İman sözlükte “inanmak” demektir. Dini bir terim olarak ise Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah’tan getirdiği şeylerin doğru olduğuna inanmak ve bu inancı dil ile ifade etmektir.
Peygamberimizin vahiy yoluyla Allah’tan alıp bize bildirdiği birçok hakikat vardır. Detaya girmeden bunların tümüne birden inandığını söyleyen bir kimse “icmâlen” yani topluca iman etmiş olur. Fakat Müslümanlar inançlarını sağlam temellere oturtmalı, gerektiğinde imanını savunacak bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Bu şekilde inanca konu olan her hususun detaylı olarak bilinip inanılmasına  “tafsili iman” denilmektedir.
İslâm dininde iman edilmesi gerekenler 6 madde halinde özetlenmiş ve bunlara “İman Esasları” denmiştir. Her birine Kur’an’ın farklı ayetlerinde değinilmiş olan bu esaslar “Cibrîl Hadisi” olarak bilinen hadiste özetlenmiş bulunmaktadır. Rivayete göre vahiy meleği Cebrâil (a.s.), ashabıyla birlikte oturan Hz. Peygamber (s.a.v)’in yanına insan kılığında gelir ve bir takım sorular sorup cevaplarını aldıktan sonra “Doğru söyledin” diyerek Peygamberimizi tasdik etmiş ve oradan ayrılır. Sorulan sorulardan biri de “İman Nedir?” sorusudur. Peygamberimiz bu soruya sonraları “İman Esasları” olarak tanımlayacağımız şu cevabı vermiştir: “Âllah'a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır.” 
Bu maddelerin birincisi olan Allah’a iman; O’nun varlığına ve birliğine inanmayı ifade eder. Zaten aklı ve fıtratı bozulmamış bir insan, mükemmel bir ahenkle yaratılmış bu kâinatın mutlaka bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna varır.
 Varılan bu sonuç, mucizelerle doğruluğu ispatlanmış bir elçinin verdiği haberlerle desteklenmiş olur. Kişi böylece yaratıcının isimlerini ve sıfatlarını öğrenir. Bu arada imanın ikinci esası olan “peygambere iman” da tahakkuk etmiş olur. 
İş artık yaratıcının kendisinden ne istediği meselesine gelmiştir. Bunlar ise Allah’ın vahiy meleği aracılığıyla Peygamberine gönderdiği, onun da bize tebliğ ettiği kitaplarda yer almaktadır. Bizler son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gönderilmiş olan Kur’an-ı Kerîm’e ve diğer peygamberlere gönderilmiş kitapların tahrif edilmemiş hallerine iman ediyoruz. Zaten iman esasları noktasında tüm peygamberlere bildirilenler aynıdır. 
Yüce Allah’ın emirlerine uyanları ödüllendireceği, isyan edenleri cezalandıracağı, mazlumun hesabını zalimden soracağı, kısacası mutlak adaletinin tecelli edeceği “ahiret günü”ne iman da yine bu esaslardan olup müminlerin dünya hayatına bakışını belirler. 
İman esaslarından “Kader” hakkında zaman zaman anlayış hataları görülebilmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse kader; yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi demektir. Dolayısıyla herhangi bir şeyin kader olmadığını söylemek o şeyin -haşa- Allah’ın ilmi dışında gerçekleştiğini iddia etmek olur ki bu düşünce kişiyi iman dairesinden çıkarır. Şunu da bilmek gerekir ki kader inancı insanın iradesini ve sorumluluğunu yok saymak anlamına gelmez. 
Cenâb-ı Hakk cümlemize iman edilmesi gereken esaslara olması gerektiği gibi iman etmeyi ve bu imanımıza uygun bir hayat sürebilmeyi nasip eylesin. 
Ramazân-ı Şerîfiniz Mübarek Olsun.

Faruk USLU/Ladik Müftüsü