Gaziantep’ten gelen bir haber, hep çıkarını önceleyen, egosu tavan yapan, toplumsal yardımlaşmayı unutan, her şeyi para olarak değerlendiren bazılarına insani duyguları hatırlatacak türdendi. Çalıştığı inşatta çökme meydana gelen 32 yaşındaki işçi Avad İsa, iş kıyafetlerine bulaşan yaş haldeki betonu göstererek kirlenmesin diye olay yerine gelen ambulansa binmek istememiş. Sağlık ekibinin uzun ısrarı üzerine, ambulansla hastaneye götürülmüş. Yapılan incelemeler sonucu bir şeyinin olmadığı anlaşılmış. Gazetelerin son veya iç sayfalarında küçük haber olarak yer alan bir inşaat emekçisinin duygulandıran tutumu, 8 yıl önce yaşanan unutulmaz iş cinayetini anımsattı. Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye’nin canını yakan, 301 emekçinin yaşamını yitirdiği, cumhuriyet tarihinin en büyük iş kazası meydana gelmişti. O melun kazada, bir yanda göçük altındaki işçilere ulaşılmaya çalışılırken, diğer yanda sağ çıkarılanlar ambulansla hastaneye yetiştiriliyordu. Yerin yüzlerce metre altından kurtulanlardan biri de Murat Yalçın’dı. Gariban maden emekçisi Yalçın, ambulansa bindirilirken “sedye kirlenmesin” diye çizmelerini çıkarmak istemişti. Yüce gönüllü emekçinin bu hareketi karşısında Türkiye duygulanarak, gözyaşlarını tutamamıştı. Soma’da yıllar önce madencinin gösterdiği duyarlılığı bu kez Gaziantep’te inşaat emekçisi Avad İsa ortaya koydu. O da kirlenmesin diyerek ambulansa binmeye karşı çıktı. Oysa, o ambulanslar her ikisinin canından önemli değildi ve onlar için hizmetteydi. İnsani tutumları ile ambulansı kirletmek istemediler. Lakin, bilemedikleri devletin önceliğinin vatandaşının canını ve malını korumakla yükümlü olduğu idi. Ne önemi vardı ambulansın bir insan canı ve sağlığının yanında. Varsın kirlensin ambulans, gerekirse parçalansın. Hem o ambulanslar emekçinin ödediği vergilerle alınmadı mı? Bu gerçeği bilmelerine rağmen yine de o ambulansların kirlenmesini, devlet malına zarar gelmesini istemedi yüce gönüllü emekçiler. Onlar gibi çok sayıda emekçi var aynı sorumluluğu taşıyan. Aldıkları düşük ücret ve çoğu sosyal güvenlikten yoksun çalışan işçilerin, ekmek parası peşinde koşarken karşı karşıya bulunduğu iş kazalarına karşı yeterince korunmadıkları, ölümle burun burunla olduklarını bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Yazdıklarım üzerine “Ne var canım bunu bu kadar büyütecek? Kıyafetleri kirliymiş ambulansa binmemişler” diyenler çıkabilir. Aslında çok şey var iki emekçinin davranışında. Biri gün yüzünden uzak yer altında ocakta kazma sallayarak, diğeri yüzlerce metre yükseklikte inşatta çalışarak ekmek peşinde koşan iki gariban emekçinin örnek ve sorumluluk davranışından alınacak öyle çok ders var ki… Onlar, “devlet malı deniz, yemeyen domuz” diyenlere, yetimin dulun öksüzün hakkını gasp edenlere, yoksulun aşına göz dikenlere okkalı bir yanıt verdiler aynı zamanda. Tabii anlayana…