Haber-Kamera: Ali Can ZERAY-Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE,()

Haber Kodu : 200718037

=================================

Doğa harikası Karagöl ziyaretçilerini ağırlıyor

ARTVİN’in Şavşat ilçesindeki Sahara Milli Park’ında yer alan Karagöl, doğal güzelliğiyle ilgi görüyor. Göl, koronavirüs salgını sonrası başlayan turizm hareketliğinde en çok ziyaret edilen yerlerden oldu.

'Sakin Şehir' unvanına sahip Şavşat’a 25 kilometre uzaklıktaki Sahara Milli Park’ında yer alan Karagöl, ziyarete açıldı. Doğal güzelliği ile ilgi gören göl, misafirlerini ağırlıyor. Göl, koronavirüs salgını sonrası başlayan turizm hareketliğinde en çok ziyaret edilen yerlerden oldu. Şehrin stres ve gürültüsünden uzak, doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenlerin tercih ettiği göl, ladin ve çam ağaçları arasında kalp şeklindeki görüntüsü ile ziyaretçilerini görsel şölen sunuyor. Gölde açıldıkları kayıkla gezintiye çıkanlar, anın tadını çıkarıyor.

‘PANDEMİDE DOĞANIN KIYMETİNİ ANLADIK’
Karagöl’e gezmeye gelen Ceylan Arslan, "Üç ay evdeydik, çok zor bir süreçti bizim için. Artık yeşili görünce koşup ağaçlara sarılmak istiyorum. İnşallah bir daha böyle bir şey yaşanmaz, hep doğayla iç içe oluruz. Karagöl çok güzel, ilk defa geldim. İnşallah böyle yerlerin kıymetini biliriz. Evlerdeyken çok zor oldu, sağlığımız yerindeydi çok şükür ama istediğimiz hiçbir şeyi yapamıyorduk.  O yüzden şu an mutluyum. Anın tadını çıkartıyorum" dedi.

Kadir Yılmaz da “Burayı daha önce görmemiştik. Çocuklarla birlikte geldik. Karagöl çok güzel, inşallah doğası bozulmaz. Böyle bakir kalsın, yolunu da güzelleştirmesinler, doğal kalsın. Çocuklara biraz miras bırakalım, her yeri tahrip etmeyelim. Pandemi sürecinde doğanın kıymetini daha iyi anladıkö diye konuştu.
Orçun Hakverdi ise, "Ben Adanalıyım. Artvin’de okuyorum. Buralar Adana tarafından gelince daha bir güzel. Arkadaşlarımla uzun zaman sonra hep beraber bir gezi organize ettik. Bugün de hava çok güzel. Yeşil doğanın tadını çıkartıyoruz" ifadelerini kullandı.  

Görüntü Dökümü:
Drone görüntüsü
Mesire alanından vatandaşlar
Su altı kamerası ile göldeki balıklar 
Vatandaşlarla röportaj
Gölde kayıkla gezen vatandaşlar
Muhabirin anonsu

Haber-Kamera: Aytekin KALENDER - ARTVİN-

Haber Kodu : 200718036

=================================

Siber dolandırıcıların koronavirüs kurnazlığı

SON dönemde, cep telefonlarına ya da mail kutularına düşen, 'ücretsiz maske ve siperlik', 'bedava koronavirüs testi' gibi vaatlerde bulunan mesajların dolandırıcılık amacı güttüğünü belirten Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Hasan Koltuksuz, vatandaşları uyardı.

Sanal alemde işlenen dolandırıcılık suçlarına her gün bir yenisi daha eklenirken, siber sahtekarlar bu kez de koronavirüsü fırsat bildi. İnternet sitelerinin reklam bölümlerinde, mail kutularında ya da cep telefonlarına gelen SMS'lerde kendilerini gösteren, 'ücretsiz maske ve siperlik', 'bedava koronavirüs testi' gibi vaatlerde bulunan mesajların tehlike saçtığını ve bu tarz mesajların oltalama türü dolandırıcılık amacı güttüğünü belirten Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Hasan Koltuksuz, vatandaşlara çeşitli uyarılarda bulundu. İnsanların ücretsiz olarak herhangi bir mal ya da hizmet almak peşinde koşmaması gerektiğini, her türlü şeyi gerçek bedelini ödemek suretiyle elde etmeyi prensip haline getirmeleri gerektiğini söyleyen Koltuksuz, "Bir büyüğüm, 'Tamahkar ile sahtekar birbirini çok kolay bulur' demişti. Bu, aslında bir zafiyettir. 12 bin TL'lik bir cep telefonunu 3 bin TL'ye almak, 3 TL'lik bir şeyi 50 kuruşa almak gibi şeyler insanın zafiyetten kaynaklanır. Bu, tam da sahterkarların beklediği şeylerdir. Siz 12 bin TL'lik bir şeyi 3 bin TL'ye almaya meyilliyseniz, dolandırılmak çok kolay. Herkes size bunu vadedebilir, siz de 3 bin TL'yi ödersiniz, ancak malı ya da hizmeti vermez" dedi.
'SİZE ÖNERİLEN RAKAMLARIN ABSÜRT OLUP OLMADIĞINA DİKKAT EDİN'
Söz konusu dolandırıcılık olaylarının cep telefonuna gelen mesajlar, e-posta kutularına düşen mailler ya da çeşitli internet sitelerine verilen reklamlar yoluyla yapıldığını belirten Koltuksuz, "Korona günlerinde bu tür dolandırıcılıklar 'Ucuz maske verelim', 'Bedava siperlik verelim', '10 bin maskeyi 50 TL'ye verelim' gibi ifadelerle yapılıyor. Öncelikle girdiğimiz internet sitelerinin güvenliğine dikkat edeceğiz. Her linke tıklanmaması gerekiyor. Ayrıca, size önerilen rakamların absürt olup olmadığına dikkat etmeniz lazım. Soğukkanlılıkla düşündüğünüzde, herhangi birinin 20 bin TL'lik malı 3 bin TL'ye tanımadığı insana vermesinin hiç de anlamlı olmadığını anlarsınız" dedi.
ACEMİ ÇEVİRİLER YÜZÜNDEN YAPILAN TÜRKÇE HATALARINI YAKALAYIN
Koltuksuz, siber saldırıların dünyanın birçok ülkesinde yapılmak üzere planlandığını belirterek, "Dolayısıyla her ülkenin dilinde bir şeyler yazmak istiyorlar. Bunun için de Google çevirilerini vs. kullanıyorlar. Gelen mesajı okursanız, Türkçe anlatım bozuklukları ve gramer hatalarıyla dolu olduğunu görüyorsunuz. İlkokul 2'nci sınıftaki bir çocuğun bile yapmayacağı hatalar bunlar. Oradan anlayabilirsiniz ki bu aslında alelacele yapılmış bir çeviri. Oradan bunun dolandırıcılık amaçlı gönderildiğini yakalayabilirsiniz. Artı olarak, e-postanıza gelen mesajda birtakım programlar olacaktır. Bunlar PDF ya da başka bir şey uzantılıdır ve buna tıklamanız istenecektir. Kimden geldiğini bilmediğiniz e-postalardaki uzantılara kesinlikle tıklamamanız gerekiyor. Bunu yaptığınız zaman hiçbir şey olmasa bile bilgisayarınız kolaylıkla ele geçirilebilir. Bu tip bilmediğiniz, tanımadığınız kişilerden gelen mesajlarda temel güvenlik tedbirlerini uygulamak gerekiyor "dedi.
'BANKA HESAPLARIMI KAPATTIM'
İnternetteki korona dolandırıcılığına yakalananlardan biri olan Özge Puslusaz, adını hatırlamadığı bir internet sitesinde bulunan koronavirüs testi reklamına, merak ettiği için tıkladığını belirterek şunları söyledi:
"Bende çok fazla halsizlik şikayeti vardı ve koronavirüs kapmış olabileceğimi düşündüm. Bir internet sitesinde gördüğüm ücretsiz koronavirüs yapılacağına dair reklamı tıkladım. Bir anda ekran kilitlendi ve daha sonra sosyal medya hesaplarıma giriş yapamadığımı fark ettim. Panik yaptım ve banka hesaplarımı da kapattım. Ben merak ettiğim için bu sitelere tıkladım, ancak insanlara meraktan da olsa bu sitelerin reklamlarına tıklamasınlar" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Hasan Koltuksuz ile röp.
- Mağdurlardan Özge Puslusaz ile röp.
- Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR, ()

Haber Kodu : 200718046

======================================

İlhami ile engelli Esma'nın aşkı engel tanımıyor

DENİZLİ'nin Çivril ilçesinde yaşayan boya ustası İlhami Özkan ile ilk görüşte aşık olduğu yüzde 85 bedensel engelli Esma Özkan'ın aşk dolu evlilikleri görenleri hayran bırakıyor. Evliliklerinde 10 yılı geride bırakan ve 2 çocuk sahibi Özkan çifti, tüm engelleri sevgileri sayesinde aşıyor. Aşkın engel tanımadığını herkese gösteren İlhami Özkan, engelli eşinin bakımlarını eksiksiz yerine getiriyor. Geçimlerini sağlamak için iş buldukça çalışan ve maddi zorluklara göğüs geren İlhami Özkan, ev işlerini ise titizlikle yapıyor. 

Çivril'de yaşayan boya ustası İlhami Özkan (39), Ahmetçik Mesirelik Alanı'nda; henüz 40 günlükken geçirdiği ateşli hastalık nedeniyle felç geçiren ve yalnızca sol kolunu kullanabilen bedensel engelli Esma Erkan'ı (34) 2009 yılında gördü. İlk görüşte aşık olan Özkan, Erkan ile arkadaşları vasıtasıyla tanışıp, sevgili oldu. Bir yıl sonra çift evlenmek isteyince aileleri bu duruma karşı çıktı. Aile baskısını sevgileriyle yenen çift daha sonra kısıtlı imkanlarıyla düğünlerini yaptı. 
ENGELLERİ SEVGİYLE YENDİLER
Bu yıl evliliklerinin 10. yılını kutlayan Esma ve İlhami Özkan çifti bu birliktelikten Yağız Yaşar Toprak (10) ve Ezel İrem Elfida (6) isminde iki çocuk sahibi oldu. Aşklarıyla görenleri hayran bırakan çift, evliliklerindeki zorlukları da aşklarıyla aşıyor. Hayatın zorluklarına birlikte göğüs geren çiftin ev işlerini İlhami Özkan yapıyor. Kahvaltı ve yemeği hazırlayan, evi temizleyen İlhami Özkan, eşinin bakımlarını da eksiksiz yerine getiriyor. İlhami Özkan, ev işleri ve çocukların bakımı nedeniyle tam zamanlı bir işte çalışamıyor. İnşaat işleri bulduğu zaman çalışan Özkan, gün içerisinde yemek çocukların bakımı için defalarca eve gelip, gidiyor. Aşık olduğu eşini kucağında taşıyan Özkan, ona gözü gibi bakıyor. Her gün eşinin saçlarını tarayan, tırnaklarını kesen ve sevgi sözcükleri söyleyen Özkan, çevresinden de takdir topluyor. Eşini kucağına alıp taşıyan Özkan, bazen tekerlekli sandalye bazen de motosikletiyle eşini gezintiye çıkarıyor. 
'ENGELLİ BİRİYLE YAPAMAZSIN DEDİLER'
Evliliklerine karşı çıkılmasına rağmen sevgileri sayesinde mutlu bir birliktelik yaşadıklarını belirten İlhami Özkan, "Ailem onu görünce 'Oğlum bu kızın eli tutmuyor, yürüyemiyor. Onunla olmaz engelli birisiyle yapamazsın' dediler. Sevgi, sadakat ve saygı bunlar olduğu sürece her şey oluyor. Dünya gözüyle görmek farklı, gönül gözüyle görmek çok farklı bir şey. Ben, gönül gözüyle sevdim. Her insan da engelli adayıdır. Bence aşk bireydeki insanlık duygusudur. Aşk şimdi farklı. Bir günlük, iki günlük. Önce nikah, sonra boşanma dairesine gidiyorlar. Sevgi, saygı, hoşgörü olduğu sürece her şeyin üstesinden gelinebilir" dedi.
'YAPTIKLARIM NEFES ALIP VERMEK KADAR DOĞAL GELİYOR'
Eşinin engelli olması nedeniyle evdeki tüm işleri kendisinin üstlendiğini ifade eden Özkan, "Sabah önce kahvaltıyı hazırlıyorum. Yemekleri yedikten sonra bulaşıkları yıkıyorum. Eşimin üzerini değiştirip saçlarını tarıyorum. Tırnakları uzamışsa onları kesiyorum. Evimizde yerleri süpürüyorum. Camları siliyorum. Öğlen eşimin yemeğini yediriyorum. Daha sonra ise motosikletle ya da tekerlekli sandalyeyle eşimi gezmeye götürüyorum. Bunları severek yapıyorum ve iş olarak görmüyorum. Yaptıklarım nefes alıp vermek kadar doğal geliyor. Karşılık beklemeden yapılan işten keyif alınır. Halimden çok memnunum. Eşim iş yaparken bana akıl veriyor, destek oluyor. Bu işleri yaparken keyifli ve eğlenceli zaman geçiriyoruz. Eşim engelli ama bu yaşamasına, mutlu olmasına engel değil. Yanında ben varım. Allah güç kuvvet sağlık verdikçe bunları yapmaya devam edeceğim" diye konuştu.
EŞİ ÇOK SEVSE DE BORÇLARI NEDENİYLE MOTOSİKLETİNİ SATMAK ZORUNDA
Koronavirüs nedeniyle iş imkanlarının kısıtlı olduğu için işe gidemediğini belirten Özkan, "Maddi olarak zor zamanlar geçiriyoruz. Çocuklar bir şey isteyince alamamak kötü oluyor. Borçlarım birikti. Motosikletimi satmak zorunda kalacağım. Eşimin en çok sevdiği motosiklete binip, rüzgarı hissetmek. Motosikletle dolaşmayı çok seviyor. Onu da satarsak zor bir durum yaşayacağız. Çevremizdeki yardımsever insanlar da bize yardımcı olmaya çalışıyor" diye konuştu.
'EŞİMİ ÇOK SEVİYORUM'
Evliliklerinin temelinin sevgiye dayandığını ifade eden Esma Özkan ise, "Eşimi çok seviyorum. Her ihtiyacımı karşılıyor. İstediğim her şeyi yapmaya çalışıyor. Çocuklarımıza ve bana bakıyor. Beni, mutlu ediyor. Onu çok seviyor çok da kıskanıyorum.  Zorlukları, konuşarak aşıyoruz. Evliliğimizin temeli sevgiye dayanıyor. Bizim aşkımızda engel yok bu yüzden mutlu bir aileyiz" dedi. Son dönemde maddi olarak zor günler geçirdiklerini belirten Özkan, "Çamaşır makinemiz yok. Televizyonumuz bazen arızalanıyor. Akülü tekerlekli sandalyem olursa çok mutlu olurum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- İlhami Özkan'ın engelli eşini tekerlekli sandalyeyle eve götürmesi
- İlhami Özkan'ın eşi Esma'yı kucağında taşıması
- Eşinin saçlarını tarayıp tırnaklarını kesmesi
- İlhami Özkan'ın bulaşık yıkaması
- Yerleri süpürmesi, kapıyı silmesi
- İlhami Özkan ve Esma Özkan'ın evlilik fotoğraflarına bakması
- Özkan'ın tekerlekli sandalyeyle eşini gezdirmesi
- Özkan'ın eşini motosiklete bindirip dolaştırması
- Özkan ailesinden detay
- İlhami ve Esma Özkan çifti ile röportaj

Haber-Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ, ()

Haber Kodu : 200718040
========================================

Marmaris'te tatil yapan turistler, 'Türkiye huzurlu ve güvenli'
 
MUĞLA'nın Marmaris ilçesine başta İngilizler olmak üzere yabancı turistler, 'charter' uçuş veya farklı ülkelerden aktarmalı olarak gelmeye başladı. Plajlarda deniz ve güneşin keyfin çıkaran turistler, Türkiye ile Marmaris'in güvenli ve huzurlu olduğunu söyledi.

Başta İngilizler olmak üzere Danimarkalı, Rus, İskoç ve Ukraynalı turistler 'charter' uçuş veya farklı ülkelerden aktarmalı olarak Marmaris ilçesine tatile gelmeye başladı. İngiliz turistlerin büyük bölümü ilçede yerleşik yaşayan akrabalarının yanına gelirken, Danimarkalı, İskoç ve Ukraynalılar ise apart otelleri tercih etti.  Yüksek nem ile bunaltan sıcaklardan etkilenen yabancı turistler, soluğu beach clublarda izole olarak denize girip, şezlonglarına uzanarak güneşlenerek, dinlenmenin keyfini yaşadı.

'TÜRKİYE GÜZEL VE GÜVENLİ BİR ÜLKE'
Ailesiyle plajda denizin keyfini çıkartan İngiliz Grace Gloria Elizabeth (28), "Bir hafta önce tatile geldik. Türkiye güzel ve güvenli bir ülke. Marmaris, tatil için mükemmel bir yer. Mutluyum, huzurluyum ve güvendeyim. Tüm dostlarıma tavsiye ediyorum. İngiltere, Almanya, Rusya ve Türkiye'de her yerde bir bulaşıcı hastalık var. Bu hastalık yaşamımızı engellememeli. Önlem alındıktan sonra güzel bir tatil yapılır" dedi.

'MARMARİS VE TÜRKİYE ÇOK GÜZEL'
İngiliz asıllı Danimarkalı Agnes Amanda Loreani (61) ise "Marmaris ve Türkiye çok güzel. Bir hafta boyunca tatilimi yapıyorum. Deniz, kum ve güneş çok güzel. Türkiye güvenli bir ülke. Danimarka ve İngiltere'deki arkadaşlarıma tavsiye ediyorum" dedi.

'İNGİLİZLER, UÇUŞLARIN AÇILMASINI BEKLİYOR'
30 yıldır oteller bölgesi olarak adlandırılan Siteler Mahallesi sahilinde apart otel, restoran ve plaj işletmeciliği yapan Hamza Tuncel, "40 gündür işletmelerimiz açık. 15 gündür yabancı turistler sık aralıklarla geliyorlar. Kendilerini çok güvende hissediyorlar. Servis, yemek ve denizimizden mutlular. İngilizler burada yüzüyorlar, yemeklerini yiyorlar. İngilizler, uçuşların açılmasını bekliyor. Şu an birçok İngiliz dostlumuzun biletleri ellerinde. 'Açılsın mutlaka geleceğiz. Geri dönmemiz önemli değil' diyorlar. İngiliz, Rus, İskoç ve Danimarkalı turistler plajlarımızda. Gelişmeler çok iyi yönde. Biz, gelen yabancı turistlerden onlar da bizden memnun" dedi.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Marmaris'in hakim tepeden görüntüsü
- Marmaris sahillerinde İngiliz bayrağı asılmış plajlardan görüntü
- Plajlarda turistlerin genel görüntüsü
- Marmaris'e tatile gelen İngiliz turist Grace Gloria Elizabeth röp.
- İngiliz asıllı Danimarkalı turist Agnes Amanda Loreani ile röp.
- Apart otel, restoran ve plaj işletmecisi Hamza Tuncel ile röp.

 Haber - Kamera: Ali GÜNDOĞAN / MARMARİS (Muğla), ()

 Haber Kodu : 200718038

==========================

Saklı cennet Sarıgöl, doğa tutkunlarını misafir ediyor
 
AKSARAY'da, Hasan Dağı'nın eteklerinde yer alan Sarıgöl, el değmemiş doğası ve 100 çeşit endemik bitkileriyle yaylacı, doğa ve fotoğraf tutkunları ile kampçıları misafir ediyor.

3 bin 268 metre yüksekliğe sahip Hasan Dağı'nın 1820 rakımında bulunan Sarıgöl'e arazi araçlarıyla belirli bir bölümüne ulaştıktan sonra yürüyerek zorlu mücadelenin ardından ulaşılıyor. Yaklaşık 3 saat süren yolculuğun ardından ulaşılan Sarıgöl, etrafındaki bitki çeşitliliği, farklı renklerdeki çiğdemler ve endemik bitkileriyle dikkat çekiyor. Yaz aylarına rağmen Hasan Dağı'nın zirvesindeki kar örtüsü ise eşsiz bir manzara oluşturuyor. Otlatılmaya getirilen koyunların gölün etrafından tek sıra halinde dolaşarak su içmesi de doğanın güzelliğine güzellik katıyor.  

Sarıgöl’e sık sık kamp yapmaya gelen Hakan Öztürk, "Bu ay kampa gittiğim sabahı harika bir manzara ile karşılaştım. Suyun etrafında koyunların dönerek su içtiğini gördüm. Harika bir manzaraydı. Ayrıca Aksaray Üniversitesi'nden Doç. Dr. Seher Karaman Erkul ile Güzelyurt ilçesinin bitki çeşitliliğini ve bunun turizme katkıları konulu tez çalışmam vardı. Bu sebeple bitkilere karşı bir aşinalığım zaten vardı. Ankara çiğdemi (Crocus ancyrensis) bitkisi ile karşılaştık. Bunlar üzerinde incelemelerde bulunduk. Bu bilgiler ışığında ziyaretçi sayısının gün geçtikçe artacağını düşünüyoruz çünkü çok bakir ve doğal bir bölge. Kırsal yaşamın nefes aldığı bir alan" dedi.

'HASAN DAĞI’NDA 100 ENDEMİK BİTKİ VAR'
Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seher Karaman Erkul ise "Aksaray ili genelinde yapılan çalışmalarda yaklaşık 1700 kadar bitki taksonu tespit edildi. Bunlardan da yaklaşık 300’e yakını endemik bitkiler arasında yer alıyor. Endemik türlerin bazıları Aksaray iline has iken ise Türkiye geneline has bitki türleri içerisinde yer alıyor. Bunun yanı sıra Aksaray’da Hasan Dağı gibi coğrafi ve biyoçeşitlilik anlamında ciddi bir merkezimiz var. Bu merkezde de dünyada sadece Hasan Dağı’nda yetişen bitkiler bulunuyor. Örneğin Hasan Dağı’nın eteklerinde yetişen Taşpınar Geveni (Astragalus Victoria) bunlardan bir tanesi. Aynı zamanda koruma altına alınmış bir bitki. Tehlike kategorisi kritik. Üzerinde durulması ve dikkat edilmesi gereken bitkilerden bir tanesi. Bunun yanı sıra gölün çevresi ve Hasan Dağı eteklerinde farklı bitki türlerini de görmekteyiz. Örneğin Ankara çiğdemleri, bölgeye has ters çiğdemler tarzında birçok bitki yayılış gösteriyor. Tüm Türkiye coğrafyasında yaklaşık 170 bitki ailesi mevcut. Yapılan araştırmalar sonucunda bunlardan 80 kadarı ise Hasan Dağı’nda yer alıyor. Bu ailelere ait türlerden de yaklaşık 100 tanesi endemik. Bazıları sadece Hasan Dağı'nda bulunuyor bazıları ise Türkiye’nin çeşitli kısımlarında bulunuyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
--------------------------
-Sarıgöl’den detaylar 
-Gölün etrafında koyunların dönerek su içmesi 
- Ankara lalesi görüntüsü
-Endemik bitkilerden görüntü 
- Bölgede kamp yapan Hakan Öztürk konuşması    
- ASÜ Botanik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seher Karaman Erkul röp
Haber- Kamera: Erkan ALTUNTAŞ AKSARAY ))

Haber Kodu : 200718039

================================

Sokak köpekleri o mahallede dehşeti yaşattı

AYDIN'ın Söke ilçesinde, sokak köpeklerinin saldırdığı koyunlardan 6'sı telef olurken, 11'i ise yaralı kurtuldu. Olayın ardından jandarma tutanak tutarken, Aydın Büyükşehir Belediyesi ekipleri, biri saldıranlar arasındaki 5 köpeği topladı. Ancak, saldırgan köpeklerden 3'ünün halen yakalanmaması köylüleri tedirgin ediyor.

Söke'nin kırsal Doğanbey Mahallesi'nde, dört sokak köpeği, dehşet saçtı. Sokak köpekleri, geçen 20 Haziran Cumartesi günü sabaha karşı, iki ayrı evin önünde bağlı bulunan koyunlar ile bir ağıldaki koyun sürüsüne saldırdı. 6 koyun telef oldu. 11 koyunda çeşitli yerlerinden yaralandı. Gürültüye uyuyan sahipleri, hayvanlarını köpeklerden kurtarma çalışırken zor anlar yaşadı. Köpekler, bir süre sonra kaçarak, gözden kayboldu. mağdur köylüler, mahalle muhtarı aracılığı ile durumu   jandarmaya bildirdi. Jandarma olay yerinde inceleme yapıp, rapor tuttu. Aydın Büyükşehir Belediyesi ekipleri de olayın ardından mahalleye gelip, 1'i saldıranlar arasındaki 5 köpeği toplayıp, götürdü. Ancak, köylüler, koyunlara saldıran diğer 3 köpeğin halen yakalanmamış olması nedeniyle korku ve tedirginliklerinin devam ettiğini söyledi. Köylüler, köpeklerin kendileri ve çocuklarına saldırmalarından korktuklarını da kaydetti.
3 KOYUNUNDAN 2'Sİ TELEF OLDU
Evinin önünde bağlı olan koyunları köpeklerin saldırısına uğrayan İbrahim Selçuk, "3 koyunum vardı. 1'i evimin ön tarafı, diğer 2'si ise yan tarafında bağlıydı. Sabaha karşı gelen sokak köpekleri 2 koyunuma saldırmış. Sabah kalktığımızda, bu iki koyunumu yerde parçalanmış halde, cansız yatarken bulduk. Olaydan bir gün önce köpeklerin saldırdığı 2 koyunu 2 bin 500 liraya satacaktım ama fiyatta anlaşamadık. Satamayıp, elimizde kalan koyunlarım köpeklerin saldırısıyla telef oldu. İl kez böyle bir şey başımıza geliyor" dedi.
'ENDİŞELİYİZ'
Mağdur köylülerden Ahmet Turgutlu ise, "Ufak çaplı hayvancılık yapıyoruz. Küçükbaş hayvan alıp, yetiştiriyoruz. Koyunlarımdan  
3'ü köpeklerin saldırısında öldü. Diğer 1'i ise yaralı kurtuldu. Onun da yaşayıp, yaşamayacağını bilemiyoruz. Sabah katlığımızda kalan diğer koyunlarımızda çok korkmuş ve bitkin haldelerdi. Endişe içindeyiz" diye konuştu.
'SÖKE'DEKİ KAPANAN BARINAK AÇILSIN' 
Kapatılan barınağın yeniden açılmasını isteyen Doğanbey Mahallesi Muhtarı Serdar Sarıkurt, "Cumartesi sabahı hayvan sahibi arkadaş beni arayıp, durumu bildirdi.  Gelip, duruma baktığımda korkunç bir manzara ile karşılaştım. Kimi koyunların ayağı kopmuş, kimilerinin bağırsakları dışarı çıkmıştı. Bunu köpeklerin yapıp, yapamayacağı konusunda ilk başta tereddütlerimiz vardı. Ama hayvan sahipleri, köpeklerin koyunları kurtarmaya çalıştıkları sırada bile saldırmaya devam ettiğini söyleyince ikna oldum. Konuyla ilgili Aydın Büyükşehir Belediyesi'ni bilgilendirdik. Aynı gün gelip önce 1'ini ertesi günde 4 sokak köpeğini yakalayıp, götürdüler. Ancak, hayvan sahipleri yakalanan köpekler içinde saldırandan sadece 1'inin olduğunu söyledi. Saldırgan diğer 3 köpek henüz bulunmuş değil. Yaşananlar nedeniyle üzgünüz ama tedirginliğimizde sürüyor.
Söke'de bulunan hayvan barınağı 2 yıl önce neden kapatıldı. Koyunlar bizim canımız ama köpeklerde sonuçta bir can taşıyor. Köpeklere de zarar gelsin istemiyoruz. Haftada, ayda bir mama bırakmakla bu hayvanlar doymuyor. Söke'deki kapatılan hayvan barınağının mutlaka açılması gerekiyor. Buradan tüm yetkililere seslenmiş olalım. İki çocuğum var. Geçen gün eşimle birlikte bakkala ekmek almaya giderlerken köpeklerden korkup, dönmek zorunda kalmışlar.
6-7 köpek bir araya gelip, adeta bir çete gibi geziyor. Korkmamak elde değil. Kimsenin başına bu köpekler nedeniyle bir şey gelsin istemiyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Saldırıya uğrayan yaralı koyunlardan görüntü
- Doğanbey Mahallesi'nden görüntü
- 2 koyunu telef olan İbrahim Selçuk ile röp.
- 3 koyununu telef olan Ahmet Turgutlu ile röp;
- Mahalle Muhtarı Serdar Sarıkurt ile röp;
- Telef olan koyunların fotoğrafı 
Haber - Kamera: Burhan CEYHAN / SÖKE, (Aydın), ()

Haber Kodu : 200718053

================================

Ölmeden önce katilinin adını söylemiş

MANİSA'nın Yunusemre ilçesinde, temizlikçi olarak çalıştığı lüks rezidansta, 2 ay birliktelik yaşadığı Mustafa Ünalan tarafından bıçaklanıp, yaralı halde alıkoyulan 4 çocuk annesi Gönül Özcan'ın (44), ölmeden önce polise, şüphelinin adını verdiği ortaya çıktı. Özcan'ın yengesi Nurcan Özcan (32), Mustafa Ünalan'a en ağır cezanın verilmesini istedi.

Geçen yıl 7 Aralık sabahı saat 08.00 sıralarında 112 Acil'i arayan Mustafa Ünalan, çalıştığı rezidansta kavga çıktığını ve eşi ile yaralandıklarını bildirdi. 75. Yıl Mahallesi Vali Azizbey Caddesi'ndeki rezidansa gelen Manisa Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 13 numaralı dairenin kapısı önünde Mustafa Ünalan'ı, içerdeki çekyatta da Gönül Özcan'ı yaralı buldu. Ünalan, polislere, gece yarısı gelen 3 kişinin kendisi ile Gönül Özcan'ı bıçaklayıp, kaçtığını anlattı. Yaralılar, ambulansla Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi'ne kaldırıldı.  Mustafa Ünalan, tedavisinin ardından gözaltına alındı. Ardından da sevk edildiği adliyede tutuklandı.

'ÖLMEDEN ÖNCE KATİLİNİ SÖYLEDİ'
Hastanede tedaviye alınan Gönül Özcan ise, polise ifade verdikten saatler sonra iç kanamaya bağlı olarak hayatını kaybetti. 4 çocuk annesi Özcan'ın ölmeden önce verdiği ifadesinde, 10 yıl evli kaldığı eşinden 15 yıl önce boşandığını belirterek, "Eşimden boşandıktan sonra çocuklarımla Yunusemre ilçesindeki ağabeyimin yanına yerleştim. Bankadan daha önce çektiğim 30 bin liralık kredi nedeniyle borcum vardı. Ödeyebilmek için restoranlar ve çeşitli işletmelerde bulaşıkçı ve temizlikçi olarak çalışmaya başladım. Çalıştığım bu restoranlardan birinin işletmecisi olan Mustafa Ünalan'la yaklaşık 2 aylık birlikteliğimiz oldu. İlk zamanlar ciddi bir beraberlik olacağını sandım. Ancak kendisini tanıdıktan sonra ayrılmaya karar verdim. Mustafa Ünalan, gece yarısı çalıştığım rezidansa geldi. Kendisinden ayrılmak istediğimi söyleyince, 'Beni terk edemezsin. Buna izin vermem. Seni de kendimi de öldürürüm' dedi. Tartışma çıktı. Odadaki meyve bıçağı ile önce kendini ardından da beni bıçaklamaya başladı. Bıçağı elinden bırakmasını fırsat bilip, pencereden dışarı attım. 'Mustafa'ya hastaneye gidelim' dedim. Ancak 'Buradan çıkamayacaksın, burada öleceğiz' diye karşılık verdi. Sabaha kadar ikna etmeye çalıştım. Mustafa'yı, senden şikayetçi olmayacağım, başkası yaptı diyeceğim' diyerek ikna etmeye çalıştım. En sonunda saat 08.00 gibi 112'yi aradı" dedi.

İÇ KANAMADAN YAŞAMINI YİTİRDİ
Kadının ölmeden önce kendisini bıçaklayan kişi olarak adını verdiği Mustafa Ünalan hakkında 'kasten öldürmek' suçundan müebbet, 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak' suçundan da 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Davanın görülmesine önümüzdeki aylarda başlanacak.

'YENGESİ EN AĞIR CEZAYI İSTEDİ'
Gönül Özcan'ın yengesi Nurcan Özcan, Mustafa Ünalan'a en ağır cezanın verilmesini istedi. Yenge Özcan, "Görümcemin bir restoranda çalışırken Mustafa Ünalan'la tanıştığını öğrendik. O iş yerinde yaklaşık 2 ay kadar çalışmıştı. Sonra eskiden de çalıştığı rezidansta temizlik görevlisi olarak çalışmaya başladı. Kızıyla bir gün çalıştığı iş yerine gittik. Ben dışarıda bekledim, kızı içeri girdiğinde annesinin gözünün morarmış olduğunu görmüş. Kızından, dayak yediğini kimseye söylememesini istemiş. Kızı, annesi öldükten sonra bize anlattı. Olay günü de Mustafa Ünalan görümcemin çalıştığı iş yerine gitmiş. İlk önce görümcemi bıçaklamış, sonra da kendisini bıçaklamış. Olaya başkası yaptı görünümü vermek istemiş. Görümcemin çocuğu var, onlar bize emanet. Ancak annesinin yerini dolduramayız. Türk adaletine güveniyorum. Umuyorum ki sanığa en ağır ceza verilecektir" dedi. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Gönül Özcan'ın hayattayken görüntüsü
- Gönül Özcan fotoğrafı
- Yenge Nurcan Özcan ile röp. 

Haber- Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,()

 Haber Kodu : 200718084