Konut sorunu, hem ev sahipliği hem kiracı açısından büyümeye devam ediyor. Milyonlarca dar ve sabit gelirlinin fırlayan fiyatlardan ötürü ev sahibi olabilmesi mümkün değil. Kiralar ise cep boşaltacak şekilde ateş pahası.
Dövize bağlı inşaat girdi maliyetlerindeki dudak uçuklatan artışlar 100 metre karelik en ucuz konut fiyatını 7.5- 10 milyon TL’ye yükseltti. İki oda bir salon diye tanımlanan küçük konutların aylık kirası büyük kentlerde 30-50 bin TL arasında değişiyor. Anadolu’da bu denli yüksek olmasa bile konut fiyatları ve kiralar maaş ve aylıklara göre oldukça yüksek.
Merkez Bankası’nın (MB) aylık yayınladığı “Konut Fiyat Endeksi” raporları dar gelirlinin “Bir evim olsun” hayalinin özellikle son 10 yılda ne kadar gerilerde kaldığını çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Bankanın, Ağustos 2025 raporuna göre Türkiye genelinde konut fiyatları son 10 yılda toplam yüzde 1.944 oranında arttı. Başka bir ifade ile konut fiyatlarında yıllık artış yüzde 194 oldu.
Maaş, aylık ve ücretlere yapılan zamlarda temel alınan Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) 10 yılda toplam yüzde 1.058 oranında gerçekleşti. Yani yıllık TÜFE oranı ortalama yüzde 105.8 oldu. Yine asgari ücrette 10 yıldaki artış yüzde 1.599, yıllık ortalama artış yüzde 160 düzeyinde oldu. Konut fiyatları ile TÜFE oranı arasındaki göreceli fark aslında emekçi, emekli, memur, esnaf, çiftçi, dul ve yetimin neden ev sahibi olamadığını net olarak gösteriyor.
Ayda 16 bin 881 TL’lik en düşük aylıkla ay sonunu getirmeye çalışan emekli, 22 bin 104 TL tutarında asgari ücretle yaşamaya çalışan emekçi bu paradan ne kadar birikim yapıp da ev sahibi olabilsin, ya da ayda 30-40 bin TL taksit ödeyerek hayalini kurduğu, başını sokabileceği konuta kavuşsun. Bırakın ev sahibi olmayı, füze gibi fırlayan kiraları bile ödemekte zorlanıyorlar. Maaş ve aylıklar bir ölçüde yüksek olsa dahi milyonlarca TL tutarında konutu edinebilmek hayal.
Ülkede var olan konut ve arsa açığı, girdi maliyetlerindeki artış fiyatları oldukça yükseltiyor. TOKİ’nin çeşitli kentlerde sürdürdüğü konut kampanyaları yine de mevcut açığı gideremiyor. Hem bu evlerin fiyatları ve taksitleri öyle iddia edildiği gibi dar gelirlinin yanına yakalaşacağı gibi kesesine göre değil. 50-60 bin TL aylık ve ücret alan memur, işçi ve emeklinin bile bu taksitleri ödemesi mutfağı alev alev yakan hayat pahalılığı karşısında neredeyse olanaksız.
Girdi maliyetlerindeki rekor artıştan ötürü yeni binalar yapılamıyor. Arzın az, talebin çok olması mevcut konut fiyatlarını şaşırtıcı şekilde yukarı fırlatıyor. Serbest piyasayı fırsat olarak kullanan açıkgöz yapsatçılar girdi maliyetlerindeki yüksek artışı öne sürerek 80-90 metre karelik bir daire için bile 10 milyon TL’ye kadar para isteyebiliyor. Metre kare arttıkça, iller ve semtlere göre fiyatlar katlanıyor. İki çocuklu çekirdek ailenin rahatça yaşamını sürdürebileceği konutun fiyatı kentine, lokasyonuna göre 15-20 milyon TL’ye kadar yükseliyor. 50-60 yaşında olan ve kentsel dönüşümü bekleyen eski binalardaki küçük konutlar için bile kapı 5 ile 6 milyon liradan açılıyor. Üstelik o dairenin içini restore etmek için yığınla harcama yapılması gerekiyor.
Başıboş bir düzensizlik ve denetimsizlik egemen emlak piyasasında. İsteyen müteahhit kafasına göre para istiyor. Hiç eyvallahları yok. Zira parası bol zenginlerin yatırım amacıyla bu konutları alabileceğini öngörüyorlar ve bekledikleri gerçekleşiyor. Günümüzde lüks olsun, site içinde olsun veya olmasın konut sahibi olabilenler emeği ile geçinen memur, işçi ve emekli değil, yüksek dövizle parasına para katan tuzu kurular ve sermaye kesimi.
Milyonlar ev sahibi olamaz, kirasını ödemekte güçlük çekerken bir avuç zengin lüks dairelere, villalara gözünü kırpmadan, pazarlık yapmadan milyon dolarlar ödüyor. Varsıl kesim yatırım olarak değerlendirdikleri için büyük kentlerin en lüks semtlerinden rezidans dairelerini, site içinde korunaklı villaları kapatıyor. Zaten bir anda zengin olanlar için o milyon dolarların zerre kadar değeri yok. Bir yanda sürekli lüks gayri menkule yatırım yapanlar diğer yanda başını sokacak bir evi olması için çabalayanlar.
Fiyatlar düşmedikçe, piyasa dizginlenmedikçe bir zamanlar “orta direk “diye övünülen günümüzde yok olan dar ve sabit gelirli kitlenin ev sahibi olabilmesi hayal. O insanların piyasada bütçesine göre kiralayacağı ev de yok. Ev sahipleri istediği fiyatı talep edebiliyor. Milyonlarca insanı baskılayan bu başıbozukluğun kontrol altına alınması şart. Aksi halde garibanların ev edinebilme hevesleri kursaklarında kalmaya devam eder.
Nüfus sürekli artıyor, lakin konut açığı büyüyor. Hükümetin yoğun konut kampanyalarla açığı gidermesi, uygun ödeme koşulları ve banka kredilerliyle milyonların bir oda bir mutfak olsa bile ev sahibi olabilmesine olanak sağlaması sosyal devletin olmazsa olmazıdır.