Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda konuşan AK Parti İzmir 2. bölge 1. sıra adayı Borsa İstanbul eski Başkanı İbrahim Turhan, “AK Parti’nin altı yılı ekonomiyi istikrara kavuşturmakla geçti. Türkiye’de bundan sonra geçmişteki gibi bir kriz çıkma ihtimali, bu politika çerçevesi bozulmadığı müddetçe ortadan kalkmıştır” dedi.
AK Parti İzmir 2. bölge 1. sıra adayı olan Borsa İstanbul eski Başkanı İbrahim Turhan, ESİAD üyeleri ile ’Türkiye ve dünya ekonomisi beklentiler, riskler, fırsatlar’ konulu toplantıda buluştu. Konuşmasında Türkiye ve dünyadaki ekonomik dengeleri değerlendiren Turhan, Türkiye’nin bütçe açıklarının milli gelire oranının geçmiş dönemlerde yüzde 14-15’lere kadar yükseldiğini hatırlatarak, “Türkiye sürekli arka arkaya gelen krizler yaşadı. 1994 krizinde dört ay gibi kısa bir sürede Amerikan Dolarının 14 bin liradan 40 bin liralı seviyelere çıktığını hatırlıyoruz. O dönemde evlilik arifesindeydim ve paramın tamamıyla döviz aldım utanılacak bir şey ama o sayede oturma odasının rahatlıkla almak mümkün oldu. Benim ’para kazandım’ diye sevindiğim şey daha az iş, daha az yatırım şeklinde bedeli ödenen bir ortamdı. Bu enkazı ortadan kaldırmak için çok büyük bir bedel ödemek zorunda kaldık. Öyle ki; 100 liralık vergi tahsilatının 85 lirası sadece faize harcanıyordu. Dolayısıyla bütçe kaynaklarından başka bir şey yapmaya imkan yoktu. AK Parti iktidarının ilk yaptığı şey tahrip olmuş ekonomik yapıyı yeniden istikrara kavuşturmak oldu. AK Parti’nin altı yılı ekonomiyi istikrara kavuşturmakla geçti. Türkiye’de bundan sonra geçmişteki gibi bir kriz çıkma ihtimali, bu politika çerçevesi bozulmadığı müddetçe ortadan kalkmıştır” diye konuştu.
“ENFLASYONUN KADER OLDUĞUNA İNANMIŞTIK”
AK Parti iş başına geldiğinde Türkiye’nin genel ekonomik durumunun geçen 25 yıl devam eden ve istikrarsızlık içerisinde bir ekonomi şeklinde olduğunu ifade eden Turhan, şöyle devam etti:
“Bu istikrarsızlığın en temel sebebi kamu kesimi açıkları ve bunların sürdürülemez hale gelmiş olmasıydı. Öyle bir ekonomide yaşamış olmaktan büyük bir üzüntü duyuyorum. Yüksek enflasyon sebebiyle ülkemizde vadeler kısaldı, kredi sistemi çalışmıyordu. Bankalar uzun vadeli kredi veremiyordu. Yatırım yapmak imkansızdı çünkü önünüzü göremiyordunuz. Biz adeta bu yüksek enflasyonun ülkemiz için bir kader olduğuna inanmıştık. Oysa bunun çok sabit sebebi vardı bu da sürdürülemez kamu kesimi açıkları.”
“EKONOMİ POLİTİKALARIMIZIN TEMEL ODAĞI BÜYÜME OLACAK”
Önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarında istikrarı sağlama ve istikrarı korumanın önemli olduğunu ancak sadece buna odaklanarak Türkiye’nin önümüzdeki dönem ihtiyaçlarını karşılanmasının mümkün olmadığını kaydeden Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her yıl 1 milyon 300 bin genç iş gücü piyasasına katılıyor. Bu çok önemli. Bu dinamizm ve bu devinim ülkemizin sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi mümkün kılması için ihtiyaç duyduğu bir şey. Kadınlarımızın yüksek oradan iş gücüne katılması da bizim için kazanımdır. Ancak kadınlarımızın iş gücü piyasasında daha fazla yer amasıyla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize ulaşabileceğimizin bilincindeyiz. 2015 seçimleri ile birlikte başlayacak dönemde ekonomi politikalarımızın temel odağı ve temel hedefi büyüme olacak. büyümenin sürdürülebilir ve yüksek kaliteli olması son derece önemli. Bu ekonomik, finansal, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği göz önüne alan politika çerçevesi ile mümkün olabilir.”
“ÖN ŞART İLK 20 EKONOMİDEN BİRİ OLMAK”
Dünyada bir insan ömrüne sığabilecek en önemli değişimlerden birinin yaşandığına dikkat çeken Turhan, “Dünyanın yaşadığı değişim ve dönüşümün bizim tarafımızdan doğru okunması çok önemli. Bundan sonra hem kurumlarımızın mevcut görevlerini gözden geçirmeliyiz, belki bazı kurumlarımıza yeni görevler, yeni işlevler ve bu işlevlere uygun yapılanmalar önermeliyiz. İş ve yatırım ortamımızı mutlak suretle iyileştirmeliyiz. Türkiye dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olacaksa bunun ön şartı Türkiye’nin küresel rekabet liginde ilk 20 ekonomisinden biri olmasıdır” dedi.
“TÜRKİYE O YILLARINI HEBA ETTİ”
Turhan, sunumunun ardından iş adamlarının sorularını yanıtladı. Bir işadamının büyüme rakamlarının düşüklüğünü ve faizin yüksekliğine dikkat çekerek, iş dünyasının kriz beklentisi içinde olduğunu bunun için ne yapılması gerektiğini sorması üzerine konuşan Turhan, "Evde yangın varken ’bu evin oturma odasını değiştirelim’ deme şansınız yok önce yangını söndüreceksiniz. 1990’lı yıllar için ben ’kayıp yıllar’ diye kitap yazdım. Çin, Brezilya çok gerilerden gelip öne geçerken Türkiye o yıllarını heba etti. IMF’de ilk toplantıya katıldım. Bana ’İbrahim Bey çok mutluyuz. İlk kez üç toplantıda aynı Hazine Müsteşarı ile görüşüyoruz’ dediler. İlk altı yıl ekonomi politikalarında istikrarı sağlamakla geçti. Büyümeyi düşünecek zamanımız yoktu. Ekonomi normalleşince büyüme başladı. Tam yapısal dönüşümü başlatacakken 2008 krizi yaşandı. Türkiye ekonomisi şimdi normalleşti. Yüzde 3 büyüme hızı bizi mutlu ve tatmin eden bir büyüme değil. Latin Amerika ülkelerinde ortalama büyüme hızı 1.3. AB ülkelerinde büyüme yüzde 1 olduğu zaman kutlama yapıyorlar. Türkiye çok kötü durumda değilse de buna bakıp rehavete kapılmamalıyız" dedi.
“BİR BARDAK SU GİBİYİM”
Turhan, bir işadamının "O kadar naturelsiniz ki siyasetteki ömrünüzün çok uzun olacağını düşünmüyorum" demesi üzerine ise şunları söyledi:
"Bir bardak su gibiyim. Önden baktığınızda arkasını arkadan baktığınızda önünü görürsünüz. Toplum nezdinde siyasetle ilgili algı güzel değil ama bunu düzeltmek zorundayız. Demokratik bir yapı içinde hayatımızı sürdüreceksek o zaman politikalara, siyaset mekanizmasının belirleyici olması vazgeçilmez bir husus. Siyaseti herkesin içinde yer almayı arzu edeceği, adil, sorumluluk sahibi bir faaliyet alanı haline getirmeliyiz."
Merkez Bankası’nda başkan yardımcılığı da yapan Turhan, gelen sorular üzerine, "Merkez Bankası deniz feneri gibidir. Hava açık güneşli, elinizde pusulanız varsa deniz fenerine ihtiyaç duymazsınız. Fırtına patlar, gök bulutlanır, yıldız dahi göremezseniz o zaman herkes deniz feneri arar. O zaman Merkez Bankası öne geçip güveni sağlayacak, ’gidilecek yol budur’ diye piyasaya müdahale edecek bir yol izlemesi gerekir” dedi.