Özgür ALTUNCU -Taner YENER/İSTANBUL, () CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, 1. Asya - Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi'ne katıldı. Beşiktaş'ta bir otelde gerçekleştirilen zirve Kuran-ı Kerim okunmasıyla başladı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıktı. Konuşmasına besmele ile başlayan Erdoğan sözünü Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılara verdiği desteğe ve G20 kadın zirvesinde yaptığı Nobel eleştirisine getirerek, " Bizde 2 milyon 500 bin insan var. Ha, Nobel'e meraklı olduğumuz için konuşmuyorum bunu. Yani bu sistemin ne denli siyasallaştığını göstermek için söylüyorum. Lafını yaptıkları anda Nobel ödülü alıyorlar. O ödül sizlerin olsun. Bu sabah Kadın-20 toplantısında söyledim, sipariş üzere ödüller dağıtılıyor. Biz bu ödülleri filan, böyle bir şeyi arzu etmiyoruz. Biz sadece Allahın rızasını tahsil için bu yolda koşturuyoruz" dedi. ÜMMETİN BİRLİĞİ ÖNEMLİ "Şu anda ümmetin vahdetinden bahsedemeyiz" diyen Erdoğan, "Ümmetin birliğinden bahsedemeyiz. Dünyada ümmet şu anda paramparça. Ümmetin birliğini tesis etmek için bu toplantıların çok çok önemli olduğuna inanıyorum" ifadesini kullandı. ALLAH-U EKBER DİYEREK ÖLDÜRMEK Türkiye'nin sınır başta olmak üzere, Afganistan'dan Libya'ya, Yemen'den Arakan'a kadar çok geniş bir coğrafyada Müslümanların son derece sancılı dönemlerden geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Allah-u Ekber diyerek, Allah-u Ekber diyen kardeşini öldürenleri görüyoruz. Bunu nasıl izah edeceğiz. Bunu nereye yerleştireceğiz" diye konuştu. DEVLET TERÖRÜ ESTİREN KATİL Suriye'deki gelişmelere değinen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Hemen yanı başımızda, Suriye'de, bizzat rejim tarafından en gelişmiş silahlarla, varil bombalarıyla, keskin nişancıların namlularının ucunda sönen hayatlar, yıkılan şehirler, yağmalanan bir miras var. Bir tarafta Müslümanım diyerek 366 bin vatandaşını katleden, devlet terörü estiren bir katil var. Ama ne diyor 'Ben Müslümanım diyor.' Bu nasıl Müslümanlık? Ve bunu bir başka Müslümana sorduğumuzda aldığım cevap şu; ' Ama o İsrail'e karşı' diyor. Peki o 366 bin kişi İsrail'e, imanının bir gereği olarak karşı değil mi? Onlar da karşı. Peki hangi ölçüyle, bombalar yağdırmak suretiyle sen o kardeşlerini öldürüyorsun? 12 MİLYON EVİNDEN UZAKTA 12 milyon insanın Suriye'deki evlerinden uzakta olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bunun 5 milyonu Türkiye, Lübnan ve Ürdün'de, 7 milyonu maalesef kendi ülkesinin içinde evinden ayrılmış, adeta bizde olduğu gibi zaman zaman öz yurdunda garip, öz vatanında parya. İletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesiyle dünya küçülürken, sınırlar anlamını kaybederken, ne yazık ki, Müslüman toplumlar arasına yeni duvarlar, yeni sınırlar örülüyor. Nevzuhur terör örgütleri, kime ve neye hizmet ettiği meçhul caniler üzerinden, 1 milyar 700 milyonluk İslam âlemi töhmet ve zan altında bırakılmak isteniyor" şeklinde konuştu. BUNLARIN İSLAM İLE ALAKASI YOKTUR "Üzülerek belirtmek isterim ki; dün El-Kaide bugün DAİŞ benzeri, tek sermayesi dini istismar etmek ve acımasız bir silah gibi kullanmak olan yapılar, geleceğimizi tehdit etmektedir"diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Bunların İslam ile alakası yoktur. Biz böyle bir İslam öğrenmedik. Kur'an'la ilişkisi lafzi ve harfi, sünnetle ilişkisi zahiri ve şekli olan bu anlayış, ilim ve irfan mirasımızı yok etmektedir. Dikkat ederseniz, en cani cürümleri işlemekten çekinmeyen bu örgütlerin hedefinde sadece Müslümanlar vardır. Bu örgütler, medeniyetler arası değil, medeniyet içi bir çatışma isteyen siyaset mühendisliklerin en kullanışlı, en vahşi araçlarıdır. Bu tarz yapıların, Müslümanların dini duyarlılıklarını rehin almasına, belli çevrelerce Müslümanları tedip etmek, özgüvenlerini yok etmek için kullanmasına karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bu mücadelede bizim en büyük silahımız ferasetimiz, basiretimizdir, kadim medeniyet mirasımızdır. Bu zorlu süreci neticeye ulaştıracak yegâne araç, kardeşliğimizdir, kesret içinde vahdet olmayı başarabilmektir. İşte bu zirve gibi zeminlerde bir araya gelen alimlerimiz, dini kanaat önderlerimiz, artık ellerini taşın altına koyarak, gerekirse gövdelerini taşın altına koyarak bu sorunu sahiplenmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde hep birlikte büyük bir vebalin altına girmiş olacağız.Biz bugün burada toplantı halindeyken, aynı anda Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de bir kardeş diğer kardeşine kast ediyor. Belki şu anda, Akdeniz'de, Ege'de, Hint Okyanusu'nda bir yerlerde, umut yolculuğundaki bir mülteci çocuk, annesinin kucağında son nefesini veriyor.. Artık şu gerçeğin hepimiz farkında olması gerekiyor. Uluslararası sistem bizim sorunlarımıza çözüm üretemiyor, böyle bir derdi de bulunmuyor. Bizim 2014 yılı sonu itibariye dünyada fakir fukaraya, garip gurebaya aktardığımız nakit 4,5 milyar dolardır. ABD, İngiltere ve biz, ilk üçü oluşturuyoruz. Biz bu anlayışımızdan asla şu ana kadar geri durmadık, durmayacağız. NOBEL'E MERAKLI DEĞİLİZ Mülteciler için Türkiye'nin 8 milyar dolar biz harcadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 kadınlar zirvesinde dile getirdiği Nobel eleştirisini burada da şu sözlerle sürdürdü: 2,5 milyon insanı şu anda ülkemizde misafir ediyoruz. Ama birileri bakıyorsunuz 30 bin kişi alabiliriz diyor, öbür taraftan da hemen Nobel'e aday gösteriliyor. Bizde 2 milyon 500 bin insan var. Ha, Nobel'e meraklı olduğumuz için konuşmuyorum bunu. Yani bu sistemin ne denli siyasallaştığını göstermek için söylüyorum. Lafını yaptıkları anda Nobel ödülü alıyorlar. O ödül sizlerin olsun. Bu sabah Kadın-20 toplantısında söyledim, sipariş üzere ödüller dağıtılıyor. Biz bu ödülleri filan, böyle bir şeyi arzu etmiyoruz. Biz sadece Allahın rızasını tahsil için bu yolda koşturuyoruz. BU KAVRAM ONLARIN DEĞİLDİR İslam kelimesinin barış anlamına geldiğini söyleyen Erdoğan, " Ha, bugün sözde barışla sokaklarda, caddelerde, ülkemizde terör estirenler var. Bu kavram asla onların kavramı değildir. Bu kavram gerçek inananların, Müslümanların kavramıdır. Çünkü bizim dinimiz İslam kökeni itibariyle zaten barışa davet ediyor" dedi.