Tütün ve Alkol Düzenleme Kurumu (TAPDK), geçtiğimiz günlerde tütün ürünleri tüketim rakamlarını açıkladı. Verilere göre Türkiye’de geçen yıl satılan sigara miktarı yüzde 2.2 oranında artarken, bu oran 2010 yılına göre yüzde 13 oranında artış gösterdi. İç piyasada gerçekleşen 19 milyar adet makaron satışı önceki yıla oranla yüzde 116.6, nargilelik tütün üretimi ise yüzde 190.7 oranında arttı. TAPDK verilerine göre sarmalık kıyılmış tütün üretimi de bir önceki yıla göre yüzde 109.4 oranında artarak 211 ton oldu. Ortaya çıkan tabloyu yorumlayan uzmanlar artışın sürmesi halinde Türkiye’nin bir felaketle karşı karşıya olduğu görüşünde.

‘Sağlık felaketi’

Milliyet’e konuşan Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Rıza Çetingöz, özellikle gençler arasında hızla artış gösteren nargile tüketiminin de akciğer kanseri başta olmak üzere birçok hastalığa neden olacağı uyarısında bulunarak; “Dumansız hava sahası uygulaması başladığında nargile tüketimi de, sigara tüketimi gibi düşme eğilimine girmişti. Tütün ürünlerinin kullanımındaki artış, daha fazla akciğer kanseri vakası, daha fazla sağlık harcaması, daha fazla ölüm anlamına geliyor. Her yıl yaklaşık 30 bin yeni akciğer kanseri tanısı konulurken, 20 bin vatandaşımızı bu hastalık nedeniyle kaybediyoruz. Erkeklerde tüm kanserlerin yüzde 21.8’ini, kadınlarda ise yüzde 4.9’unu akciğer kanseri oluşturuyor. Tütün ve tütün ürünlerinin tüketimi hastalığın en büyük nedenleri arasında. Bir paket sigara içilen evde büyüyen her çocuk günde 5 sigara içmiş kadar olumsuz etkileniyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde her yıl 1.8 milyon kişi yeni tanı alıyor. Ülkemizde 2008-2012 arasında alınan önlemlerle 1 milyon kişi sigarayı bıraktı. Bu önemli bir başlangıç. Ancak son dönemde sigara tüketiminde artış bizleri endişeye sevk ediyor. Bu artış trendi devam ederse, sağlık felaketi yaşarız” dedi. 

Bırakma denemeleri

Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Dilek Toprak da, pasif içiciliğin tehlikesine dikkat çekerek şu bilgileri verdi; “Pasif içicilik kaynaklı ölümlerde en yaygın neden kalp krizi. Diğer nedenler ise alt solunum yolu enfeksiyonları, astım ve akciğer kanseri. Pasif içicilik kaynaklı ölümler en çok kadınlarda görülüyor. Sigaranın etkilemediği organ yok. Pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak bile koroner arter hastalığı riskini yaklaşık yüzde 20-50, kalp krizi riskini ise yüzde 30 artırıyor. Her yıl 100 bin kişi sigaraya bağlı nedenlerle ölüyor. Üstelik bu insanlardan 17 bini pasif içicilik, yani dumana maruz kaldıkları için ölüyor. Her 10 sigara bağımlısından 7’si sigarayı bırakmak istiyor ve sigarayı bırakmak isteyen her 10 kişiden 3’ü son 1 yılda ciddi bırakma denemesinde bulunuyor.”

‘Denetim aksaklıkları giderilmeli’

Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı ise denetimlerdeki aksaklıkların giderilmesi uyarısında bulundu. “Tütün ürünlerinin tüketimindeki artıştan büyük endişe duyuyoruz” diyen Dağlı, “1996’da tütün ürünlerinin reklamının yasaklanması ile başlayan mücadelemiz, 2009’da dumansız hava sahası uygulaması ile ivme kazanmıştı. 2009-2010 döneminde yüzde 13 oranında tüketim azalması oldu ancak 2012’den itibaren tüketim yeniden artmaya başladı. Acil önlemlerin alınması, denetimlerin disiplinli şekilde artırılması gerekiyor. Ayrıca bağımlılık tedavisinin ücretsiz uygulanması hayata geçirilmeli” ifadelerini kullandı.  

Rakamlar ne diyor? 

Sigarayı bıraktıktan sonra;

20 dakika sonra kan basıncı ve nabız normale dönerken, el ve ayak kan dolaşımı düzeliyor.

8 saat sonra kandaki oksijen düzeyi normale dönerken, kalp krizi geçirme riski azalıyor.

48 saat sonra kandaki nikotin düzeyi azalırken, tat ve koku duyusu artarıyor.

Peptik ülserli hastaların tedaviye verdikleri cevapta artış oluyor.

72 saat sonra hava yollarının gevşemesi sonucu nefes alıp verme rahatlıyor, solunum yolları kendi kendini temizlemeye çalışırken, enerji düzeyi artıyor.

2-12 hafta sonrasında tüm vücuttaki dolaşım düzelirken, solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riski azalıyor.

 12. hafta sonunda yürürken yorulma ve tıkanma daha az görülmeye başlıyor.

12-36 ay sonra, mesane kanseri riski yüzde 50 azalıyor.

Kaynak:Milliyet