Genişletilmiş Marmara ve Ege baro başkanları toplantısı, Bursa Barosu’nun ev sahipliğinde başladı.

Crowne Plaza Oteli’ndeki toplantıya Bursa ile birlikte 23 baro başkanının yanı sıra Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek, yönetim kurulu üyeleri Av. Şakir Uzun ve Av. Ekrem Demiröz katıldı. Toplantının açılış konuşmasını Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun yaptı. Altun, 3 ay önce Manisa’da gerçekleştirilen toplantıdan bugüne ülkede ve özellikle avukatlık mesleğine yönelik lehte hiçbir değişiklik olmadığını söyledi.

Gürkan Altun, “Bu ülkede hukuka uygun yargı kararlarının çıkmasını bekliyoruz, özlüyoruz. Hukuka uygun yargı kararlarının uygulandığını görmeyi umut ediyoruz. Daha yeni Danıştay, yaz saati uygulamasıyla ilgili iptal kararı verdi. Söz henüz kulaklarda yankısını yitirmemişken siyasi iktidardan cevap gecikmedi, ‘yaz saati uygulamasına devam’ denildi. Bursa Barosu’nca yayınlanan Muktedirlerle Dans: Cargill adlı kitap, 20 yıllık bir hukuk mücadelenin öyküsü 20 yıllık sürede iktidarlar değişti, siyasi partiler değişti, maalesef yargıya ve kararlarına bakış açısı değişmedi” dedi.

Bursa Barosu Başkanı Altun, meslektaşlarına yönelik saldırıları hatırlatarak, “Son olarak Şanlıurfa Baro Başkanımıza karşı sıradan vatandaşın değil, polislerin uygulamış olduğu şiddeti gördük. Temmuzdan bu yana Bursa’da ikisi pompalı tüfek, biri de de tabancayla olmak üzere 3 silahlı saldırı olayı yaşadık. Birinde meslektaşımızı maalesef kaybettik. Diğerleri yara almadan kurtuldular. Bu süreçte yaşananlarla ilgili yapabileceklerimizi daha net bir şekilde ortaya koymalıyız” diye konuştu.

Daha sonra kürsüye gelen Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek de, hukukun, devletlerin, ülkelerin kartviziti, 6:9’luk fotoğrafı ya da tomografisi olduğunu söyledi. Özbek şöyle konuştu:

“Hukuk, ülkeyi Erol Taş gibi de gösterebilir, Tecavüzcü Coşkun gibi de, Nuri Alço gibi de gösterebilir, Ayhan Işık, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit veya şimdikilerden Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ gibi de gösterebilir.

Tabii ki ülkenin ekonomik refahıyla, hukuku arasında genellikle doğru orantı vardır. Ama Türkiye’de hepimizi üzen, politik görüşlerimizin, kişisel tercihlerimizin dışında, çocuklarımızın torunlarımızın geleceği, 80 milyonluk ülkenin saygınlığı ve bekası için bizi endişeye sevk eden tek şey var. Hukuk, mazlumların, haklıların, sıradan insanların savunma kalkanı mı olmalıdır, siyasi iktidarı elinde tutanların saldırı mızrağı mı olmalıdır? Türkiye pratiğinde görünen hangisidir? Bu hepimizin sorunudur. Bu, politik tercihlerimizin dışında bir sorundur. Ülkenin saygınlığı, yurttaşlarımızın hukuk güvenliğiyle ilgili bir meseledir.”

TBB Başkan Yardımcısı Özbek, “Devlet geleneği aynı zamanda hukuk geleneği demektir. Hukuk geçmişinizden utanmamalısınız. Bazı dönemlerde hukuk bir kriko görevi görmüşse, bir saldırı mızrağı ya da beyzbol sopası olarak kullanıldıysa bundan utanırsınız. ‘Biz Erol Taş değiliz, Ayhan Işık’ız, Kenan İmirzalıoğlu’yuz’ deseniz de gülerler size. Devlet dili ciddi bir dildir. Buradaki tonalite, volüm, karşıdakine bağırma, korkutma, birikim, özgüven, ekonomik potansiyel, askeri potansiyel, diplomatik potansiyel karşı tarafa caydırıcı etki yapar. Türkiye olarak bu badireden, bu türbülanstan güç birliğiyle, hukuk eksenli davranarak, soğukkanlı sağlam bir irade ve direnme ruhuyla çıkabiliriz.”