Başbakan Binali Yıldırım, Atina’da Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopulos ve Başbakanı Çipras ile görüştükten Batı Trakya Türkleri'yle bir araya geldikten sonra yurda döndü. Dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Yıldırım'a  gazeteciler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ''Adalet Yürüyüşü''nün gerekçesi hatırlattı, ''Yargı kararları nedeniyle yürümek zorunda bırakıldım'' dediği iletildi. Yıldırım bunun üzerine Ömer Faruk Kavurmacı ile ilgili kararları özetledi. Tutuklanıp serbest bırakılınca Kılıçdaroğlu’nun eleştirdiğini, Kavurmacı bir üst mahkeme kararıyla tutuklanınca CHP Lideri'nin bu karara da eleştirel yaklaştığını söyledi.Yıldırım' şunları söyledi: "Hangisi doğru? Kılıçdaroğlu yürüyüşte olduğu için biraz zihinsel ve bedensel yorgunluk da var. O yüzden çelişkili açıklamalar yapmaya başladı. Bence bu yürüyüşü bırakmasında yarar var. Sayın Kılıçdaroğlu bize lazım. Yollarda kendini heder etmesine gönlümüz razı olmuyor. Konuşulacak bir şey varsa bir araya gelir, konuşuruz."

KABİNE REVİZYONU

Bir soru üzerine kabine revizyonu söylentilerinin veya haberlerinin bakanlar üzerinde olumsuz etki yarattığını belirten Başbakan Yıldırım, ''Görmedik duymadık kalmasın diye ramazan davulu mu çalacağız?Arkadaşlarımız canla başla çalışıyorlar onların motivasyonunu olumsuz yönde etkileyecek hal ve davranışlar içinde bulunmayalım. Dedikodulara itibar etmeyiz. Cumhurbaşkanı ile aramızda hiçbir sorun olmaz” diye cevap verdi.

''GÖRDÜK Kİ İŞ İDEOLOJİK BOYUTA TAŞINMIŞ VE YAPACAK DA FAZLA BİR ŞEY YOK''

Başbakan Yıldırım'a, Kılıçdaroğlu’nun kendisine yazdığı mektubun içeriği de soruldu.Başbakan’ın verdiği bilgiye göre, mektup, Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerinden alınan ve açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ile ilgiliydi. Kılıçdaroğlu mektubunda, hayati tehlike arzetmeden soruna çözüm üretilmesini istedi.Başbakan Yıldırım, bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’yi görevlendirdiğini anlattı. Binali Yıldırım, Nurettin Canikli’nin ailelerle görüştüğünü belirtti, alınan yanıtları şu sözlerle açıkladı: ''Sayın Canikli bu eylemi sonlandırmalarını istedi ve bunda olumlu bir yaklaşım göremedi. Aksine aileler, 'Biz bunların eylemlerinden gurur duyuyoruz. Asla bırakmayı da düşünmüyoruz' gibisinden bir tutum içerisine girdiler. İstedikleri şu: 'Herhangi bir itiraz komisyonuna girmeden doğrudan görevlerine iade edilsinler.' Öyle bir işlem yetkimizde değil. İtiraz komisyonu var. Titiz bir şekilde incelenecek. Başka ne yapabiliriz?” Bizzat araştırdığını, söz konusu kişiler hakkında örgüt ilişkisi yüzünden gözaltı kararı çıktığı bilgisi aldığını belirten Yıldırım, ''Ben Başbakan olarak yargısal faaliyetlere müdahele edecek, şöyle olacak böyle olacak diyecek konumda değilim. İnsani bakımdan gereken çalışmaları yaptık. Ama gördük ki iş ideolojik boyuta taşınmış ve yapacak da fazla bir şey yok.''

KIŞLADA ZEHİRLENMELER

Manisa’dan askeri kışladaki zehirlenmelerle ilgili  sabatoj mı var sorusunu yanıtlayan  Yıldırım, "Bunu söyleyebilmek için elde bilgi olması lazım. Her ihtimal dikkate alınarak araştırma yapılıyor. Benzer olayların üst üste gelmesi buna benzer düşüncelerin oluşmasına neden olabiliyor. Zaman zaman gıda zehirlenmesi olabilir. Ama bunların Manisa’da başlayıp arka arkaya devam etmesi kamuoyunun hassasiyetini de artırdı. Meseleye bütüncül bir bakış yapmamız lazım. Dolayısıyla bütün birliklerdeki toplu yemek işlerini gözden geçiriyoruz. İaşe alımlarıyla ilgili yeni bir sistem devreye girecek. Böylece, kalitesi sıkıntılı olan malların girmesini önlemiş olacağız.

YUNANİSTAN'A KAÇAN DARBECİ ASKERLER

'Yunanistan'a kaçan darbeci askerlerle ilgili açıklanan dışında bir şey yok" diyen Yıldırım şunları dile getirdi: "Yunanistan Başbakanı Çipras tamamen bunun yargısal bir konu olduğunu çok fazla yapacağı bir şey olmadığını söyledi. Ama darbeye bakış ve darbede yer alanlala ilgili düşünceleri olumlu, yani bizim tezlerimize yakınlar. Hem darbeyi kabul etmiyor hem de karışanların masumiyetini savunmuyor. Bazı başka ülkelerde durum farklı. Yunanistan’da böyle bir şey yok. Bu farkı ortaya koymamız lazım. Çipras yine de bu konularda destek olmaya gayret edeceğini ifade etti. Kıbrıs konusu konuşuldu. Doğrusu 28 Haziran’da İsviçre’de yapılacak toplantıda garantör ülke olarak Yunanistan Türkiye gibi ülkelerin başbakanlarının katılmasını gerektirecek şartlar oluşur mu oluşmaz mı gibi bir tereddüt var. Bizde de onlarda da var bu soru işareti. Kıbrıslı liderlerin belli konularda anlaşmış olmaları lazım. Sadece güvenlik, garantiler konuşulsun diğerleri ayrı konuşulsun gibi bir yaklaşımı benimsemiyoruz. Çözüm bir bütündür. Yönetişim toprak nüfus konuları birleşmeden doğan Avrupa Birliği ile ilişkiler ve özgürlük konusu, garantiler dahil paket olarak ele alınıp çözüme bağlanmalı.Bu kadar kısa sürede hepsi olur mu, henüz net değil. Çalışacaklar. Biz de çalışmaları takip edeceğiz. O arada bizim sayın başbakanla da diyaloglarımız devam edecek. Çözüme katkı sağlamak için gerekli gayreti göstereceğiz.

İKİ ÜLKE ARASINDA KIRMIZI HAT MI KURULUYOR?

Buna benzer bir mekanizma. Belki böyle tanımlamaya gerek yok ama en üst düzeyde siyasi irade oluşması fikrine ikimiz de sıcak bakıyoruz. Beklenmedik gelişmeler olursa bir yandan altta teknik düzeyde çalışmalar devam ederken bir yandan da siyasi irade olarak bizlerin duruma vaziyet etmeleri çözüm üretilmesi düşüncesi benimsendi. Bu konuların ulu orta konuşulması köpürtülmesi yerine siyasi iradenen vaziyet ederek kriz olmadan yönetilmesini arzu ediyoruz.

AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

AB Türkiye ilişkilerine de değinen Başbakan Yıldırım, "18 Mart 2016 anlaşması hayata geçmeden öldü. 30 Haziran'da vizeler kaldırılacaktı. Diğer maddeler yürürlüğe girecekti fakat çalışmadı. Tek çalışan şey var. Adalara geçişleri düşürdük. Ciddi anlamda kontrol altına aldık. Yasadışı göçü önleme noktasına önemli mesafe katettik. Ama gerek darbe sonrası ilişkiler gerekse halk oylaması öncesi kimi Avrupa Birliği ülkelerinin tutumları nedeniyle ilişkiler iyice gerildi. Ama bütün bunlar geride kaldı. AB Türkiye ile ilgili gelecek vizyonunu bakışını mutlaka netleştirmesi lazım. Türkiye ile yola devam edecek mi etmeyecek mi buna karar vermeleri lazım. Cumhurbaşkanımız NATO zirvesinde görüşmeler yaptı. Burada 1 yıllık bir eylem planı üzerinde çalışılması kararı verildi. Bunun Türkiye’yi ilgilendiren kısmı ve birliği ilgilendiren kısmı var. Bunu uygulamaya koyup bir daha deneyeceğiz.Biz göçmenleri tehdit ve silah olarak kullanmadık, kullanmayı da düşünmeyiz ama Türkiye’nin de bir kapasitesi var. Avrupa Birliği de bunu görmeli.Türkiye zaten dünyada hiçbir ülkenin kaldıramayacağı yükü taşıyor, 5 seneden fazla süredir. Bunu artık dünya kamuoyu görüyor Avrupa da görüyor. Ancak buna rağmen yük alma noktasına beklenen adımlar yeterince atılmıyor" diye konuştu.

KATAR KRİZİ

Katar krizi ile ilgili "Suudi Arabistan ağabeylik yapsın" diyen Yıldırım, şunları dile getirdi: "Hedef Körfez’deki bütün ülkelerin ahenk içinde yaşamasını sağlamaktır. Yaşananlar insaniyete de uymaz. Biz gereken insani desteği veriyoruz sır değil ama sorunun çözümünün istişarelerle suhuletle yapılmasını istiyoruz. Açıkçası Katar’a yapılan suçlamaların tam ne olduğunu da kimse bilmiyor. Müslüman Kardeşler'e Hamas’a yardım etmek, bunlar ne zamandan beri silahlı terör örgütü oldu. Müslüman Kardeşler Mısır’da yapılan seçimlerde iktidara geldi. Darbeyle yok edildiler, insan haklarını savunuyorlardı.Bu işin bir standardı olması lazım, terör örgütü olmanın bir tanımı var. Hamas'a, İhvan’a terör örgütü diyen PYD’ye ne diyecek? Türkiye’ye karşı açıkça silahlı saldırıyorlar. Böyle bir çitfe standart olur mu? Bu kadar kolay olmamalı. Bölgesel barışa da katkı sağlamaz. Buna kim karar veriyor. Bazıları terör örgütü diyor bazıları demiyor. Bir mutabakat oluşmazsa bölgesel anlaşmazlıklar devam eder. Bir de "İslami terörist" çıkardılar. Ne demek bu? İslam düşmanlığnını başka bir ifade şekli. O nedenle bazı ülkelerin terör ve terörist tanımında sorun var. Mutlaka ele alınıp çözülmesi lazım."

Kaynak.Milliyet