Raporda, cemaatin o yıllardan itibaren polis kolejleri ve akademilerinde örgütlenmeye gittiği ve öğrencilerin yüzde 50'ye yakını ile yakın irtibat kurduğu öne sürülüyor. 

İşte Saygı Öztürk'ün o yazısı

Yıl: 1992. Müfettişler, Fetullahçı yapılanmayla ilgili bir rapor istedi. İstihbarat Dairesi’nin yazdığı raporda her şey anlatılıyordu. Örgüte de ilk isim o zaman konulmuştu: ‘Fetullah Hoca’nın Talebeleri.’ İstihbarat, raporunu şu sözlerle bitirdi: Bu örgüt sürekli takip edilmeli

Bugün köşesine çekilmiş olan bir Emniyet Müdürü dairesine gitti. Arşivdeki dosyayı istedi. Pembe renkli dosyadaki yazılar da, bu belgelerin üstüne ve altına vurulmuş “Çok Gizli” damgaları da solmuştu. Rapor Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı tarafından 10 Mart 1992 tarihinde yazılmıştı.

İLLEGAL FAALİYET VAR
Polis Müfettişleri Nihat Dündar ve İzzet Sezgin Şenel, Polis Akademisi'ndeki FETÖ'cülerle ilgili olarak başlattıkları soruşturma çerçevesinde İstihbarat Dairesi'nden “Bazı Emniyet Mensuplarının İllegal Faaliyetleri” hakkında bilgi istemişti. 4 sayfalık raporun altında İstihbarat Dairesi Başkanı Tuncer Meriç'in imzası vardı. Rapor, “Gereği yapılmak üzere” Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne Genel Müdür Yılmaz Ergun imzasıyla gönderiliyor, Teftiş Kurulu Başkanlığı'na da “bilgi” amacıyla ulaştırılıyordu.

‘AKADEMİ'DE ÖRGÜTLENDİ'
İstihbarat Dairesi, yaptığı çalışmaları Teftiş Kurulu Başkanlığı'na şöyle aktarıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan, illegal ‘Fetullah Hoca'nın Talebeleri' adlı örgütün, tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, teşkilatımız içinde de örgütlendiği, özellikle hareket noktası olarak seçtiği Polis Kolejleri, Polis Akademisi ve Polis Okulları içindeki faaliyetlerini, Teftiş Kurulu'ndan gelen yazıya bağlı olarak askıya aldıkları, buna rağmen sempatizan kadrolarıyla bağlarını zayıflatmamak için çalışmalarını yoğun olarak sürdürdükleri gözlenmiştir.”

‘YÜZDE 50' VURGUSU
“Yapılan takip ve tahkikatlarda, Ankara Polis Koleji öğrencilerinin yüzde 50'sine yakın bir kesimiyle çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olanlar üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler.
Örgütün, devletin önemli yerlerine yerleşme planını en tabandan uygulamaya koymaları teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte Emniyet Teşkilatı'nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencilerinin koleje seçiminden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü görülmektedir.”

‘POLİS KOLEJİNİN İMAMLARI'
“Örgütün, tüm yurt sathında çeşitli görünümler altında kurulu bulunan vakıf ve evlerinde yetiştirilen zeki, çalışkan öğrencilerin meslek okullarına yerleştirilme planından Polis Kolejleri de payını almıştır. Bu öğrenciler, Polis Kolejleri'ne geldiklerinde hiyerarşik sıra içinde sınıf, dönem ve okul imamlarının denetiminde eğitilmektedirler. Örgüte karşı asıl sorumlu olan dışardan bir üniversite öğrencisidir. Örneğin Ankara Polis Koleji 3. sınıflar sorumlusu Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencisi A. Atabay, buna bağlı olarak 4. sınıf öğrencisi Tarık, Gazi Üniversitesi Arap Dili öğrencisi S. Öztürk Polis Koleji ve akademisinin sorumlularıdır.”
Polis Müdürü, şaşkındı. İstihbarat Dairesi Başkanı, 1992'de her şeyi yazmış, devlet içindeki yapılanmaya dikkat çekmişti. Raporu okumayı sürdürdü:

‘56 SAAT SÜREN eğitim'
“Cumartesi ve pazar günleri öğrenciler, sınıf imamlarının belirlediği adreslerde 56 saatlik bir eğitime katılmaktadırlar. İdareci kesim, öğrencilerin Abidinpaşa Tıp Fakültesi Caddesi Şadırvan Sokak'taki Terzi Salih'in dükkânında sivil elbise giymelerini ve sonra toplantı evlerine gitmelerini sağlamışlardır.”
“Yapılan bu toplantılarda masumane sohbet ve çay partilerinden sonra Gülen'in kaset ve videoları seyrediliyor. Ankara'da dikmen Sokullu, Abidinpaşa, Cebeci, Keçiören, Yenimahalle, Demetevler'de teşkilata mensup kişilere ait evler ile bu işler için kamufle edilmiş evler var.”

SORUMLU BİR ÖĞRETMEN
Raporun bu bölümünde Polis Akademisi ve Polis Koleji öğrencileri ile bağlantılı oldukları kişilerin adresleri de tek tek sıralanıyordu. Feto'nun Ankara'daki liderinin bir lisenin öğretmeni olduğu ve bu kişiye de “Ankara Valisi” denildiği kaydediliyordu. Müdür okumaya devam etti:
“Bu grubun, amaçlarına hizmet için önlerine çıkabilecek engelleri aşmak amacıyla değişik kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaştıkları, işlerini yaptırabilmek için rüşvet ve hediyeye başvurdukları söylenmektedir.”

‘TAKİPE DEVAM EDİLMELİ'
“İfadelerde belirtilen konuların doğruluğu tartışılmaz bir gerçek ise de bunların delillendirilmesi zaman içerisinde mümkün olacağı kanısı ile her türlü takibe devam edilmektedir. Gereğini bilgilerinize arz ederim.”

FETO, TERÖR SUÇUNDAN CEZA ALMAKTAN NASIL KURTULDU?

31.08.2000 tarih ve 20007192 no.lu DGM savcısının iddianamesinde yapının ileride neler yapacağına ilişkin de önemli bilgiler yer alıyordu. İlk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis eden Feto, mevcut sistemi yıkmayı hedefliyordu. Bu nedenle tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde, sivil sektörde örgütlediği, kısa vadede tüm kadrolara yandaşlarının getirilmesi veya bu kadroları işgal edenlerin kendisine bağlanmasını planlıyordu.


YASADA DÜZENLEME
İddianamede, sanığın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi gereğince cezalandırılması talebiyle mahkemeye kamu davası açılmıştı.
Dava sürerken yürürlüğe giren 4616 sayılı yasa 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen bir takım suçlardan dolayı şartlı salıverme, dava ve cezaların ertelenmesini düzenlendi. Feto'nun suçu bu yasanın içine alınmıştı. Gülen hakkında açılan davada “kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi” gerektiği sonucuna varıldı.
Dava sonuçlanmıştı. Yasa değişikliğiyle DGM'lerin kaldırılması sonrasında, Gülen avukatlarını çağırıp, “Bu işi sonuçlandırın” talimatı verdi. Avukatlar, bir başka mahkemeye başvurarak, beraat kararı verilmesini talep etti. 5 Mayıs 2006 tarihinde Gülen hakkında beraat kararı verildi.

SAVCI İTİRAZ ETTİ AMA…
11 Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, beraat kararına karşılık Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulundu. Artık Yargıtay bir kesin hükme varacaktı. Ancak Yargıtay “Bugün Yargıtay bir karar veremez. Çünkü dava zamanaşımına uğradı” deniliyor ve Gülen'e bir tek gün bile ceza verilmiyordu. Gülen'in beraatını sağlayan belge ise Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Gülen'in avukatına verilen belgeydi. Emniyetin verdiği belgeye göre Gülen'in hiçbir konuda en küçük bir suçu yoktu. Hele terör örgütü asla değildi. FETÖ'nün kontrolü altındaki İstihbarat Dairesi bu notu hazırlamış, Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er tarafından da bu belge imzalanıp avukatlara verilmişti.