1999 yapımı The Matrix, 4 Oscar ödüllü alarak unutulmaz bir film olacağının sinyallerini vermişti. Yönetmen koltuğunda oturan Wachowski kardeşlerin de dönüm noktası oluyor. Çünkü Film,  gösterime girdiği hafta 28 milyon dolar gelir elde etti. Evrensel başarısını 460 milyon dolar hasılat rekoru ile tekrar tekrar kanıtlıyor. Tabikki sadece bu da değil günümüde yapay zeka tartışmaları hala devam ederken film birçok akademik yazılara da konu oluyor.
Teknoloji ve bilimin gelişmesine rağmen yaşam kalitesinin çok düşük olduğu hayatı konu alan Matrix “Teknolojiyi kontrol edemezsen o seni kontrol eder.” teması üzerine kurgulanmıştır.

The Matrix, topladığı milyonlar ile yalnızca dönemine değil geçmiş, bugün ve geleceğe de damga vurmayı başarıyor. Üstelik senaryosu neredeyse beş yılda yazıldı. Sanal dünya ve gerçek dünya arasında gidip geldiğimiz film, bu iki farklı evreni büyük bir ustalıkla birbirine bağlıyor. Distopik bir yapım olduğu için, geçişlerin tabiri caizse karanlık ve buğulu bir atmosfere sahip olduğunu belirtelim. Zaman belirtilmemiş olsa da çok değil 100-200 yıl sonrası anlatılıyor. 

Film çok ileri bir tarihte teknolojinin gelişmiş olduğu ve yapay zekaya sahip makinelerin yaratıldığı dünyada geçiyor. İnsanlar ve makineler arasında başlayan savaş, makinelerin enerji kaynağı olan güneşin siyah bulutlar ile kapanması ile son buluyor ya da sonun başlangıcı oluyor. Ayrıca makineler, enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmek için hedef olarak insanları seçiyor. Bu noktada insanlar yapay zekanın kölesi olurken, herhangi bir isyan durumuna karşı zihinleri, Matrix programı ile meşgul ediliyor. Programın içerisinde her şeyden habersiz sanal bir dünyada yaşamaya devam eden insanlığın umutları, elbette “seçilmiş kişi” ile yeniden filizleniyor.