Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu kadar fidye öder.” (el-Bakara 2/184) ayeti oruç tutmaya gücü yetemeyen hasta ve yaşlıların tutamadıkları oruç için fidye vermesi hükmünü getirmiş olmakla birlikte, fidyenin miktarını "bir fakir doyumluğu" olarak belirlemektedir. Her geçen gün bünyesi zayıflayan hasta ve yaşlılar, tutamadıkları her bir oruç için bir yoksulu doyurabilecekleri gibi, bir fakir doyumluğu fidyeyi Ramazanın başında veya sonunda, nakit para veya mal olarak da verebilirler. Bu fidyeyi sağlıklarında ödeyemezlerse, fidyenin ödenmesini vasiyet etmeleri gerekir. Böyle bir vasiyetin olması durumunda terekenin üçte birinin de yeterli olması halinde mirasçıların bu fidyeyi ödemeleri dinî bir vecîbedir. Bir fidye miktarı, fıtır sadakası kadardır. Günümüzde fitrenin (sadaka-i fıtr) miktarı, mükellefe kolaylık olsun diye her yıl para olarak duyurulur. Tutulamayan oruçların fidyesi birçok yoksula verilebileceği gibi toplam tutar topluca bir yoksula da verilebilir.

     Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası, insan olarak yaratılmanın, Ramazan orucunu tutmanın, Ramazan bayramına kavuşmanın bir şükrü olarak; temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için yerine getirmeleri vacip olan malî bir ibadettir. Vacip oluşu sünnet ile sabittir.(Buhari, Zekat,70-78) Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler fıtır sadakasının farz olduğu görüşündedirler. Hanefîler ise, fıtır sadakasının farz değil, vâcip olduğu görüşündedir.

Fıtır sadakası, kişi başına konmuş bir mali yükümlülük olmasından dolayı baş zekatı diye de adlandırılmaktadır. Hz. Peygamber, köle-hür, kadın-erkek her müslümanın fitre vermesinin gerekli olduğunu bildirmiştir. Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür. Kişinin vekaletleri olmasa da ana-babası, büyük çocukları, eşi ve diğer yakınları için fitre ödemesi geçerli olur.

Fıtır sadakasının vacip olma vakti Hanefîler'e göre Ramazan bayramının 1. günü tan yerinin ağarması, çoğunluğa göre ise Ramazanın son günü güneşin batması iledir. Bununla birlikte yoksulların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için fitrenin bayramdan önce ödenmesi teşvik edilmiştir. Zamanında ödenmeyen fitreler mümkün olan en yakın zamanda ödenmeye çalışılmalıdır. Kişi fitre miktarını ayırırken niyet edebileceği gibi, onu verirken de niyet edebilir. Hadislerde fitre olarak verilmesi tavsiye edilen buğday, arpa, kuru üzüm, hurma gibi gıda maddeleri ve miktarları asgari sınırlardır. Hanefîler'e göre fitre para olarak da verilebilir. Hatta bu usul, fakire acil ihtiyacını giderme imkânı vereceğinden daha uygun bulunmuştur. Günümüzde fıtır sadakasının bedelinin belirlenmesinde kişinin bir günlük yiyecek ihtiyacının ölçü alınması doğru olmakla birlikte fitre veren kimsenin kendi günlük gıda tüketim ortalamasını ölçü alması, daha uygun görülmektedir.

 Fidye ve fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekâtın sarf yerleri aynı olduğu için zekât verilemeyen kimselere fidye ve fitre de verilemez. Fitre; dinen zengin sayılanlara, eşe, usulüne (ana-babası, dede ve nineleri), fürûuna (çocukları ve torunları) verilemez.

  Fitre verilirken, kişinin yakınında bulunan fakirlere, uzakta otursalar da fakir akrabalara, öncelik verilmelidir. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi birkaç fakire de verilebilir. Ancak bir kişiye verilecek miktar bir fitre miktarından az olmamalıdır.

Fıtır sadakası, oruç tutan müslümanın oruç ibadetinin eksikliklerini gidermekle beraber fakirler de maddî yönden desteklenerek zenginlerle birlikte bayramın mutluluğunu yaşarlar ve toplumda karşılıklı sevgi ve kardeşlik bağları daha da güçlenmiş olur. Uzman Vaiz Nuray Kukula