Rahmetli Özal'ın
taktiğiydi bu...
Uygulamak istediği bir hamlenin
toplumdaki karşılığını anlamak
için
kendisine
yakın isimlere,
o görüşle ilgili açıklama yaptırır;
sonra da 
toplumda
yükselen
olumlu ya da
olumsuz
tepkilere 
göre,
"vaziyet"
alırdı...
Erdoğan da
bazen
benzer bir strateji 
izliyor...
Mesela "Af" konusu...
Geçenlerde,
AK Parti
Diyarbakır Milletvekili
Galip Ensarioğlu'nun
"Af gelebilir" ifadesiyle
başladı her şey...
Böylece küllenen
beklentinin
üzeri hafif biçimde açıldı...
Nitekim, son olarak
CHP'li Mustafa Sarıgül de
"af" konusunu ele aldı...
Bütün beklentiler aynı...
29 Ekim'de
Türkiye Cumhuriyeti'nin
100. Yıldönümü'nün
kutlanacak, ardından da
yerel seçimlerin
yapılacak olması...
Türkiye Cumhuriyeti'nin
100.Kuruluş Yıldönümü'nde,
geniş çaplı bir af,
uygun düşerdi bence...
Gerçi, Ensarioğlu'nun
bu açıklamasına
karşı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ,
böyle bir hazırlığın
olmadığını
söyledi ama 
durum öyle değil!..
Aslına bakarsak,
her partinin
tabanında
farklı farklı
"af" beklentisi var zaten...
Zor bir konu
biliyorum...
Bu yüzden af konusunda
"toplumsal
mutabakatı"

sağlamak
kolay olmayacak...
Af genel mi yoksa
kısmi mi
olur, bilemem!..
Ancak, hem Türkiye Cumhuriyeti'nin
100. yılının
hem de yerel seçimlerin
yaklaşmış olması,
toplumdaki
beklentileri
artırmıştır!..
"Af" mevzusu olunca,
"kul hakkı" konusunu da
yabana atmamak gerekir!..
O yüzden kimlerin af
kapsamına alınacağına
dair toplumda hassasiyetler
var...
"Af" denince,
"Kader mahkumu" kavramı
haliyle öne çıkıyor...
Gençlik hataları
içinde
daha çok kendisine zarar veren suçları işleyenler,
trafik kazasında istemeden, bilmeden birinin
hayatını kaybetmesine neden olan
ailesini, yuvasını ve işyerini korumak için
kavga esnasında
meşru müdafaa
sınırları içinde davrandığı halde
hapse atılan insanlar...
İlk aklıma gelen
"Kader mahkumları" bunlar...
Öylese "Kimlere af çıkmasın?"
diye sorarsak!..
Devletin
malına çökenler,
tüyü bitmemiş yetimin hakkını
yiyenler,
uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile
hayatları karartanlar,
her türlü düzenekle vatandaşların
parasına göz dikenler,
asker, polis ve masum insanları
katleden
teröristler ile vatan hainleri...
Ve elbette çoluk çoğun ırzına geçen
şerefsizler...
"Af" konusu, çok derin bir
mesele elbette...
Hasbelkader dilimin döndüğünce,
anlatmaya çalışıyorum...
"Kul hakkı" meselesi var, demiştik ya!..
Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe; Allah da kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir...
Yani, işin içinde
kişilere karşı işlenmiş suçlarda ortaya çıkan
bir sorundan
söz ediyorum...
Mağdurdan
 "Helallik" almadan
ve onun rızası olmadan
"Affetmek" de
bir anlamda kul hakkına girmiyor mu?..
Uzatmayalım!..
Toplumda bir "af beklentisi" vardır!..
Bunu, büyük bir çoğunluğun
mutabakatı ile
gerçekleştirmek
ve insanları yeniden
topluma kazandırmak,
devletin görevidir!..
Devlet bunu
cezaevlerindeki
eğitim
projeleriyle
meslek edindirerek yapıyor
zaten!..
Birçok eski mahkum, bu sayede patron bile oldu...
Son söz;
"Kaybetmek" kolay;
kazanmak zordur!..
Zorlukları aşmanın yolu da
toplumsal mutabakattan geçmektedir...
Tıpkı Peygamberimizin
Medine'de yaptığı gibi...