Önce kafalarının içindeki düşünceleri çekinmeden açıklıyor, kamuoyundan tepki gelince “yanlış anlaşıldım, sözlerim çarpıtıldı” diyerek geri adım atıyorlar. Aslında yaptıkları bir anlamda kamuoyunu test etme, sözlerinin ve açıklamalarının ne denli destek bulacağına yönelik. Eğer, şiddetli tepki ve ağır eleştiri gelirse ağızlarından çıkan sözleri yalanlamaya çalışıyorlar. Bilindiği gibi bir süredir başta laiklik olmak üzere Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi gerektiği çoğu kişi tarafından dile getiriliyor. Hem de üst düzeyde görevde bulunan ya da geçmişte bu görevi yapanlar tarafından. Son dönemdeki açıklamalarıyla Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın başlattığı “laiklik” tartışmasına TBMM eski Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi İsmail Kahraman’ın “Dindar anayasa” önerisi eklendi. İsmail Kahraman’ın Kahraman Birlik Vakfı’nda yaptığı konuşmada, “ Dindar anayasa yapalım, ilk 4 madde değişebilir” sözleri tepki çekmiş, AKP yönetimi “partiyi bağlamaz” diyerek Kahraman’a destek vermemişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Grup Toplantısında “laiklik tartışmalarını artık bir kenara bırakalım” diyerek noktayı koydu. TBMM eski Başkanı’nın değişmesini istediği anayasanın ilk 4 maddesi, “Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir, Başkent Ankara’dır, milli marşı İstiklal Marşı’dır. İlk üç madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” olarak sıralanıyor. Anayasada açık ve net şekilde yer almasına karşın, siyasi iktidar milletvekilleri, hiç görevi olmadığı halde Diyanet İşleri Başkanı, eski Meclis Başkanları ve bürokratlar tarafından 4 maddenin değiştirilmesi görüşü aralıklarla ortaya atılarak kamuoyunda hoşnutsuzluk yaratılıyor. Bir anlamda halkın Cumhuriyete olan bağlılığı sınanıyor. Lakin, halkın Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine olan sadakati onlara geri adım attırıyor. Hep böyle oluyor. Bir türlü halkın tepkisini göremiyor, görmek istemiyorlar. Halkın gerçek gündemi “Dindar anayasa” değil, canını yakan hayat pahalılığı, işsizlik ve gelirinin sürekli gerilemesi. Sanki bu konuşma ve açıklamalar ekonomik sorunlar gündemden düşsün diye amaçlı yapılıyor. Diyanet İşleri Başkanı, son günlerde yaptığı laiklik açıklamaları ve yazdığı kitabındaki ifadelerle eleştiri oklarının hedefinde. Gerek yok toplumu ayrıştırıcı bu tür açıklamalara. Nitekim Devlet Bahçeli de buna işaret etti. Dindar anayasayı savunan veya isteyenler Afganistan yönetimini üstlenen Taliban’ın katı uygulamalarını bir kez daha gözden geçirsin. Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst kurumlarında görev yaptıklarını, bu olanağa Cumhuriyet sayesinde ulaştıklarını göz ardı etmesinler. Hem ülkeyi çağların gerisine götürecek anayasayı halk kabul eder mi? Dindar değil, daha demokratik, özgürlükçü bir anayasa toplumun beklentisi.