İyi Parti'nin
"İşbirliği" ya da "İttifak" konusunu
GİK'te
görüşmesinin ardından
çıkan
sonucu
doğru anlayabilmek
için
geçmişe gitmek gerek...
İyi Parti,
önceki ittifak
oluşumları sonrasında girilen
seçimlerde
ne kazandı ne kaybetti?..
Çok gerilere gitmeden
16 gün öncesine 
dönelim...
Samsun Medya Grubu'nun
21 Kasım tarihli
bütün yayın mecralarında
şöyle bir haber çıktı:
"İYİ Parti Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı
İmren Nilay Tüfekci"
...
Başka yayın organlarında
da benzer haberlere
yer verildi...
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener,
Samsun 2. sıra milletvekili adayı
İmren Nilay Tüfekci'yi,
seçim çalışmalarında
gösterdiği performans
nedeniyle Genel İdare Kurulu'na
seçilmesini 
sağlayarak,
adeta ödüllendirmişti...
Tüfekci, Akşener'in
en yakınındaki siyasetçilerden biriydi artık!..
Bu arada, yerel seçimler için de
İYİ Parti'de nabız yoklamaları devam ediyordu...
Akşener, ilk başta
Grup Başkanvekili
Erhan Usta üzerinde durdu. Hatta, Erhan Usta'ya
bu niyetini söylemişti. Usta,
aday olmayacağını söylüyordu ama
parti içinden ve çevresinden
aksine söylemler de vardı...
Bu arada, CHP'deki lider değişiminden sonra
her iki partinin tabanında,
sevilen ve tanınan
donanımlı
adaylarla zor da olsa 
seçimleri kazanma
ihtimali oluştu...
Nitekim,
bu düşünceden hareketle
Akşener, İmren Nilay Tüfekci'den
Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı
olmasını istedi. Bu,
Tüfekci'nin aklının ucundan
geçmeyen bir teklifti. Önce şaşırdı ama
Akşener'e olan sevgi ve saygısıyla
teklifi geri çeviremedi...
Böylece adaylığı, kamuoyuna resmen açıklanmasa bile
kesin sayılırdı...
Şimdi dönelim başa...
Tüfekci'ye, Samsun Büyükşehir Belediye Başkan
Adaylığı 
teklif edildiğinde,
GİK henüz karar vermemişti. Akşener'in
kafasında,
ittifaksız bir
yerel seçim
için
A, B ve C gibi çok yönlü 
planlar olduğu,
GİK kararından sonra
daha da netleşiyordu...
Akşener ve A takımının
aklında
şekillenen
strateji,
partiyi sığıntı
imajından
kurtarıp, "Hür ve bağımsız"
seçime götürmekti...
Akşener;
bu kararın alınmasıyla
cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerindeki yenilginin
bedelini
ödeyen Kılıçdaroğlu'nun
akıbetini bilmiyor muydu?..
Bu seçim,
kendisinin de
"son" seçimi olabilirdi...
Akşener'in bu hesabı 
yapmadığını kim söyleyebilirdi?..
Sonrasında,
İYİ Parti Lideri,
giderek artan
oy kayıplarının farkında
değil miydi?..
Yani, deneyimli siyasetçi
olan Akşener,
siyaseten "harakiri"
yapabilir miydi?..
Bu soruların 
cevabını
zaman içinde
bulmak
mümkün olacak
ama
açık bırakılan
kapılar var hala...
İlçelerde teşkilatlar,
genel merkezin bilgisi dahilinde
aynı aday üzerinde
ortak karar verebilirdi...
GİK'te
bu konunun da
tartışıldığını biliyorum...
Rahmetli Demirel,
uzun yıllar önce "Siyasette 24 saat, çok uzun bir süredir"
demişti...
Önümüzdeki seçim sürecinde
başka başka hesaplar
geliştirilecektir, elbette...
Mesela, İYİ Parti GİK kararından sonra
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in,
"Eski dost düşman olmaz. İttifakı tabana yayacağız"
söylemi, epeyden beri konuşulan bir mevzuydu...
Tavanda olmadıysa,
tabanda deneme
formülü...
İYİ Parti, buna da sıcak bakmıyordu...
Çünkü sütten ağızlar
yanmıştı, bir kere...
Ancak, 31 Mart
seçimlerine
kadar
köprünün altından çok sular geçer;
söylenenler unutulur,
eleştiriler de yutulur!..
Şimdiden
bir şey söylemek 
erken olur...
Biz son sözü Kastamonuluya
bırakalım:
"Dikkat!.. Taş da düşebülü, ayı da çıkabülü"...
Bence, her şey olabilir; bekleyelim,
görelim!..