Rusya, bu yıl nükleer endüstrisinin 75’nci yıl dönümünü kutluyor. Mersin’de, Türkiye’nin ilk nükleer santralini inşa eden Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom, ’75. yıl: zamanın ötesinde’ sloganıyla 75 gün boyunca, Rusya’da çok sayıda yıldönümü etkinliğine imza atacak.

Rosatom Genel Müdürü Alexey Likhachev, 75’nci yıl dolayısıyla yaptığı açıklamada,1945 yılında başlayan serüvenin 75’nci yılında enerjiden sağlığa, güvenlikten gıdaya kadar farklı sektörlerde son nükleer teknolojilerin kullanılmasıyla devam ettiğini belirterek, “Hedefimiz, 2030 yılına kadar sadece nükleer teknolojilerde değil, aynı zamanda yenilikçi malzeme üretiminde, yenilenebilir ve hidrojen enerjisi ve nükleer tıpta da küresel teknoloji lideri konumuna gelmek. Ürün yelpazemizi ve yurt dışı pazarımızı da geliştireceğiz” dedi.

1945 yılında ilk nükleer enerji santrali Obninsk devreye alındı

Ülkede 20 Ağustos 1945’te ’nükleer proje’ kapsamındaki çalışmaların yürütülebilmesi için SSCB Devlet Savunma Komitesine bağlı Özel Komitenin ve SSCB Halk Komiserleri Konseyine bağlı Birinci Baş Departmanın kurulmasıyla başlayan Rus nükleer enerjisi endüstrisinin 75 yılda geldiği noktayı, Rusya Devlet Enerji Kurumu Rosatom’un Genel Müdürü Alexey Likhachev şöyle anlattı: “Tam olarak 75 sene önce, 20 Ağustos 1945 tarihinde, SSCB’nin Devlet Savunma Komitesi, nükleer enerji alanıyla ilgili çalışmaları yürütmek amacıyla Özel Komite ve Birinci Baş Departmanı kurmaya karar verdi. Birinci Baş Departman, başarıları hala örnek olarak gösterilen efsanevi Orta Makine Yapımı Bakanlığının 1953’te kurulması adına bir temel oluşturdu. Endüstriyel nükleer enerji santrali inşa eden ve nükleer buzkıran filosu kuran ilk biz olduk. Enerji santralleri, gemi ve uçaklar için nükleer enerji üniteleri kurma fikri ilk kez Nisan 1947’de ortaya atıldı. 1954’te Obninsk şehrinde ilk nükleer enerji santrali devreye alındı. Nükleer enerjinin barışçıl kullanımı hızlıca gelişti. Obninsk şehrinden 10 yıl sonra, 1964 yılında Novovoronej NGS’de ilk basınçlı su reaktörü (VVER) devreye alındı. Günümüzdeki standartlara göre reaktör fazla büyük değildi ama nükleer enerji için önemi çok büyüktü. VVER teknolojisi farklı kapasitelere sahip reaktörlerden oluşan altı model güç ünitesinin geliştirilmesini sağladı. Bunların arasında, şuanda Rosatom’un en önemli ihracat ürünü olan ve tüm dünyada tanınan en yeni 3+ nesil reaktörü VVER-1200 de bulunuyor."

Yerli nükleer teknolojiler dış pazara çıktı

1973 yılında Kazakistan’da dünyanın ilk hızlı nötron enerji reaktörü BN-350’nin devreye alındığı bilgisini veren Likhachev, "1974 yılında ise Leningrad Nükleer Enerji Santralinde yüksek güçlü kanal tipi reaktör (RBMK) devreye alındı. 1980’lerin ortalarında, Sovyetler Birliği’ne ait nükleer santrallerin toplam kurulu gücü 37 GW’lık rekor düzeye ulaştı. Aynı zamanda, yerli nükleer teknolojilerini dış pazara sokma çabaları başlatıldı. SSCB geliştirdiği teknolojileri dost ve ortak ülkelerle cömertçe paylaştı. 1971 yılında Novovoronej NGS’de VVER-440 tipi reaktörün ana güç ünitesinin devreye alınmasından, Macaristan’daki Paks NGS’de aynı reaktörün inşasına kadar üç yıldan az bir süre geçti. Sovyetler Birliği döneminde Çekoslovakya, Macaristan, Bulgaristan, Doğu Almanya ve Finlandiya olmak üzere yurt dışında toplamda 31 güç ünitesi inşa edildi. İlk Sovyet nükleer denizaltısını meydana getirme deneyimi, nükleer buz kırıcıların yapımında yardımcı oldu. Navigasyonu genişlettiler ve Kuzey Denizi Rotası boyunca taşınan kargo hacmini artırdılar. Bu, Kuzey Kutbunun gelişiminde yeni bir aşama kaydetmesini sağladı" diye konuştu.

“Güvenlik mutlak bir öncelik"

Üzücü olaylar da yaşandığını dile getiren Likhachev, "Bunların en ağırı 1986’da Çernobil Nükleer Güç Santralinde meydana gelen kazaydı. Çernobil tüm ülke için ve her şeyden önce nükleerciler için büyük bir sınama ve aynı zamanda zorlukların üstesinden gelmenin ve insani cesaretin simgesi haline geldi. Kazanın sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla santralde mümkün olan en kısa sürede dayanaklı bir inşaat tabanı oluşturuldu ve devam eden günlerde 10 bin metreküp beton döşendi. Patlama sonucu yıkılan bloğun üzerinde 7 ay gibi rekor bir sürede koruyucu lahit inşa edildi. Çernobil kazasının verdiği en önemli ders, güvenliğin nükleer enerji kullanımında mutlak bir öncelik olduğunun idrak edilmesidir. Bizler bu dersi iyice anladık. Sonraki 20 yıl boyunca bilim adamlarımız, tasarımcılarımız ve mühendislerimiz insan faktörünü devre dışı bırakan güvenlik sistemlerini geliştirdi. Günümüzde, aktif ve pasif güvenlik sistemlerinin eşsiz bir kombinasyonuna sahip Rus yapımı güç üniteleri, 12 ülkede 36 adet güç ünitesinin inşaatı konusunda imzalanan anlaşma paketinin de gösterdiği gibi, dünyada en çok rağbet gören güç üniteleridir. 1990’lı yıllarda, sektörümüz dayanıklılık ve profesyonellik açısından bir kez daha sınandı. Ancak tüm zorluklara rağmen sektör ayakta kalmayı başardı. O yıllarda, Slovakya’daki Mochovce NGS’nin güç üniteleri faaliyete geçirildi, Rostov NGS’nin birinci güç ünitesi ve Çin’deki Tianwan NGS projesinin birinci etabı başarıyla tamamlandı. Bizler nükleer endüstrinin eşsiz bilimsel, teknolojik ve insani potansiyelini korumayı başardık" ifadelerini kullandı.

“2007 yeniden doğuş yılımız oldu"

Rusya Federasyonu Devlet Başkanının 2007’de nükleer kaynakların yönetilmesi amacıyla bir devlet şirketi kurma yönündeki tarihi kararıyla sektörün gelişmesine güçlü bir ivme kazandırdığını belirten Likhachev, Rusya’nın nükleer enerjideki çağdaş tarihinin bu kararla başladığının altını çizdi. Likhachev, “Yeniden doğuş dönemimiz o andan itibaren başlamış oldu. 90’lı yıllara dağılmış işletmeler tekrar bir araya getirildi ve bunun sayesinde teknoloji zincirinin tüm halkaları ortak bir yönetim sistemi ve stratejik hedeflerle beraber yeniden toparlanabildi. Daha sonra ‘mühendislik’ ve ‘makine yapımı’ bölümleri de oluşturuldu. 2007 yılından bu yana Rusya’da ve Rusya dışında 16 adet yeni nükleer güç ünitesi inşa ettik. Bunların arasında Leningrad ve Novovoronej nükleer güç santrallerindeki en yeni +3 nesil üniteler ve geleceğin teknolojisi olarak değerlendirilen kapalı yakıt döngüsünün çalıştırıldığı hızlı nötron reaktörü BN-800 de var. Ve elbette ki, bu senenin en büyük başarısı dünyanın ilk yüzen nükleer santralidir” dedi.

“Türkiye, Özbekistan, Mısır gibi yeni ortaklar kazandık"

2008 yılında nükleer enerjili buzkıran filosunun Rosatom bünyesine katıldığını aktaran Likhachev, "Filo şuanda yenileniyor. Yeni serinin öncü buzkıran gemisi Arktika bu sene devreye alınacak. Aynı zamanda Sibirya, Ural ve Yakutia adlı buzkıranların da yapımı sürüyor. Yakın zamanda Baltık fabrikasında ’Çukotka’ ve Uzak Doğuda ’Lider’ olmak üzere iki adet buzkıranın yapımını da başlatacağız. Başka ülkelerdeki uranyum projelerine katılımımızı genişleterek uranyum madenciliğini çeşitlendirdik. Şu anda yılda en az 8 bin ton uranyum çıkarıyoruz. Çin, Hindistan, Fransa, Macaristan, Finlandiya gibi uzun süreli ortaklarla işbirliğimizi geliştirerek Türkiye, Bangladeş, Beyaz Rusya, Özbekistan, Mısır gibi yeni ortaklar kazandık. 2000’li yılların başında kısmen kaybedilen Doğu Avrupa’daki santrallere yönelik nükleer yakıt tedarik pazarını geri kazandık. Bugün Rusya ve 15 ülkede bulunana 75 güç ünitesine yakıt sağlıyoruz ki bu, dünyadaki altı reaktörden biri anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

Likhachev, SSCB döneminde nükleer enerji alanında 19 ülke ile yüksek teknoloji işbirliği yapıldığını, bugün ise bu sayının 50’yi aştığını da belirtti. “Yeni alanlar üzerinde çalışıyoruz” diyen Likhachev, “Adıge Cumhuriyeti’nde rüzgar enerji santralini kurduk, ‘Akıllı şehir’ yazılım programını uygulamaya koyuyoruz, katmanlı teknolojiler üzerinde çalışıyoruz ve enerji depolama cihazları üretiyoruz. Dijital ürünler, kompozit ve polimer malzemeler, nükleer tıpta etkin çalışıyoruz. Yani Rosatom, ülkenin teknoloji lideri olmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

“2030’a kadar küresel teknoloji lideri olacağız"

Likhachev, yeni hedefleri ise şöyle anlattı; "Önümüze iddialı bir hedef koyduk. Bu hedef; 2030 yılına kadar, sadece nükleer teknolojilerde değil, aynı zamanda yenilikçi malzeme üretiminde, yenilenebilir ve hidrojen enerjisi ve nükleer tıpta da küresel teknoloji lideri konumuna gelmek. Ürün yelpazemizi genişleteceğiz ve yurt dışı pazarımızı da geliştireceğiz. Yeni çalışma alanlarımız oluştu. Kuzey Kutbu’nda yıl boyunca ulaşımı sağlamak, birikmiş çevre sorunlarını çözmek, yeni malzeme ve maddelerin üretimi için çalışma düzenlemek bu alanların başında geliyor. Dijitalleştirme, yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi konuların üzerinde çalışıyoruz. Nükleer bilim ve teknolojinin gelişmesi adına kapsamlı bir program geliştirdik. Orta vadede önceliklerimiz arasında iki bileşenli nükleer enerji, kapalı yakıt döngüsü, küçük ve orta kapasiteli nükleer santraller, plazma teknolojileri ve termonükleer füzyon gibi konular yer alıyor. Ama asıl önemli olan, insanlarla yeni tarz bir işbirliği kuruyoruz. Bilim, eğitim ve sosyal proje merkezlerinde Rosatom çalışanı bir kişinin bulunması gerekiyor. O zaman her birimizin yüzde 100 kendimizi ispatlama, entelektüel ve kişisel potansiyelimizi tam anlamıyla ortaya çıkarma fırsatı olacaktır. Tüm bunların üstesinden gelebileceğimizden eminim. 75 yaşında olmasına rağmen sektörümüz hala genç ve ileriye dönüktür. Başarımızın temelinde, emektarların deneyimi ve gençlerin coşkusuyla bir araya getirilen, her nükleer mühendisin özünde bulunan profesyonellik, özveri ve işe bağlılık yatmaktadır.”

’75. yıl: zamanın ötesinde’

Nükleer endüstrinin 75’nci yılı dolayısıyla Rusya’da bir dizi etkinlik de düzenlenecek. Rosatom, ’75. yıl: zamanın ötesinde’ sloganıyla 75 gün boyunca, ülke çapında yerli nükleer endüstriye adanmış olan 100’den fazla yıldönümü etkinliği gerçekleştirilecek. Rusya’nın yerli nükleer endüstrisini ve atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanımının insan hayatında oynadığı rolü anlatacak olan etkinlikler, ’geçmiş’, ’günümüz’ ve ’gelecek’ olarak 3 tematik bölüme ayrıldı. Rosatom’un etkinlik programı, nükleer endüstrinin doğum günü olan 20 Ağustos’ta başladı.

Yıldönümü programının kapanış etkinliklerinden biri ise 31 Ekim’de Soçi’de yapılacak olan ’Next75’ gençlik konferansı olacak. Etkinlik kapsamında Grafenin keşfiyle Nobel Fizik Ödülünü kazanan Konstantin Novoselov, özgür yazılım hareketinin kurucusu Richard Stallman, Google tarafından ’geleceğin en iyi eğitmeni’ kabul edilen Thomas Frey, Angry Birds’ün kurucularından Peter Vesterbacka ve dünyaca ünlü daha pek çok bilim insanı, yetenekli gençlerle geleceği tartışacak.