Başarılı olsaydılar Gülen “halife” ilan edilecek ve Protestanlığın kurucusu Luther gibi İslamiyet’i tahrif edecek yani bozacaktı. 
Gülen, İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilikten alınacak bazı kavramlardan “İbrani Dinler” adı altında yeni bir inanç sistemi kurmakla kendini sorumlu görüyor.
Şu anda Gülen’in 8 binasının her biri en az 3 kat ve tesislerin bulunduğu arazinin 10 yıl önce Paralel Yapı tarafından satın alınması tesadüf olamaz. Bir "üst akıl" 10 yıl önce bir şeyler planlamış. Ve Gülen çiftliğinin 10 kilometre yakınında Cizvit Misyonerlerinin karargâhı bulunmaktadır.

Cizvit Misyonerlerinin çalışma sistemi okullar açarak çocukları küçük yaştan telkin ve beyin yıkama ile istedikleri hâle getirmektir. Paralel Yapı da bu metodu taklit etmiştir. Osmanlı Devrinde bu misyonerler açtıkları kolejlerde gayrimüslimlerin çocuklarına isyan ruhu, Müslüman çocuklara da Osmanlı Düşmanlığı ve Batı özentisi (hayranlığı) aşılayarak Osmanlı’yı yıkmakta rol oynamıştır.
Paralel Yapı, Vatikan, Cizvit Misyonerleri, PKK, PYD, DAEŞ, CIA, MOSSAD ve Türkiye düşmanı her güç ile iş birliği içindedir.
“Bazı şer görünen şeylerde hayır vardır” buyurulmaktadır. Bu darbe kalkışmasının ötesinde Türkiye’yi işgal hareketi, milletin iradesi, duası ve Allahü tealanın evliya kullarının tasarruflarıyla bertaraf edildi. Ancak bu şer güçler tasfiye edilirken yeni tuzaklara düşülmemelidir.

"Paralel Yapı" asla ve asla bir "cemaat" değildir. Bundan dolayı Paralel Yapı, gerçek Ehl-i sünnet ve samimi Müslümanların bağlı oldukları cemaatler ile aynı kefeye konulmamalıdır. Bundan dolayı tüm cemaatlere aynı gözle bakmak, İngilizlerin yetiştirdiği ve Osmanlı’nın parçalanmasında büyük rol oynayan, Abduh, Efgani ve Seyyid Kutup gibilerin izinde giden itikadı bozuk sözde ilahiyatçıların önünü açmak olur.
“Dinimizi sadece Kur'an-ı kerimden öğrenmeliyiz” sözü çok tehlikeli bir tuzaktır! Dinimizi bize doğru olarak nakil yoluyla aktaran Ehl-i Sünnet âlimlerini (Mezhep İmamlarımız, İmam-ı Rabbani, Şah-ı Nakşibend, Abdülkadir-i Geylani, Mevlana hazretleri vs...) devreden çıkararak, dinimizi ayakta tutan sütunlar yıkılmak istenmektedir.

Başımıza bir sıkıntı geldiğinde ilk başta kendimizi muhasebeye çekmeli ve bu sıkıntının sebebini ilk önce kendimizde aramalıyız. Son zamanlarda maalesef televizyon, radyo, gazete ve dergilerde Eshab-ı kirama dil uzatan ahiretini dünyasına satan bidat sahibi, bozuk din adamları boy göstermeye başlamıştı. Bu ise elbette "Gayretullah"a dokunur.
Bir mümin her şeyden önce dinini ve imanını kayırmalıdır. Denize düşmüşken şeytana sarılmamalıdır. Denizde boğulursak sadece dünyamız elimizden gider ancak şeytana sarılırsak hem dünyamız hem de Allahü teala muhafaza buyursun sonsuz olan ahiretimiz elimizden gider.
Allahü teala devletimizi ve milletimizi hepsinin şerlerinden muhafaza eylesin...