Türkiye coğrafyası, geçmişten bugüne kadar, kimisi doğal, kimisi ise insan kaynaklı birçok afete sahne oldu. Bu acı olaylardan kazanılan tecrübeler ışığında birçok önemli adımlar atıldı. Ancak uzmanlar bu adımların daha da fazla olması gerektiğini ifade ediyor.

“Dünya afetlere karşı başarısız bir dönem geçiriyor”

İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Serhat Yılmaz, Türkiye’de yaşanan afetlerin zararlarının en aza indirilmesinde planlama ve koordinasyonun önemine vurgu yaparak, “Afetlere yönelik yürütülen faaliyetlerde en etkili yöntem; birey, kurum, kuruluş, yerel ve merkezi yönetim düzeyinde gerçekleştirilecek planlama çalışmaları ve birbirleri ile oluşturacakları uyumdur” dedi.

Türkiye’de yaşanan afetlerin büyük boyutlara ulaşmasının temel sebebinin toplumsal ve yönetimsel alandaki bilgi ve bilinç düzeyinin düşüklüğü olduğunu savunan Yılmaz, şöyle konuştu: “Bu bilinç eksikliği nedeniyle, toplum olarak ne tür tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu belirleyecek ve bu tehlikelerin neden olacağı zararları afet öncesinden engelleyecek çalışmalara ihtiyaç duyuyoruz. Risk azaltma olarak tanımlanan bu yaklaşımın temelinde, “afet olmadan önce yapılacak her hazırlık afetin neden olacağı kayıp ve zararları azaltır” anlayışı var. Tarih boyunca yaşanan afetlerde bu farkındalığın oluşmaması ağır kayıplar için gerekçe olabiliyordu. Ancak son 20 yılda dünya genelinde risk azaltma çalışmalarının önemi kavranabilmiş olmasına rağmen, 21’inci yüzyılın geride bıraktığımız bölümüne baktığımızda gerek dünyanın gerekse ülkemizin, ödediği bedeller dikkate alındığında, afetlere karşı çok da başarılı bir dönem geçirdiğini söylemek pek mümkün görünmüyor.”

“Afetten korunma çalışmalarını içselleştirmek gerekiyor”

Bu durumun en önemli sebeplerinin başında, risk azaltma çalışmalarının yetersiz kalışı ve toplumsal olarak içselleştirilmemesinin geldiğini belirten Yılmaz, “Yani yönetimsel olarak ne kadar afete hazır olunursa olunsun bireysel hazırlıkların tamamlanmadığı bir bölgede gerçekleşecek doğa, insan ya da teknoloji kaynaklı büyük bir olay veya kaza afet sonucunu doğuracaktır. Çünkü kaynağı ne olursa olsun afetler sonuçları itibariyle sosyal bir olaydır ve toplumları etkiler. Sözgelimi eğitim, sağlık, güvenlik veya afetle mücadele birimlerinde çalışanlar afetten zarar görürse hem günlük yaşamın kesintiye uğraması hem de afet sonrası yürütülmesi gereken çalışmaların aksaması kaçınılmaz olur. Bu nedenle afetlere yönelik gerçekleştirilen çalışmaların temelinde birey yer alır ve yürütülen çalışmaların mutlaka toplum merkezli, aktif katılımcılığı teşvik eden çözüm ortaklığı sunan anlayışlarla gerçekleştirilmesi gerekir” diye konuştu.

Afet yönetiminin planlı olmayı ve koordinasyonu gerektirdiğini bildiren Yılmaz, bu durumun sağlanamadığı afet yönetim çalışmalarının hedeflerine ulaşamayacağını söyledi. Yılmaz, planlama ve koordinasyonun temel amacının ise afet ve acil durumlara neden olabilecek herhangi bir olay veya kaza anında ve sonrasında insan yaşamına ve mekânlara zarar verebilecek risklerin olay veya kaza öncesinde mümkünse bertaraf edilmesini, değilse neden olacağı zararı en aza indirilmesini sağlamak olduğunu belirtti.

Afet ve acil durumlarla ne zaman ve nerede karşılaşılacağı öngörülemediği için afet öncesi planlama çalışmalarının hayati önem taşıdığını belirten Yılmaz, yönetimsel alanda yasal zorunluluk nedeniyle planlı olmaktan söz edebiliriz ancak bu planlar ya vatandaşa sirayet etmiyor ya da kâğıt üzerinde kalıyor dedi. Hatta kâğıt üzerinde kalan bu planların sadece denetlemelerde “afet ve acil durum planlama çalışmalarını yapıyoruz” denmek için kullanıldığını belirten Yılmaz, bu durum değişmedikçe gelecekte meydana gelecek afetlerin geçmişten farklı sonuçları olmayacağını söyledi. Bu kısır döngünün afet ve acil durum planlarının aile düzeyine kadar inmesi ile kırılacağını belirten Yılmaz, ancak bu şekilde gerek kurumsal düzeyde gerekse yerel ve merkezi yönetim düzeyinde hazırlanan planların vatandaşı ilgilendiren kısımları aileler tarafından öğrenilebilecek ve hazırlanan planlar daha sağlıklı işletilebilecektir dedi.

“Aileler de afet planı yapmalı”

Afetin ne zaman olacağının genellikle öngörülemediğini belirten Yılmaz, gün içerisinde iş yeri, okul veya ev gibi farklı mekânlarda bulunan aile üyelerinin olası bir afet anında hangi acil durum güzergâhlarını kullanabilecekleri, kendilerine en yakın toplanma alanının nerede olduğu, çocuk okulda ise okuldan nasıl alınacağı gibi birçok soruya ancak daha önceden planlayarak cevap bulabilirler dedi. Yılmaz, ayrıca planlama çalışmalarının, bireylerin yaşadıkları veya çalıştıkları semtlerdeki ihtiyaç anında kullanabilecekleri acil durum yollarının, toplanma merkezlerinin yerel yönetimler aracılığı ile sorgulamasına, çocuklarını gönderdikleri okulların afet ve acil durum planlarını öğrenerek planlama çalışmalarına aktif katılımlarına olanak sağlayacağını ve çalıştıkları iş yerlerinde üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmede çok önemli faydalar sağlayacağını söyledi.

Yılmaz, ancak bireyler tarafından talep edilen ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilen ve tatbikatlarla denenerek işlerliği sorgulanan planların toplum tabanlı bir yapı oluşturabileceğini savundu. Yılmaz, bu tarz yaklaşımlardan yoksun planlamalar ile afet sonrası toplumsal ihtiyaçların karşılanmasının ve oluşacak paniğin engellenmesinin pek mümkün olduğuna inanmadığını söyledi.

Aile afet planının nasıl olması gerektiği sorusuna Yılmaz, aile bazında hazırlanacak bir afet ve acil durum planının şu sorulara kesin, açık ve net bir biçimde yanıt vermesi gerektiğini söyledi:

Yaşanılan il, ilçe ve mahallede afet ve acil durumlara neden olabilecek veya risk oluşturabilecek hususlar neler?

Yaşanılan binanın yapısal sağlamlığı ne durumda?

Ev eşyalarının, olası sarsıntılarda neden olacağı zararlar neler?

Afet anında bir arada olunmadığı durumlarda, acil durum buluşma yerleri nereler olacak?

Afet ve acil durum anında aile üyeleri ile nasıl iletişim kurulacak?

Afet anında gerekli olabilecek temel yaşam ihtiyaçları neler?

Aile üyeleri arasında varsa çocuk, yaşlı, engelli bireylerin özel ihtiyaçları nasıl karşılanacak?

Önemli evraklara nasıl ulaşılacak?

Afet ve acil durum anında nasıl davranılması gerekir?

Acil durum numaraları hangi durumlarda ve nasıl aranacak?

Tahliye hangi durumlarda ve nasıl yapılacak?

Tahliye halinde evdeki elektrik, su ve doğalgaz gibi birimler nasıl devre dışı bırakılacak?

Yangın, sel gibi ikinci risklere karşı ne tür önlemler alınacak?

Aile afet planının ayrıca aile bireylerinin özel ihtiyaçlarına göre geliştirilmesi ve yapılan tüm hazırlık çalışmalarının ve planların olası bir afet veya acil durum anında istenilen performansta işletilebilmesi için öncesinde tatbikatlar ile test edilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Tüm bu hazırlık çalışmaları, afetler konusunda karamsarlık oluşturulmadan, afetlerin etkilerinden korunabilmenin sağlanabilmesi için afet riskinin ülkemizin değişmez bir gerçeği olduğunun farkındalığı ile yapılmalıdır dedi.

Yılmaz, “Unutmamak gerekir ki afetlere yönelik yapılan tüm hazırlıkların temelinde insan can ve mal güvenliğinin korunması, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanarak ekonomik kayıpların önlenmesi, iş ve günlük yaşam sürekliliğinin devamlılığı yer almaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı afetlere hazırlıkta tüm bireyler sorumluluk sahibidir” diyerek sözlerini noktaladı.