Bazı anlar vardır, büyük laflara, gösterişli hareketlere gerek duymaz. Sadece iki küçük bardak, bir demlik çay, belki bir masa örtüsü... Ve elbette karşında bir dost. O an, dışarıda rüzgâr esse de içini ısıtan bir sessizlik olur odada. Çünkü çayın buharında saklıdır asıl sıcaklık. Söylenmemiş ama anlaşılan cümlelerde, göz ucuyla kurulan bağda, her yudumda derinleşen dostluklarda gizlidir gerçek samimiyet.
Dostluk dediğin, öyle büyük zamanlarda göstermez kendini. Kimse seni alkışlarken değil, herkes sırtını döndüğünde yanında olabilende başlar dostluk. Ve o dost, belki de seninle susarak çay içen kişidir. Konuşmadan da anlaşılır bazen insanlar. Sadece birlikte oturup, aynı çayın buharına bakarken bile yürekler birbirine dokunur.
Hayat karmaşıklaştıkça, kalabalıklaştıkça anlıyoruz ki; ne zaman içilen o çay, ne de kaç kişiyle içildiği önemli değil. Önemli olan, çayın karşısında oturan insanın yüreği. Kimle içtiysen o çay sana şifa olur, huzur olur, sığınak olur. Kalbin yorgunsa dinlendirir, kafan karışıksa berraklaştırır. Bir dostun yanında içilen çay, sadece içini değil, ruhunu da ısıtır.
Bazı insanlar gelir, hayatında fırtına gibi eser. Ama bazıları... Tıpkı demli bir çay gibi ağır ağır süzülür hayatına. Acele etmez, gösteriş yapmaz, ama oradadır. Her ihtiyacında, her kırıldığında, her yorulduğunda. Sessizce seni anlar, yargılamaz, düzeltmeye çalışmaz. Sadece dinler. Ve çay olur sana. Sıcacık, demli, yumuşacık. İşte o insan dosttur.
Dostluk, büyük sofralarda değil; iki kişilik sade masalarda, iki bardak çay arasında kurulur. Çayın buharında saklıdır çocukluk anıları, gençliğin hayalleri, kırılmış kalpler, tutulan sırlar, içinden söylenen ama sesli söylenemeyen cümleler... Her yudumda bir hatıra canlanır gözlerinde. Her buhar, ortak geçmişin buğusunu taşır.
Bazen bir çay, bir vedadır. Bazen bir başlangıç. Bazen barışmak için içilir, bazen de son kez göz göze gelmek için. Ama her seferinde bir şey bırakır geride. Çünkü çay, içildiği ortamla anlam kazanır. Ve eğer yanında bir dost varsa, en sade çay bile şölene dönüşür.
İnsan büyüdükçe, her şeyin hızla değiştiği bu dünyada bazı değerlerin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlıyor. Sıcak bir çayın, derin bir sohbetin, içten bir bakışın, gönülden bir “Nasılsın?”ın yerini hiçbir şeyin tutmadığını fark ediyorsun. İşte o zaman, çayın buharında gizlenen dostlukların aslında ömrün en değerli hazinesi olduğunu anlıyorsun.
Bu yüzden, hayatın seni yorup yıprattığı günlerde; geçip giden yıllara, değişen insanlara, eksilen hayallere rağmen… Bir dostla içilen bir bardak çayı unutma. Çünkü bazen sadece o çay kurtarır insanı. Ve bazen tek ihtiyacın, o buharın içinde göz göze gelmek, kalpten bir gülümseme paylaşmaktır.
Ve bil ki...
Bir ömür geçse de üzerinden,
O sade çayın buharında kalan an,
Bir tebessüm gibi gelir ansızın aklına.
Çünkü dostluk;
Kadehte değil, şatafatta değil,
Demli çayın buğusunda belli olur.
Isıtır içini…
Tıpkı o dost gibi,
Yanında olduğu her an gibi.