Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 10’uncu bölgesel toplantısı açılış konuşmasında; işçi, işveren ve hükümet arasında geniş katılımlı ve sürekli bir sosyal diyalogun sağlanmasını temin eden bu toplantıların, 2030 gündeminin başarıya ulaşması için de önemli bir katkı yapacağına inandığını söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 10’uncu bölgesel toplantısı açılış konuşmasını yaptı. ILO’nun 2019’da kuruluşunun yüzüncü yılını kutlayacak olması nedeniyle, toplantının aynı zamanda ILO’nun ilk yüzyılında gerçekleştireceği son ’Avrupa Bölgesel Toplantısı’ olma ayrıcalığını ve özelliğini de taşımakta olduğunu belirten Sarıeroğlu, "Bölgede mukim ülkelerin çalışma hayatının en üst düzeydeki sorumlularını bir araya getiren bu toplantı vesilesiyle, ILO üçlü yapısının bir gereği ve özelliği olarak, sosyal ortaklarımızın küresel istihdam ve işgücü piyasası gündeminde yer alan öncelikli konulara ilişkin görüş ve önerilerini de ilk ağızdan dinleme ve bunları karşılıklı değerlendirme fırsatı bulacağız. Bu toplantıyı son derece önemli kılan bir başka husus da, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yüzüncü yıl dönümünü kutlayacağımız 2019 yılına giden süreçte ’İşin Geleceği İnisiyatifi’ne bölgemizin bir bütün olarak güçlü bir katkı sağlayabileceği bir platform imkânı sunmasıdır" dedi.

"Bu toplantıların, 2030 gündeminin başarıya ulaşması için de önemli bir katkı yapacağına inanıyorum"

2030 hedefleri içerisinde yer alan 17 küresel hedeften biri olan ’İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme’ odaklı hedef, doğrudan istihdam çalışmaları ile paralel olduğundan, gelecek yıllarda atılacak adımların da bu hedefler ile paralellik göstermesine dikkat edilmesi gerektiğini düşündüğünü söyleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, "Zira sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik kalkınmayı sağlayarak, tam ve üretici istihdamı ve insana yakışır işleri temin etmek, bölge ülkeleri olarak hepimizin ortak arzusu ve hedefidir. Ayrıca, işçi, işveren ve hükümet arasında geniş katılımlı ve sürekli bir sosyal diyalogun sağlanmasını temin eden bu toplantıların, 2030 gündeminin başarıya ulaşması için de önemli bir katkı yapacağına inanıyorum. Sayın Genel Direktör tarafından sunulan Avrupa ve Orta Asya’da işgücü piyasası eğilimlerini, ekonomik büyüme ve artmakta olan zorluklar, çalışma hayatı ve insana yakışır işler noktasındaki zorluklar, sosyal koruma ve iş güvenliği ve sağlığı, gençlere ve kadınlara yönelik istihdam politikaları ve programlar, sosyal diyalog gibi işgücü piyasasına yönelik mevcut durumu ortaya koyan ve oldukça önemli tespitlerde bulunan raporu memnuniyetle karşılıyoruz. Söz konusu raporda ifade edildiği üzere, demografik değişim, küreselleşme, teknolojik ilerleme ve iklim değişikliği gibi faktörler tarafından yönlendirilen iş dünyası çok hızlı bir evrim geçirmektedir. Bu itibarla, bölgede yaşamlarını sürdüren insanlarımız günlük çalışma yaşamlarını etkileyen tüm bu devasa gelişmelerden endişe duymaktadırlar" şeklinde konuştu.

Raporda işaret edildiği gibi bölgenin 51 ülkesinde genel olarak yeni istihdam oluşturulduğunu, ancak yaşanan ekonomik krizler ve artmakta olan belirsizliklerin etkisiyle maalesef daha ziyade düşük nitelikli işler oluşturabildiğini vurgulayan Bakan Sarıeroğlu, kendilerinin tam istihdam, insana yakışır iş hedefleri ve sosyal koruma sistemlerinin tesis edilmesinin yoksulluğun sona erdirilmesinde büyük önem taşıdığına inandıklarının altını çizdi.

Özellikle çalışan yoksulluğu ile mücadelede asgari ücret sistemlerinin tesisi ve güçlendirilmesini, eşitsizliklerle mücadeleyi, kadınların ve gençlerin işgücüne katılım oranlarının artırılmasını ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasını önemli politika alanları olarak benimsediklerini belirten Bakan Sarıeroğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Yine raporda işaret edildiği üzere, alt-bölgesel farklılıklara rağmen, bölge genelinde istihdam yavaş yavaş tekrar yükselme eğilimine girmiştir. Bazı bölge ülkelerinde, gençler de dâhil olmak üzere, işsizlik oranları tarihinin en düşük seviyelerinde seyretmektedir. Ancak, bölgede işsizlik oranları düşerken, işgücüne katılımda da aynı şekilde düşüş yaşanmaktadır. Bölgemizde istihdam anlamında olumlu ve güçlü ilerlemeler olmasına rağmen, işgücü piyasasına katılım, işsizlik, yarı zamanlı istihdam ve gelir seviyeleri göz önüne alındığında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri maalesef halen yaygın bir halde seyretmektedir. Kadınların hem erkeklere oranla iş gücü piyasasına girme imkanları daha azdır hem de işgücü piyasasına dâhil olsalar bile erkek meslektaşlarına oranla işsiz kalma ihtimalleri daha fazladır.

Ekonomik büyüme ve işgücü piyasasına ilişkin göstergelerden politika oluşturma ortamının özellikle son dönemlerde daha da zorlaştığı anlaşılmaktadır. Herkesin sesinin duyulabilmesi ve geleceğin çalışma dünyasında herkes için iyi ve güvenceli işler sağlanabilmesini teminen gelecekte üçlü yapı ve sosyal katılımın rolü daha büyük önem kazanacaktır. Bunun yanında, istihdam ve büyüme arasındaki bağın güçlendirilmesi, işgücü gelirleri ve eşitsizlikler, işgücü hareketliliğinin etkin ve adil yönetimi, becerilerin geliştirilmesi ve eğitim-istihdam ilişkisinin kuvvetlendirilmesi, istihdam hizmetlerinin iyileştirilmesi, gençlerin istihdamının desteklenmesi, kadınların istihdama katılım oranının artırılması ve iş sağlığı ve güvenliği gibi istihdama ilişkin bölgemiz gündeminin üst sıralarında yer alan hususların gelecekte de önemini koruyacağı aşikârdır".

"Suriye krizi, bizleri İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana tanık olduğumuz en büyük göç olgusuyla karşı karşıya bıraktı"

Bakan Sarıeroğlu, Mart 2011’de başlayan ve giderek şiddetlenerek bir iç savaşa dönüşen Suriye krizinde yedinci yıla girilmiş olması ve bölge ülkelerinde pek çok olumsuz yansımalara neden olan durumun İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana tanık olunan en büyük göç olgusuyla karşı karşıya bıraktığının altını çizerek, "Sığınılan ülkelerde göçmenlere yönelik olumsuz algı, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık da mevcut dramatik durumu daha da kötüleştirmektedir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı, toplumda ve işgücü piyasalarımızda ayrımcılığı kamçılarken, bu durum aynı zamanda göçmen ve mültecilerin tüm hukuki imkânlarla engellenmesine zemin hazırlamakta, adalete, eğitime ve sağlık imkânlarına erişimlerini de güçleştirmektedir. Göçmenler, sığınmacılar ve mülteciler, kötü çalışma koşullarına ve ücret cezalarına çarptırılabilmekte ve sosyal korumadan yoksun kalabilmektedirler. Kadınlar, bu noktada göçmen sıfatıyla iki kat dezavantajlı duruma düşmektedirler. Bu çerçevede hükümetlerimize düşen görev, sosyal ortaklarımızla birlikte, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığını önlemek ve aynı zamanda göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin entegrasyonuna daha elverişli bir sosyal ve kültürel ortam oluşturmaktır.

Burada ifade etmek isterim ki, ülkem, Suriye’de yaşanmış olan insanlık dramı karşısında her daim ’açık kapı’ politikasını uygulamaya koymuştur. Kucak açtığımız milyonlarca sığınmacıya başta insani yardım olmak üzere pek çok alanda destek olmaya devam ediyoruz. Bugüne kadar sığınmacılara yapmış olduğumuz yardımların, kamu ve STK’lar dahil mali tutarı 30 milyar doları aşmış bulunmaktadır. Hepinizin bildiği üzere Türkiye bugün 3 milyondan fazla geçici koruma altında bulunan Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Bu durumun işgücü piyasamızda ortaya çıkardığı zorluklarla mücadele etmek ve bu kişilerin mağdur olmadan işgücü piyasasına dâhil olmalarını sağlamak üzere 2011 yılından başlayarak çalışma izinleri ihdas etmeye başladık. Göçmenler ve mültecilerin işgücü piyasalarına adil ve etkin katılımlarına ilişkin deneyimlerimizi bu akşamki gayrı resmi Bakanlar toplantımızda etraflıca paylaşacağımız için burada bu konuya daha fazla değinmeyeceğim" ifadelerini kullandı.

"İşsizlik oranımız halen arzu ettiğimiz seviyenin üzerinde"

Son yüzyılda yaşanan en büyük küresel krizlerden sayılan 2008 mali krizi, önce küresel ekonomide daralmaya ve ardından işgücü piyasalarında artan işsizlik ve özellikle dezavantajlı grupların kırılgan istihdam koşullarıyla karşılaşmalarına sebep olduğunu bildiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, "İşgücü piyasasına yönelik olarak bakanlığım, işsizliğin azaltılması ve istihdamın artırılmasına yönelik önemli faaliyetler yürütmektedir. Büyük önem atfettiğimiz gençlerin ve özellikle kadınların istihdamına son derece hassasiyet gösterdiğimi ve bir kadın çalışma bakanı olarak, özellikle kadınların işgücü piyasasına aktif katılımı noktasında mücadele etmeye devam edeceğimizi belirtmekten memnuniyet duymaktayım. Burada şunu da ifade etmek isterim ki, küreselleşme ve ekonomimizin diğer ülke ekonomileri ile bütünleşmiş yapısı, ülkemizin de yaşanan finansal krizden etkilenmesine yol açmış; ancak siyasi istikrar ve her alanda uygulanan etkili politikalar sayesinde ekonomi ve istihdam alanındaki olumlu performansımız önemli ölçüde devam etmiştir. Nitekim 2008 yılında yüzde 10 olan işsizlik oranımız, 2009 yılında yüzde 13’e yükselmiş olmasına rağmen, Haziran 2017 itibariyle yüzde 10.2’ye gerilemiştir. Bu oranla her ne kadar kriz öncesi seviyeye dönmüş olsak da işsizlik oranımız halen arzu ettiğimiz seviyenin üzerindedir" dedi.

Bakan Jülide Sarıeroğlu, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’nin hür demokratik düzenine, temel hak ve hürriyetlerine, milletimizin iradesine, demokrasimize, hukuk devletimize karşı başlatılan menfur darbe teşebbüsü; medyanın, sivil toplum ve bireylerin özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ilkesi sayesinde sivil toplumumuzun direnişi ile etkisiz hale getirildiğini vurgulayarak, "250 civarında vatandaşımız şehit olmuş, binlercesi ise yaralanmıştır. Ülkemiz geleceğini tehdit eden çok ciddi bir darbe girişimini atlatmıştır. Buna rağmen, ülkemiz 2017 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 5,1’lik bir büyüme oranını yakalamış ve bu oranın istihdama olumlu yansımaları olmuş, işgücüne katılım ve istihdam oranları özellikle kadınlarda artış göstermiştir. İşgücü piyasalarında küreselleşme, dijitalleşme, demografik değişimler ve iş konusunda kişisel ve toplumsal tercih ve beklentiler bağlamında yaşanan dönüşümün, ulusal işgücü piyasalarımıza etkileri de olmuştur.

Kadın işgücünün eğitim düzeyinin artması ve çalışmaya yönelik kişisel ve toplumsal tercihlerindeki dönüşüm ile kadınların işgücüne katılma oranları yükselmiştir. İşgücü arzında gerçekleşen bu dönüşüm ile birlikte kadın işgücüne yönelik meslek kursları, girişimcilik programları, istihdam teşvikleri, çocuk bakımı destekleri ulusal politika düzlemimizde yaygınlaşan tedbirler olmuştur. Ayrıca 2017 başında başlattığımız istihdam seferberliği kapsamında ortaya koyduğumuz irade ile 2017 sonuna kadar özel sektör işverenlerine mevcut çalışanlarına ilave alacakları her bir sigortalı için sigorta ve vergi yüklerini karşılayarak destek sağlayacağız. 2017 yılı sonuna kadar Aktif İşgücü Programları kapsamında uyguladığımız işbaşı eğitim, mesleki eğitim, girişimcilik ve toplum yararına programlardan toplam 800 bin işsizin faydalanmasını hedefliyoruz" diye konuştu.

Türkiye’de, işgücü piyasası ve istihdamda son yıllarda elde edilen başarılı tablonun arkasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının katkısının yanı sıra, etkin bir şekilde işletilen sosyal diyalog mekanizmasının da katkısını yadsıtılamayacağını belirten Bakan Sarıeroğlu, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak, işçi-işveren bütün sosyal ortaklar ve çalışma yaşamında aktif olarak faaliyet gösteren kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler gibi farklı kesimlerle birlikte başta işsizlikle mücadele olmak üzere, çalışma hayatında karşılaştığımız sorunlara ortak çözüm üretmeye çalıştık. Bunda da başarılı olduğumuzu memnuniyetle ifade etmek isterim. Ben bu vesileyle, bugün ILO Bölgesel Toplantımızda, sosyal ortaklarımızı temsilen bizlerle birlikte olan çalışma hayatının olmazsa olmaz aktörlerine buradan teşekkür etmek istiyorum. Her zaman olduğu gibi istişare ve dayanışma içinde ortak akıl çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürmemizin yararlı olacağına inanıyorum. Bu minvalde, uluslararası platformlarda da sosyal ortaklarla işbirliği yapmanın fayda ve önemine olan inancımızın tam olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum" şeklinde konuştu.

Bakan Sarıeroğlu tüm ILO faaliyetlerini karakterize eden ve ILO değerlerinin temeli olan mutabakat ruhu içinde birlikte çalışmak için hükümetler, işverenler ve işçiler olmak üzere üç grubun desteğine güvenebileceğinden emin olduğunu vurgulayarak, tüm grupları, görüş ayrılıkları yerine, görüş birliğine varabilecekleri alanlara odaklanmaya ve tüm müzakerelerde mutabakat ruhunu muhafaza etmeye davet etti.