Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, iç talep odaklı büyümeye bağlı olarak tasarruf oranlarının gerilediğini; cari açığın arttığını belirterek, “Büyüyeceğiz, tabii içeride de normal günlük harcamalar devam edecek. Elbette bir ihtiyaç ve tüketim trendi var, ama bunun makul oranda gelişimi önemli. Yoksa bankadan tüketici kredisi çekip hızlı harcamak ve bunun sonunda gelen büyüme, Türkiye için sürdürülebilir değildir.” uyarısında bulundu.


Babacan, Finansal Kurumlar Birliği’nin 2. Olağan Genel Kurulu’na konuk oldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin’in de katıldığı genel kurulda ekonomiyi yorumlayan Babacan, dünya ülkelerinin toparlanma eğilimine girdiğine işaret etti. Babacan, “2007-2008’den bu yana ‘dibi gördük mü, durum daha kötü olur mu’ diyorduk. Artık en kötü geride kaldı, dibi gördük. Bu da trendlerin olumluya gideceğini ortaya koyuyor. Bu trend güçlü değil, güçlü toparlanma yok.” dedi.


En güçlü toparlanmanın ABD’de görüldüğünü anlatan Babacan, “Malum FED’in 2013 Mayıs ayından bu yana dillendirdiği, Aralık ayında uygulamaya koyduğu likidite sınırlaması var. Şu an o sınırlamaları görüyoruz. Sonrasında FED’in faiz artırımı başlayacak. Faizler, yüzde 4’e kadar kademe kademe artacak. Bu, oynamalara neden olabilir. Buna açık olmalıyız. Bizim, burada FED’den talebimiz mümkün mertebe öngörülebilir olması, yapacaklarını ilan etmesidir. FED’in neyi ne zaman yapacağı konusunda kafa karışıklığına neden olması oynamalar getirir.“ ifadelerini kullandı.



Başbakan Yardımcısı, Avrupa’da toparlanmanın kırılgan olduğunu dile getirdi. Ali Babacan, Avrupa ülkelerinin deflasyon riskinin bulunduğunu ifade etti.



Babacan, gelişmekte olan ülkelerin de mali durumunun iyi olduğunu; yatırım çekmeye devam ettiğini aktardı.



“YÜKSEK GELİR GRUBUNA BİRKAÇ BİN DOLAR KALDI”

Türkiye’nin ekonomide önemli reformlar yaptığını belirten Babacan, şunları kaydetti:

“Reformlarla alt orta gelir seviyesinden üst orta gelir seviyesine geldik. Yüksek gelir grubuna birkaç bin dolar kaldı. Bu eşik 12 bin 500 dolar civarında. Biz, 10 bin 782 dolara geldik. Tabii OECD doların satın alma gücü ile ilgili parametreleri yenilendi. Türkiye’nin 2013’te satın alma gücü paritesine göre milli geliri 19 bin dolar. Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 60’ına geldik. Satın alma gücü paritesine göre durum fena görünmüyor. Türkiye’ye gelen yabancılar da bunu teyit ediyor. Bize ‘burada 10 bin dolar milli gelir yok, daha fazla milli gelir var’ diyorlar. “


Türkiye’nin büyümede iyi bir imtihan verdiğinin altını çizen Babacan, şöyle devam etti:


“FED kararları, Gezi Parkı olayları, 17 Aralık dönemi derken; 2013 bitti. Zor bir seneydi ama buna rağmen yüzde 4 büyüdük. Bu önemli ve 2014’te bizim için en önemli konu cari açıkla mücadelenin, enflasyonla mücadelenin devamıdır; ekonomide yeniden dengelemenin devamıdır. Yeniden dengeleme yani daha çok ihracat ve dış talep demek. Büyümenin dış talepten ve ihracattan gelmesi demek. Büyüme iç talep ağırlıklı olduğunda tasarruf oranları geriliyor, cari açık artıyor. Büyüyeceğiz, tabii içeride de normal günlük harcamalar devam edecek. Elbette bir ihtiyaç ve tüketim trendi var, ama bunun makul oranda gelişimi önemli. Yoksa bankadan tüketici kredisi çekip hızlı harcamak ve bunun sonunda gelen büyüme, Türkiye için sürdürülebilir değildir. Kendi petrolümüz ve gazımız olsa, bu alanda dışa bağımlı olmasak, ‘toprağın altından çıkar ve sat. Parasını dağıt, ye, harca’ gibi bir modelimiz olsa belki kısa vadede tamam ama uzun vadede o da zarar veriyor. Yani petrol ve gazımız yoksa Türkiye’ye döviz girişini mümkün kılmalıyız. Döviz de borç olarak değil, yatırım olarak girmeli. Borç olarak girdi mi cari açık oluyor. Bakın, özel sektörün dış borcu risk olarak karşımızda. Şu an cari açıkla mücadele en önemli konu. Yani yapısal önlemleri alamadığımız takdirde ülkenin önünde sürat limiti olacak, potansiyeli tam olarak kullanamayacağız.”



Babacan, Finansal Kurumlar Birliği Genel Kurulu’nda finansal kurumların ekonomide öneminin arttığına da değindi. Bu kurumların finansal yapıda ve ekonomide payının artması temennisinde bulundu.



BDDK Başkanı Mukim Öztekin de Ali Babacan gibi faktoring, leasing gibi yapılanmaların ekonomide ağırlığının artması gerektiğine işaret etti.

Öztekin, faktoringin Türkiye’nin büyümesine, ihracatın artmasına ciddi katkılar yapacağını vurguladı. Leasingin krediler ve faizler ile ilgili sorununu aşmaya yardımları olacağını sözlerine ekledi.