Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Emin Ersoy, Tip II erişkin diabet tedavisinde dünyada ve ülkemizde giderek artan oranda cerrahi girişimler yapılmaya başlandığına dikkat çekti.
Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emin Ersoy, fazla kilolu ve obez hastaların diyabetlerinde, mide hacimlerini küçültmenin yanı sıra ince barsağın son bölümü olan ileumun yerini değiştirerek hormonal aktivasyon artımı sağlanıp, hastaların kan şekerlerinin ciddi oranda düşerek normal seviyeye geldiğinin saptandığını söyledi.
OBEZİTEYLE DİYABET TEDAVİSİ BİRLİKTE ELE ALINMALI
Metabolik cerrahi ismi ile anılan bu yöntemlerin giderek yaygınlaştığını ifade eden Ersoy, şöyle konuştu:
“Tip II erişkin diyabeti obezitenin orta ve ileri düzeyde hızla artması ile büyük problem haline gelmiştir. Hem obezite hem de diyabete bağlı ciddi yan etki ve hastalıklar hızla artıyor. Göz, böbrek, kalp ve diğer hayati organlarda zamanla gelişen ve yaşamı tehdit eden hastalıklar görülmekte. Özellikle obezite ve diyabetin beraber görüldüğü durumlarda, damar hastalıklarına bağlı gelişen kalp krizleri ani ölüme neden olmaktadır. Bu gibi hastalıkların çözümünün ana kaynağı obezitenin ve diyabetin birlikte giderilmesidir. Bazen yapılan obezite ameliyatı tek başına hastanın kilo vermesini sağlamasına rağmen diyabetini tam düzeltmiyor. Bu problem çözmek amacı ile “metabolik cerrahi” diye de anılan bir yöntemle, hastalara ana hedefi diyabetini düzeltmeye yönelik cerrahilerde yapılabilir.”
Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Emin Ersoy, bu cerrahideki temel felsefenin barsak sisteminden salınan ve kan şekeri regülasyonunu sağlayan hormonların daha aktif hale getirilmesi olduğunu kaydetti.
Açlık ve tokluk hissiyle ilgili olan bu hormonların mümkün olduğunca fazla etkin hale getirilmesi gereğine vurgu yapan Prof. Dr. Ersoy, açlık hissi ve aç kalma dürtüsünün insanın birincil hayatta kalma dürtüsü olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Emin Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü; “İnsanları daha obez yapan bu temel dürtü nasıl kontrol edilebilir? Tabii ki olay sonuç olarak beyinde biter, buna müdahalede bulunmak günümüz şartlarında zor gibi görülmektedir. ’O zaman acaba aracı hormonlarla bu işe müdahalede bulunabilir miyiz?’ fikrinden yola çıkarak çözüm üretmeye çalışıyoruz. Sorunun cevabı şu an bilebildiğimiz hormonla ’evet’dir. İşte metabolik cerrahinin temel felsefesi buna dayanır. Hepimizin çok iyi bildiği gibi yemek yemeğe başladığımızda hemen tokluk hissi başlamaz, bu bir süreç alır. Yemek yediğimizde ilkin mide duvarı gerilir midenin üst kubbe kısmından ’fundus’ Ghrelin hormon denilen bir hormon salgılanır, daha sonra ince barsakların son kısmı olan ileuma kadar olan süreçte bir takım bilinen tokluk hormonları işe ilave olur ve yemek hissi azalıp bitebilir.”
METABOLİK CERRAHİDE MİDE KÜÇÜLTÜLÜRKEN HORMONAL TOKLUK HİSSİ DE SAĞLANIYOR
Söz konusu sürecin karmaşık bir hormonal ve mekanik yapı içerdiğini belirten Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Emin Ersoy, burada devreye metabolik cerrahinin girdiğini ifade etti.
Prof. Dr. Emin Ersoy, laparoskopik yöntemle yapılan cerrahide, hem midenin sleeve gastrektomi ile küçültülüp hacmi daraltılarak Ghrelin hormone düzeyinin azaltıldığını hem de ince barsağın son kısmı olan ileumun yer değiştirilerek hormonal tokluğun erkenden sağlanarak hastanın kilo kaybederken alınan kısıtlı kalori ile de kan şeker düzeylerinin kontrol edilebildiğini belirtti.
Türkiye Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Emin Ersoy, dünyada ve ülkemizde obezite ve buna bağlı diyabetin hızla yayıldığı zaman diliminde laparoskopik yöntemle yapılan tedavilerin başarılı olduğu birçok makale yayınlansa da bu konuyla ilgili çalışma ve klinik araştırmaların devam ettiğini belirtti.