DOST ACI SÖYLER AMA DOĞRUYU SÖYLER... 

Abone Ol

Ülkemizin gerçekten ciddi ekonomik sıkıntılar içinde olduğunu her aklıselim insan biliyor. Bunu inkâr etmenin veya görmezlikten gelmenin de yine vatanseverlik olmayacağını aksine bir düşünmenin bir ihanet olur kanaatindeyim. Başta KORENA olmak üzere deprem felaket ve hiç durmaksızın teröre ödenen faturalar ve dişotlarımız bizim gerçeklerimiz... Başta savunma sanayimiz olmak üzere ve doğalgaz aramalarıma ayrılan bütçe ciddi anlamda bütçemize yük getirmekte. Ayrıca sağlık, ulaşım ve eğitim alanlarındaki yatırımlar ve giderler hatırı sayılır bir yük oluşturmaktadır. Dostça yapacağımız eleştirilere gelince, başta israf ve savurganlığın ciddi anlamda revaç bulduğunu rahatça söyleyebiliriz. Kamu kuruluşlarımızdaki rehavet tamamen bir şımarıklığa dönüşmüştür. Bu konuda detaylara girmek istemiyorum. Ehliyet ve liyakat konusunda da ciddi anlamda sıkıntılar devam ediyor. Bu da ister istemez kamuda harama kalemlerini artırıyor. Özellikle yerelden örnek vermek gerekirse tarımsal verimli alanların özel imarlar ve belediye meclis kararlarılar sanayi yatırımlarına açılması, ekonomimiz aleyhine bir vakıadır. Oysa bu sanayi yatırımları daha verimsiz alanlara kaydırılabilir. Bu bağlamda sermayenin şımartıldığını artık sermayenin siyasete müdahalesinin arttığını söyleyebiliriz. Gelir dağılımındaki adaletsizliği gözardı edemeyiz. Son maaş artışlarında emeklilerin tamamen gözden çıkarıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Asgari ücretle çalışanların içler acısı durumu devam etmektedir. Piyasalar tamamen keyfi uygulamalarıyla hayat pahalılığı devasa boyutlara ulaşmıştır.

Açıkçası ATEŞ BACAYI SARMIŞ İTFAİYE BEKLENMEKTEDİR. Kur’an’da “Allah, alış verişi helal, faizi ise haram kılmıştır” (Bakara 2/ 275) buyrularak, İslam ekonomisinin hem kapitalizm ve hem de komünizmden farklı olduğu, birisinde bunların her ikisi de serbest iken, diğerinde ise her ikisi de yasak olduğu halde, bu ayette İslamda kar ve ticaretin serbest, faizin ise yasak olduğu bildirilmiştir. Böylece İslam ekonomisi, diğerlerinden ayrılmış bulunmaktadır. Başka bir ayette de “Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret dışında haksız sebeplerle yemeyin” (Nisa 4/ 29) buyrularak, serbest piyasa ekonomisine işaret edilmiştir. Çünkü mal alım satımında taraflarda karşılıklı “rıza” şartı aranmaktadır. “Rıza” ise Taberi’nin dediği gibi, gönülde meydana gelen hoşnutluktur. (İhtilaf-ul Fukaha, s. 146) İslamda üretimde mülkiyet esastır. Çünkü Kur’an-ı Kerim'de “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm 53/ 39), buyrulmaktadır. Onun için herkes ürettiğine sahip olacak ve sahibi olduğu malı da mesela bir tüccar, ihtikâr yapmadan, piyasa fiyatı ile satacaktır. İnsan emeğine de sahiptir; onun için işçilerin emeklerini pazarlayan işçi sendikalarının İslam düzeninde yeri yoktur. Yalnız burada önemli olan bir nokta daha vardır. Üretimi gerçekleştirenler, ürettikleri mallara sahip olurken, tüketim ise o üretimin yapıldığı topluma aittir. Yani bu demektir ki, bir malda, o malın üretilmesinde çalışsın veya çalışmasın herkesin hakkı bulunmaktadır. İslam ekonomisinde verginin sebebi, üretimdir ve vergi üretimden alınır. Bu, İslam hukuku kitaplarında, fıkıh kitaplarında açıkça ifade edilmiştir. Bu demektir ki, devlet, üretime yapmış olduğu katkı karşılığı olarak paylaşımdan kendi hissesine düşen payını vergi olarak almaktadır. Hâlbuki bugün vergi adı altında hem üretimden ve hem de tüketimden vergi alınmaktadır. ‘’Adalet ve kalkınma " çok güzel bir kavram ama adalet olmaz ise zulme sebep olursunuz…