Bir gün köyden gelen dişsiz, saf bir amca damak yaptırmak ister. Şevki de onu, mahallenin ustası Hamit’e yönlendirir. Hamit, adamı dikkatlice süzer, hiç bozuntuya vermeden adamı bekletir. Hazırladığı sert hamuru adamın eline tutuşturur:
— “Isır ama sakın bırakma!” der.
Adam hamuru sıkıca ısırdıkça bir müddet sonra hamur köpürür, ortam kahkahayla çalkalanır. Amca bir şaka kurbanı olur ama bu hikâye mahallede nesillerce anlatılır.
Bir başka gün, komşulardan biri hastalanır. Herkes endişeliyken, Hamit Dayı yine şaşırtmayı başarır. Boynuna merdaneli çamaşır makinasının ağzı geniş su tahliye hortumunu takar, gözüne kaynakçı gözlüğünü geçirir, eline de alet çantasını alarak hasta ziyaretine gider. Kapı açıldığında, hiç beklenmedik bir ses yükselir:
— “Kim hasta?!”
Görenler bir yandan şok geçirir, diğer yandan gülmekten kendini alamaz.
Yine bir gün, Sigaracı Şevki bir köylü vatandaşı kandırır:
— “Hamit kedi alıyor, ne bulursan topla,” der.
Köylü, bulduğu tüm kedileri çuvala doldurup gelir. Hamit Dayı köylüye seni kim gönderdi der. Köylüde sigaracı Şevki cevabını verince çaktırmadan adama şu soruyu sorar ben ala renkli kedi alıyorum der çuvalı açtırır: Kediler bir anda sağa sola dağılır, mahalle kahkahaya boğulur.
Tabakhane Mahallesi’nde Topal Basri Amca ayakkabıcılık yapardı. İki ayağı rahatsız olduğu için iki arka tekerleği olan selesi geniş bir motosikleti vardı, her yere onunla giderdi. Lokmanlar’ın amcası Selahattin Amca ise, Turhal’daki şeker fabrikasında çalışırken kimyasala maruz kalmış, zamanla görme yetisini kaybetmişti. Mahallede ona “Kör Selahattin” derlerdi ama hafızası herkesten iyiydi, herkesin geçmişini, eski hâlini hatırlardı.
Nalıncı Hamit Dayı’nın dükkânının önünde biri sağda, biri solda iki akasya ağacı bulunurdu. Her yıl sonbaharda Hamit Dayı bu akasyaları budardı.
Yine böyle bir sonbahar günü, mahalleli dükkân önünde toplanmıştı. Topal Basri ve Kör Selahattin Amca da oradaydı. Hamit Dayı elinde testeresiyle ortaya çıktı, kalabalığa dönüp ciddi bir ifadeyle şöyle dedi:
— Ağaca Topal Basri çıksın, dalları da Kör Selahattin tarif etsin!
Bu söz üzerine mahalle kahkahaya boğuldu. Kalabalık gülmekten kırılır; biri topal, diğeri görmez, ama her ikisi de mahallenin sevilen simalarıdır.
Fotoğraf 1: Hamit Dayı'nın dükkânın önündeki iki akasya ağacı, Aylin Çalış arşivi
Yıllar böyle neşeyle geçer. Ancak her hikâyenin bir vedası vardır.
Hamit Dayı 9 Ekim 1986’da vefat ettiğinde, cenaze evinde başka bir tablo yaşandı: Bir yanda gözyaşları dökülürken, diğer yanda insanlar onun müzikal zekâsıyla ördüğü anıları anlatıp gülüyordu. Tabutun başında kimisi “hortumlu hasta ziyaretini”, kimisi “çuvaldan fırlayan kedileri” hatırladı. Çünkü o, sadece yaşarken değil, giderken de herkesi güldürmeyi başaran ender insanlardandı.
Hamit Dayı’nın yaşamı, yalnızca kişisel başarılarla değil; toplumsal dayanışma, üretkenlik ve paylaşım kültürüyle de örülüdür. Onun adı, bugün hâlâ Bafra’nın hafızasında saygıyla anılan, çok yönlü bir halk insanını simgeler. Yaşamı boyunca ardında bıraktığı izler, yalnızca Tabakhane Mahallesi’nin sokaklarında değil; anlatılan anılarda, edilen dualarda ve adı geçen her sohbette yaşamaya devam eder.
______________
Takunya (Nalın): Genellikle hamam gibi ıslak zeminli yerlerde kullanılan, yüksek ökçeli ve ağaçtan yapılmış geleneksel bir ayakkabı türüdür. Bafra yöresinde bu kelime halk arasında “lalin” şeklinde telaffuz edilir. Bu yüzden, takunya üreten ya da satan Hamit Dayı’ya halk arasında “Lalinci” lakabı verilmiştir.
Bu yazının yazılmasında bana her türlü desteği esirgemeyen Hamit Çalış’ın kızı Aylin Çalış’a ve Aylin hanımın kızları Emine ile Derya Hanımefendilere sonsuz teşekkür ediyorum.
"Bu anlatımda adı geçen Bafra’nın kıymetli büyüklerine Allah’tan rahmet diliyorum. Onlar, bu topraklara emek vermiş, iz bırakmış değerlerdir. Mekânları cennet, hatıraları daima hayırla yâd olsun."
KAYNAKÇA
AHISHALIOĞLU, Alptekin, Bafra Ah Bafra, Kurtiş Matbaacılık, İstanbul 2008.
KOCAİMAMOĞLU, Sudi, Polonyalı Babaanne, Sınırsız Yayınevi, Ankara 2017.
KAYNAK KİŞİLER
Aylin Çalış (15.06.2025)
KİŞİSEL ARŞİV
Aylin Çalış
Safet Ay