Yaşadığımız son depremlerle birlikte toplumda iki şey ön plana çıktı. Birisi imkanları ölçüsünde depremzedelere ayni ve nakdi bağış yapan, arama ve kurtarma faaliyetlerine fiilen katılan, elinden bir şey gelmiyorsa felaketzedelerin acısına yürekten ortak olan iyilikseverler. Diğeri de sosyal medyada yaptığı asılsız paylaşımlarla toplumda korku ve panik yaratarak ülkemizi kaosa sürüklemeyi hedefleyen vatan hainleri… 

İnsana iyilik yapmak yakışır. İyilik, karşı taraftan herhangi bir şey beklemeden karşılıksız yapılan maddi ya da manevi destektir. Depremzedelere yapılan bağış ve yardımlar onların barınma, beslenme ve giyinme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamada kullanılarak, soğuk kış günlerinde aç ve açıkta kalmasını önledi. 

Depremler on binlerce can aldı. Kimi eşini, kimi de çocuğunu kaybetti. Ana babasını kaybedip öksüz ve yetim kalan çocuklarda var. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ekranlardaki deprem görüntüleri izleyenlerin yüreğini dağladı. Deprem olmadan önce ekonomik olarak hali vakti yerinde olan bir kişi, depremden sonra bir ekmeğe muhtaç hale geldi. Veren el, bir anda alan el durumuna düştü. İlk depremde gece karanlığında pijama ile elbisesiz, kimliksiz ve cüzdansız olarak kendini sokağa atabilenler, canını kurtardığına şükretti.  

Depremden etkilenen 11 il ile Sivas’ın Gürün ilçesinin toplam yüzölçümü 110 bin kilometrekarenin üzerinde. Bu büyüklük Küba, İzlanda, Güney Kore, Macaristan, Portekiz, Ürdün, Sırbistan, Azerbaycan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Gürcistan, Danimarka, Hollanda, Belçika ve Ermenistan’ın her birinden daha fazla. 

Bu büyüklükteki bir coğrafyada depremle mücadele etmek her devletin yapabileceği bir şey değil. Felaketin derece ve düzeyi büyük olunca, ister istemez arama ve kurtarma çalışmalarında bazı gecikmeler, mücbir eksiklikler de olabiliyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ülkede görülürse görülsün, bu çaptaki doğal afetle ve yıkıcı etkileriyle başa çıkmak hiç de kolay değil. Devletimiz bir kez daha büyüklüğünü ve gücünü gösterdi. Arama ve kurtarma faaliyetlerinin yanında, yaralıların hastanelere sevk edilmesi, evleri yıkılmış ailelerin yurtlarda, çadır kentlerde iskan edilmesi, konteynerlerin kurulumu ve altyapılarının hazırlanması, kısa sürede bozulan yolların tamiri gibi çalışmalar, takdire şayandı.  

Devletimiz bir yandan deprem felaketi ile uğraşırken, bir yandan da sosyal medyada yalan yanlış paylaşımlar yapanlarla uğraşmak durumunda kaldı. “Deprem bölgesinde her şey var, sadece devlet yok” diyen art niyetliler, sokaklarda ve enkaz başlarında nöbet tutan asker ve polisimizi, yaralıları tedavi eden doktor ve hemşirelerimizi, yardım malzemelerini dağıtan AFAD ve Kızılay görevlilerini neden görmediler acaba?