Bir Kıvılcımın Bedeli: Keyiften Kâbusa Dönen Orman Yangınları

Abone Ol

Yaz mevsimi… Tatil, deniz, piknik, doğa yürüyüşleri… İnsanların huzur bulmak için doğaya kaçtığı zamanlar. Ağaçların arasında serinlemek, kuş sesleriyle uyanmak, gökyüzüne uzanan dalların altında birkaç saat geçirmek ne kadar da güzeldir. Fakat bazı güzelliklerin bedeli ağır olabiliyor. Özellikle de bilinçsizce yakılan küçük bir ateşin, keyif için bırakılan bir izmaritin ya da cam şişelerin ardından gelen koca bir yangının bedeli…

Ormanlar, doğanın kalbidir. Her ağacın içinde onlarca kuşun yuvası, her çalının altında sayısız canlının yaşam alanı vardır. Oysa biz insanlar, sadece birkaç saatlik keyif uğruna, geri dönüşü olmayan yıkımlara neden oluyoruz. Birkaç saniyede yanan kuru yapraklar, bir anda tüm ormanı saran alevlere dönüşüyor. Saatler içinde yüzlerce dönüm arazi, binlerce canlı ve milyonlarca umut yok oluyor. Çünkü birileri piknik yaparken ateşi söndürmeden ayrılıyor. Çünkü birileri doğada içtiği sigaranın izmaritini düşünmeden yere atıyor. Çünkü birileri cam şişeleri güneşe bırakıyor ve mercekleşen ışık, alevin tohumunu taşıyor.

Orman yangınları yalnızca ağaçları yok etmez. Toprak da ölür. Çünkü ormanlar, yağmur suyunu emer, toprak kaymalarını önler. Yangından sonra çıplak kalan toprak savunmasızdır. Sel gelir, heyelan olur, kuraklık başlar. Yani bir orman yandığında, sadece o bölge değil, bir ülkenin dengesi sarsılır. Ekolojik sistem bozulur. Hayvanlar ya yanar ya da yuvasız kalır. İnsanlar nefessiz, doğa sessiz, gökyüzü dumanlı olur.

Orman yangınlarının çoğu insan kaynaklıdır. Yani engellenebilir, önlenebilir, yaşanmayabilirdi. Sadece birkaç dakika daha dikkatli olunarak binlerce hektar orman kurtarılabilir. Ama o dikkatsizlik, bir anda doğayı cehenneme çevirir. Ve o yangının görüntüleri ekranlara düştüğünde çoğumuz iç çekerek, üzülerek bakarız. Oysa öncesinde aynı hassasiyeti göstermemişizdir.

Ormanları korumak bir seçenek değil, zorunluluktur. Bu sadece çevrecilerin değil, hepimizin sorumluluğudur. Her vatandaş bir orman bekçisidir aslında. Ormana girdiğimizde sadece iz bırakmalı, asla ateş bırakmamalıyız. Piknik sonrası yerde tek bir kıvılcım bile kalmamalı. Sigara içilen alanlarda izmaritlerin toplanmasına ekstra dikkat edilmeli. Cam şişeler ormana asla atılmamalı. Bu, doğaya duyulan saygının en basit ama en etkili yoludur.

Yangınlarla birlikte yok olan yalnızca ağaçlar değil, aynı zamanda geleceğimizdir. Çünkü ormanlar, çocuklarımızın oksijeni, geleceğimizin sigortasıdır. Her yanan ağaç, bir çocuğun geleceğinden çalınmış bir nefes demektir. Her yok olan orman, bizim de yok oluşumuza bir adım daha yaklaştığımız anlamına gelir.

Sonuç olarak; doğada yaktığımız her ateşin sorumluluğunu taşımalıyız. Çünkü bir kıvılcım, sadece bir kuru dalı değil, binlerce canlının hayatını yakabilir. Unutmayalım ki keyif için yaktığımız bir ateş, ardında yıllarca onarılamayacak bir yara bırakabilir. O yüzden doğaya karşı dikkatli, özenli ve sorumlu olmak zorundayız. Çünkü bu dünya bizim değil, bize emanet. Ve bu emaneti yakarak değil, koruyarak sahiplenebiliriz.
Ormanlar yanarken sadece ağaçlar değil, insanlık da yanar.