Memlekette, üç kuruşluk menfaat için "Yalancı şahitliğe" koşarak gidenlere bir şey demem!.. Çünkü yalancılık, onların mesleğidir!.. İftira atmak, kumpas kurmak, yalandan yere yemin etmek işlerinin bir parçasıdır!.. Bu tipler, gerçeği araştırıp soruşturmak yerine sahibinin sesinden başkasınınkini duymaz!.. Hatta bunların bir kısmı da devletten tescillidir!.. Vedat Türkali, "Tanıklar Kahvesi" romanında ne güzel anlatmıştır!.. "Anadolu’da bir kentte, Adliye Sarayının hemen karşısında bir kahve varmış. ‘Yalancı tanık’ arayan birisi, bu kahveye gidip biriyle anlaşarak duruşmaya çıkarırmış. Adam girmiş kahveye, bakınırken biri sokulmuş hemen; ‘Yardımcı olabilir miyim? Nedir sorun?’ ‘Bir alacak davası’ demiş adam. ‘Hâlâ vermedi değil mi o namussuz herif paranızı?’ Adam biraz çekinerek ‘Para benden isteniyor, borçlu benim’ demiş. Hemen yetiştirmiş beriki: ‘Kaç kez vereceksiniz beyefendiciğim, kaç kez vereceksiniz?’”... Her şey belgeli ve kayıtlı olduğu halde, o kahvehanedeki gibi tipleri bulup, yalancı şahitliğe soyunduranlar, komik duruma düştüklerinin farkında değil!.. Samsunlu, her şeyi biliyor... Kimin ne hesabı olduğunu da... Dünkü "Samsunlu aptal mı, abdal mı?" yazım üzerine hem telefonla arayan hem de mesaj atanların sayısı, bir hayli fazlaydı... Samsun-Trabzon rekabetini kasten körükleyip, kendine yandaş bir alan açmak isteyen zihniyetin açığa çıkarılması, insanları mutlu etmişti... Samsun'da huzursuzluk fitilini ateşlemek isteyenlere fırsat verilmemesi önemliydi... Yaşadığı şehrin değerlerine saygı göstermeyenler, bu davranışlarını nereye kadar sürdürecek?.. Hiç kimse unutmasın ki, sel gidince kumu kalacak!..