Nereden nereye?.. Kolay mıydı?.. Üniversite yıllarında, küçük bir dershane sahipliğinden; üç kıtada, 10 ülkede, 9 üniversite, 3 dil okulu ve Türkiye’de 65 ilde 143 kampüs ile bir “dünya markası” yaratmak!.. Ve Birleşmiş Milletler gibi dünyanın en büyük uluslararası örgüt yapısında, Eğitim ve Araştırma Danışma Kurulu’na üye seçilmek; aynı zamanda da BM Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Uluslararası Eğitim Merkezi Türkiye Başkanı olmak!.. Bahçeşehir-Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel’den söz ediyorum... “Arkadaşım” diye yazmıyorum... Yaptıkları ortada... İştir kişinin aynası, kim bakar lafa?.. Onu takip ederken, yoruluyor insan!.. Bir bakıyorsunuz, dünyanın bir köşesinde; bir bakıyorsunuz, Türkiye’nin en ücra noktasında... Bütün bunlar “tatil” değil “iş” için elbette... Milyonlarca lira verseler, bunu yapamam, doğrusu!.. Ona bu çalışma azmini veren neydi o zaman?.. O çabanın nedeni, bir ömür adadığı eğitim sektöründe, ülke gençlerini en iyi imkanlarla yetiştirerek; onları bilimde, sanatta ve sporda dünyanın en saygın isimleri arasında görme tutkusuydu... Yoksa, neredeyse yarım asırda ulaştığı maddi varlıkta, bu sevdası olmasa sırf para için bunca zahmeti çeker miydi?.. Geçenlerde kötü hava koşullarına aldırış etmeden Hakkari ve Yüksekova ilçesindeydi... Çoğu insanın bölgenin içinde bulunduğu sosyal koşullar nedeniyle büyük kentlere taşınmak için fırsat kolladığı bir dönemde, Enver Yücel ve çalışma arkadaşlarının Hakkari’de ne işi vardı?.. “Benim için Hakkari ve Yüksekova’nın anlamı çok farklı” diye söze başladığında, Enver Yücel’in içinde yıllarca büyütüp yeşerttiği o hayali adeta boy vermişti... Türk Bayrağı’nın dalgalandığı ülkenin bu ücra köşesinde bir eğitim kurumu açarak, bölge çocuklarının ülke ve dünyaya yararlı bireyler olarak yetişmesini görmekti, bu hayal!.. “Başka işin mi yok?” diyenler olabilirdi ama o eğitime adanmış bir yürekti, kimi dinlerdi?.. Elbette, açılacak özel okul “para” demekti... Ancak, Enver Yücel, üstüne basa basa amacının “ticaret” değil, bölge gençlerini ülkeye kazandırmak olduğunu vurgulayarak, kafasından farklı düşünceler geçenler için noktayı böyle koymuştu... Enver Yücel; bir işin içinde iyi ve güzel şeyler varsa gecesini gündüzüne katan memleket sevdalısıydı!.. “Memleket” dedim de doğum yeri Giresun’un Piraziz ilçesi ve çevresinde, yöresel yemek ve lezzetleri, dünyaya tanıtarak, kadınların kooperatif örgütlenmesiyle kazanç kapılarını aralamalarını sağlamak için çaba harcayan da yine Enver Yücel’di... Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı ve yöneticilerini Piraziz’e davet ederek, yöre insanının ufkunu açmak istemesi de bu yüzdendi... O bölgede kadınların organik gıda ve yöresel yemekleri e-ticaret üzerinden satmaya başladıklarını bilenler de biliyor... Yurt dışında da ülkenin yararı için tanıtım ve benzeri organizasyonlarda, elini taşın altına koyarak hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan birinden sırf “Arkadaşım” olduğu için söz etmiyorum... Dedik ya “iştir kişinin aynası” diye... 1970’li yıllarda küçük bir dershane sahipliğinden başladığı süreçte, eğitim kurumlarını inanılmaz bir mücadeleyle dünya markasına dönüştüren böyle bir insanın bu başarı öyküsünü sadece ben değil, dünya medyası yazıyor zaten!.. Yani, bu satırlar onun için denizde bir damladır aslında... Keşke, bu ülkede Enver Yücel gibiler çok olsa... İyi ki varsın arkadaşım!..