Türkiye Kamu-Sen ve Türkiye Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hanefi Bostan, kamu çalışanlarının yarısından çoğunun açlık sınırında, geriye kalanların önemli bir çoğunluğunun da yoksulluk sınırında çalıştığını söyledi.
Görevden alınan uzmanlaşmış idarecilerin yerine idarecilikten bihaber yandaş sendika üyesi olmaktan öte bir özelliği olmayan kişiler atandığını belirten Bostan, “Hükümetle omuz omuza yürüyen bu sendikalar çalışanların haklarını koruma yerine kamuda kadrolaşmayı tercih etti. Bu olumsuz gidişat karşısında bu dönemde memurların alım gücü yüzde 30, öğretmenlerin de yüzde 40’dan fazla azaldı. Gerçek böyle olmasına karşın hükümet, çalışanları enflasyona ezdirmediğinden dem vurmaktadır” ifadelerini kullandı.
“KAMU ÇALIŞANLARININ ÇOĞU AÇLIK SINIRINDA”
Kamu çalışanlarını enflasyona ezdirilmediği hususu doğruymuş gibi kamuoyuna lanse edildiğini söyleyen Bostan, “AK Parti hükümetlerinin baskı ve taraflı tutumlarıyla oluşturduğu yandaş sendikalar, yandaş medya ve yandaş entelektüeller aracılığıyla kamu çalışanlarını enflasyona ezdirilmediği hususu doğruymuş gibi kamuoyuna lanse edildi. Bunun sonucu olarak; kamu çalışanlarının yarısından çoğu açlık sınırında, geriye kalanların önemli bir çoğunluğu da yoksulluk sınırında çalışmaya mahkum oldu. 2002 yılında yapılan 100 TL harcamanın 4 TL’si borç iken, bugün yapılan 100 TL harcamanın 54 TL’si borçla yapılan harcamaya dönüştü” şeklinde konuştu.
“DIŞ BORCU AĞIZLARINA BİLE ALMAMAKTADIRLAR”
Türkiye’nin 60 milyar dolar dış borcu olduğunu iddia eden Bostan, “Düne kadar IMF’ye olan 23 Milyar dolar borcu biz ödedik biz bitirdik diye kasılanlar, yine Türkiye’nin dış borçlarını ödeyip bitirmişler algısını tüm malum yandaşlarıyla yaratmaya çalışanlar; bu gün 600 Milyar dolara ulaşan dış borcu ağızlarına bile almamaktadırlar. Türkiye borçla büyürken bu gerçeği saklayarak milleti kandıranlar, birbirlerinin yalanlarını tekrarlayarak belirli bir kesimi kandırmayı becerseler de artık mızrak çuvala sığmamaktadır” dedi.
“12 yıl önce bebek katili olarak bilinen cani, iktidar tarafından sayın diye anılmaya başlandı” diyen Bostan, “Yetmedi, iktidara her dediğini de yaptıran terörist başı, iktidarın medet umduğu, yardım istediği biri haline getirildi. Adına açılım süreci denilerek Güneydoğu’da asker, polis tüm güvenlik güçleri karakollara kışlalara hapsedildi. PKK’nın alan hakimiyeti sağlamasına ön ayak olundu. Alandan çekilen güvenlik güçlerinin özellikle askerin hafızası silindi. O bölgede yöreyi tanıyan yeni gelecek olanlara tanıtacak güvenlik gücü kalmadı. PKK’lı teröristler PKK’nın Suriye kolu PYD aracılığıyla milletimizin imkanlarıyla eğitilip donatılır hale geldi. Bu dönemde PKK ağır silah sahibi de oldu” diye konuştu.
Korucular ve Kürt kökenli vatandaşların PKK’nın zulmüne terk edildiğini kaydeden Bostan, “Senelerdir devletin yanında yer alan özellikle korucular ve Kürt kökenli vatandaşlarımız, PKK’nın insafına, daha doğrusu PKK’nın zulmüne terk edildi. O bölgedeki güvenlik güçlerimiz karakoldan kışladan dışarı çıkamaz hale geldi. Çıkanlar da ensesinden kurşunlandı. Korucular kaçırılıp işkenceyle öldürüldü. İktidarın bu konularda aldığı en etkin tedbir: Bu katliamların millete duyurulmasını mahkeme kararıyla yasaklamak oldu. Netice itibarıyla PKK bölgede kendi güvenlik güçlerini kurup idarecilerini atayıp, silahlı militanlarıyla yol kontrolleri yapıp vatandaşları yargılamaya bile başladı. Vergi toplar oldu. En az 3-5 bin güvenlik gücü ile oralara gidip konuşabilen Başbakanlarımı, sanki sorumlusu başkasıymış algısı yaratmaya çalışarak muhalefetin oraya gidemeyeceğinden dem vurmaktadır. Evet, Güneydoğu’da 12 yıl sonunda güvenlik zafiyeti oluşmuştur. Bu zafiyetin tek sorumlusu da AK Parti hükümetleridir” ifadelerini kullandı.
PKK ile yapılan pazarlıkların milleten saklandığının belirten Bostan, “Bugün PKK ile kirli pazarlıkların yapıldığının en bariz göstergesi, pazarlık konularının milletten saklanmasıdır. Zira pazarlık konusu yapılan hususlar milletin kabulleneceği türden değildir. Bu nedenle pazarlık konuları seçime kadar milletten saklanmakta ve PKK’nın bölge halkını baskı altına alıp sindirmesine göz yumulmaktadır. Belirli yerlerde PKK’nın özerklik ilan etmesi görmezden gelinmektedir. Çeşitli isimler adı altında iktidar ihanet sürecini uzatarak bölünme sürecini malum yandaş kesimleriyle birlikte millete hazmettirme çabası içindedir. Bir başka çabası ise iktidarın PKK’yı tüm Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi konumuna getirme çabasıdır” diye konuştu.