Veteriner Onkoloji Derneği Başkanı ve AKÜ Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İbrahim Demirkan, ilk çağlardan beri kanser hastalığının insanlarda ve hayvanlarda görüldüğünü belirterek, "Yapılan arkeolojik kazılarda dinozorlarda dahi kansere rastlanmıştır, kanserden korunmanın en büyük yolu ise stresten uzak durmak” dedi.
1-7 Nisan Kanser Haftası ile ilgili İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Demirkan, kanserin geçmişte olduğu gibi günümüzde de insan ve hayvanların en ciddi sağlık sorunlarından birisi olduğunu ifade etti. Kanser vakaların her geçen gün arttığını belirten Prof. Dr. Demirkan, günümüzde kanser konusunda tıpta yaşanan büyük gelişmelere rağmen kanser konusunda önemli bir yol kat edilemediğini söyledi. Kanser hastalığının geçmişinin ilk çağlara kadar uzandığını hatırlatan Prof. Dr. Demirkan, “İlk defa tümör terimini milattan önce 4. yüzyılda Hipokrat kullanmıştır. Kanserli dokunun görünümünün yengeç şekline benzediği için Latince cancer (yengeç) adını ise Romalı doktor Celsus (MÖ 28-50) vermiştir. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan dinazor kalıntılarında bile kansere rastlanmış olması tümörlerin ilk çağlardan beri var olduğunu göstermektedir. Kanser, Türkiye’de 1982 yılında 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57. Maddesi gereğince ‘bildirimi zorunlu hastalıklar’ kapsamına alınmıştır” dedi.
“DOĞDUĞUMUZ GÜNDEN İTİBAREN ÖLÜME PROGRAMLANMIŞ BİR BÜNYEYE SAHİBİZ”
Kanserin vücutta nasıl oluştuğu, dünya ve Türkiye’de yaşanan kanser vakaları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Demirkan, “Kanser hastalığına yakalanma oranı ve sayısı endişe verici boyutlara ulaşmış durumdadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2015 yılı itibarıyla yaklaşık 2 milyon kişinin kanser olacağı ve yaklaşık 800 bin kişinin de kanserden dolayı öleceği öngörülmüştür. Ülkemizde ise her yıl 170 bin kişi kansere yakalanmaktadır. Kanser kısaca bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp ve sınırsız çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara denir. Bugün 200’ün üzerinde kanser türü bilinmektedir. Her organın veya dokunun bir kanseri vardır. Normal hücrelerimiz belirli bir olgunluğa geldiğinde otomatik olarak kendi kendini imha etmektedir. Buna tıp dilinde apoptosis (programlanmış hücre ölümü) denir. Yani vadesi dolan hücre artık bir daha bölünememektedir. Her hücrenin mutlaka sabit bir bölünme, yenilenme sayısı vardır. Başka bir ifadeyle bölünme sayısını tamamlayan hücre bir daha bölünmez ve ölür. Zaten yaşlanmamızın da ardındaki gerekçe bu programlanmış hücre ölümüdür. Kur’an’da da ifade edildiği gibi ‘Her canlı ölümü tadacak ve sonra hepiniz benim huzuruma döndürüleceksiniz’ (Ankebut 57) doğduğumuz günden itibaren ölüme programlanmış bir bünyeye sahibiz” diye konuştu.
“KANSER HÜCRELERİ OKSİJENİ SEVMEZ VE KAÇARLAR”
Kansere neden yakalanıldığı ve nasıl korunacağı konusunda ise Prof. Dr. Demirkan şunları söyledi:
“Kanseri bir nedene bağlamak doğru olmaz. Birçok ve çeşitli nedeni vardır. Bunların başında DNA’da meydana gelen genetik hasarlardır. Bu bozukluk aileden kalıtımsal olarak bir sonraki nesillere nakledilir. İşin özü de buradadır. Bir kere DNA hasar gördüğünde kırıldığında kanser başlar. Özellikle son 50 yılda hazır, fastfood gıda sektörünün gelişmesiyle birlikte endüstriyel veya fabrika ürünleri tüketimi hızla arttı. Raf ömrü uzun gıdaların içerisinde yapay tatlandırıcılar, koruyucular ve lezzet artıcılar gibi tamamen vücudumuza yabancı ve sindirimi sorunlu maddeler bulunmaktadır. Gıda mühendisliği ve moleküler genetik bilim dallarında cereyan eden gelişmeler ile ürünlerin genetik kodlarında bir takım tadilatlar ve düzenlemeler yapılmaktadır. Dayanıklı, raf ömrü uzun, göze hitap eden, alımlı ama lezzetten ve besin değeri zayıf, niteliksiz gıdalar artık hayatımızın bir parçası olmuştur. Genetiği değiştirilmiş gıdaların kanserle olan ilişkisi tartışma konusudur. Şimdilik uzak durulmasında fayda vardır. Kirli hava, sigara alışkanlığı ve alkol tüketimi kanseri tetikleyen diğer unsurlardır. Sağlıklı bir çevrede yaşamayan bireylerde kanser sıklığı daha fazladır. Yaşlılıkla birlikte artık hücrelerinde yaşlandığı bir gerçektir. 50 yaşın üzerindeki kişilerde hücre DNA’sında daha fazla hasar oluşur dolayısıyla kanserler yaşa bağlı artış gösterir. Vakit kaybetmeden ve hiç kimseye dokunmadan sigara, alkol, kirli hava ve uygunsuz atmosferden uzak durmalıyız. Oksijeni bol olan yerleri tercih etmeliyiz. Çünkü kanser hücreleri oksijeni sevmez ve kaçarlar. İşy erinde, araçta ve evde ortamı sık sık havalandırmalıyız. Lakin her şeyden evvel ve en önemlisi stresten uzak kalmalıyız, kalabiliyorsak! Bunaltıcı, can sıkıcı, moral bozucu bir ortam tüm hastalıkların anasıdır.”