Geleceğin mesleklerini ve bilim dallarını belirleyecek olan gençleri artık 4. nesil üniversitelerin yetiştireceğini ifade eden Prof. Dr. Nail Öztaş, “Dönüşümün hızlandığı bu zaman diliminde artık geleceğe fiziki şartlardan bağımsız, bilim ve teknoloji alt yapısı uygun ‘4. nesil üniversiteler’ yön verecek. Bunun için gençlerin dünya üzerinde kendini kanıtlamış üniversiteleri tercih etmeleri gerekiyor” dedi.

Tercih broşürlerinin yayınlanmasını bekleyen öğrenciler şimdiden hangi üniversite ve bölümü tercih edeceklerine dair araştırma yapmaya başladı. Her geçen gün gelişen ve değişen eğitim sektörü ile birlikte ‘Hangi üniversite çağa uyum sağlıyor ve bana en iyi eğitimi verir?’ sorusu gençleri ve aileleri daha da endişeli hale getiriyor. Özellikle tüm dünyada bütün sektörleri etkilediği gibi eğitim sektörünü de etkileyen korona virüs ile birlikte yeni dünya düzeninde artık fiziki şartlardan bağımsız eğitim hayatı konuşuluyor. Bu anlamda üniversite tercihleri için öğrencilere yardımcı olmak adına tavsiyelerde bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektör Yardımcısı aynı zamanda da Siyaset Bilimi ve Kamu Profesörü Prof. Dr. Nail Öztaş, “Yeni dünyanın en zenginleri, en güçlüleri ve en girişimcileri otomobil ve demir çelik üreticileri değil, yeni fikirleri olan insanlar olacak. Gençlere güvenip onlara büyük bir havuz sunarak geleceğin mesleğini ve bilim dalını ortaya çıkartabileceği üniversiteler olan 4. nesil üniversiteleri tercih etmeliler” dedi. Prof. Dr. Nail Öztaş aynı zamanda meslek tercihleri için de dönüşüme ve çağa ayak uydurabilen mesleklerin ayakta kalabileceğine dair uyarılarda bulundu.

“Yeni dünyanın en zengini, en güçlüsü yeni fikirleri olan insanlar”

Artık bilim ve teknoloji çağına uyum sağlayan ve yeni fikirleri olan mesleklerin hayatta kalabileceğini ifade eden Nail Öztaş bu anlamda dönüşüme uyum sağlamanın önemli olduğuna dikkat çekerek, “Dönüşümün hızlandığı bir çağda yaşıyoruz. Hazırlanan raporlara göre dünyadaki mevcut mesleklerin yüzde 60’ının önümüzdeki 10 yıl içerisinde değişeceği ya da ortadan kalkacağı tahmin ediliyor. Bu değişimi ve yeni mesleklerin neler olacağını da ne idareciler ne siyasetçiler ne üniversite hocaları olan bizler belirliyoruz. 1955 yılında dünyadaki en büyük 500 firma arasında yer alan firmaların yarısından fazlası bugün o listede yok. Yerine hepimizin bildiği bilgi teknolojileri ağırlıklı firmalar var. Bunların olacağını 10-20 yıl önce söyleseydik sadece çok az insan dikkate alırdı. Bugün bu firmaların sahibi, yani yeni dünyanın en zenginleri, en güçlüleri ve en girişimcileri otomobil ve demir çelik üreticileri değil, yeni fikirleri olan insanlar. Bunlar da öğrencinin merakı, ilgisi, farklı disiplinleri ve bilgileri bir araya getirmesi sonucu ortaya çıkan mesleklerin ürünleri. Dolayısıyla kimya, fizik, biyoloji gibi klasik temel alanlar ölmez ama bunların çapraz bir araya gelmesi sonucu inanılmaz yeni meslekler çıkıyor. Bunları da ortaya çıkaracak olan gençler. O yüzden biz gençlere ilginize, merakınıza ve yeteneğinize göre seçim yapın diyoruz” şeklinde konuştu.

“4. nesil üniversiteler öğrencilere sınırları kaldıran imkânlar sunuyor”

Üniversitelerin artık öğrencilere tek bir alana değil ilgileri doğrultusunda birçok alan için fırsat vermesi gerektiğini de vurgulayan Öztaş, “4. nesil olarak tanımladığımız üniversitelerin yeni misyonunun, sınırları katı, duvarları yüksek bölümler programlar alanlar çizmek değil, tam tersine bu zenginliği çeşitliliği yakalayacak ortamı sunmak olduğunu düşünüyoruz, en anahtar nokta bu. Yani siz öğrenciye büyük bir havuz sunmalısınız ki o öğrenci geleceğin mesleğini, geleceğin bilim dalını ortaya çıkaracak. Mesela, bizim üniversitemizin fakültelerinde 270’in üzerinde seçmeli ders var. Yani biz öğrenciyi hiçbir zaman zorlamıyoruz. İlgisine ve yeteneğine göre gidip seçebiliyorlar. Sabit bir alana yönelmek zorunda değiller. Okuduğu dalla başka bir alanı birleştirip gelecek için yeni bir alan ve mesleki konum oluşturabilirler. Örneğin, uçak mühendisliği ve gastronomi gibi. Gelecekte her ikisine de hâkim olan yeni alanlar oluşabilir. Dolayısıyla gelecek inanılmaz fırsatların olduğu bir gelecek. Tehdit olarak algılamamak lazım ve gençlerimize güvenip o yenilikleri, bilim alanları ve meslekleri ortaya çıkarabilecekleri ortamı sunmalıyız. Bunu sunduğumuz an hem medeniyetimizin ihya edilmesi projesi anlamında hem bilime susadığımız büyük katkıların yapılabilmesi anlamında hem de gençlerimizin iyi yetişip refah düzeyimizin artması açısından buna çok ihtiyacımız var. O kalıpları kırmamız lazım. Geleceğin üniversitesinin, kampüsünün, bölümlerin ve programlarının mekânın kalkacağı 4. nesil üniversiteler dönemine geldik. Dolayısıyla bizim bunu yapmamız lazım” dedi.

“Tercihlerde dünya çapında başarı da ele alınmalı”

Üniversite başarılarının sadece ülke çapında değil dünyaya da yayılmış olması gerektiğini tavsiyelerine ekleyen Öztaş, “Böyle bir dünyada üniversitelerin neyi yapabildikleri neyi yapamadıkları çok net. Bilimsel araştırma sayınız bunların etkisi laboratuvar sayınız, hoca oranınız, öğrenci oranınız bunların hepsi kullanılıyor. Peki, 4. nesil bu değişen dünyanın üniversitesinin başarısını nasıl ölçeriz sorusuna gelmiş durumda. Burada çok kullanılan şeylerden birisi örneğin prestijli bir dünya üniversite sıralaması olan Times Higher Education’ın (THE) kullandığı sürdürülebilirlik kriterlerini kullanarak yapılan sıralama. Gezegenin, ekolojinin, toplumun ve ekonominin sürdürebilirliğinin ne kadar önemli olduğunu bu pandemi döneminde tekrar anladık. Dünya bankasının tespit ettiği 17 tane sürdürebilirlik hedefine göre üniversiteler sıralanıyor. Üniversite seçimlerinde bunlar devreye girmeye başladı. Üniversitemiz de bu anlamda muazzam bir başarıya imza attı, dünyada eğitimin kalitesi konusunda ilk 100’e girdik. Sürdürebilir enerji, kullanılabilir kaliteli sağlık hizmeti gibi konular ele alınarak sadece üniversitesinin ürettiği bilim, verdiği eğitim değil aynı zamanda içinde bulunduğu mahalle, kent, ülke, toplumla ve dünya ile etkileşimi de ölçülüyor. Bunlar da dünyanın geleceğinin gittikçe daha da çok önemseyeceği faktörler ve 4. nesil üniversitelerin çok fazla üzerinde düşünmesi, durması gerekiyor. Türkiye’de mesela ‘Sürdürebilirliğe Girişi’ zorunlu ders olarak bütün fakültelerinde okutan tek ve ilk üniversiteyiz. Çünkü elimizde bir tane dünyamız var ve bu yüzden çok önemli” ifadelerini kullandı.

“Kendini güncellemeyenin rekabet şansı yok!”

Son olarak da geleceğin mesleği konusunda dikkatli davranmak gerektiğini ve gençlerin kendilerini devamlı olarak yenilemeleri gerektiğini söyleyen Öztaş, “Aslında hangi bölümü yazacağım sorusuna çok da takılmak gerekmiyor. Girsinler istedikleri bölüme, gönüllerinde yatanlara ama farklı alanlardan beslenebilmeyi o zenginliği çeşitliliği yakalamayı hedeflesinler. Sağlanan çift anadal, yandal imkânları var. Bizim kuşağın çok daha sınırlı olan imkânları çok çok aşılmış durumda. Yani siz sinema ya da psikoloji okurken gidip psikoloji ya da hukuk gibi dersler alabiliyorsunuz. Bu zihnin bedenin gönlün gelişmesi için şart. Bu bilginin bütüncül düşülmesi gerektiğinde de bunların hepsinin aynı anda beslenmesi ve geliştirilmesi gerekiyor. Gelecek çünkü bu şekilde yetişmiş gençlerin liderliğine çok ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda hangi meslekte olursa olsunlar devamlı olarak kendilerini yenilemeleri gerekiyor. Bilginin yarı ömrü dediğimiz bir istatistik var. Bugün tıpta bilginin yarı ömrü beş yılın altına indi. Yani bugün dünyanın en yeni en güncel en güvenilir bilgileriyle mezun olan bir hekim beş yıl içerisinde bildiklerinin yarısı ‘eski’ haline geliyor. Güncelliğini yitiriyor. Böyle bir dünyada sürekli öğrenmeyen insanın rekabet şansı yok. Kendini ailesini toplumunu tatmin edebileceği maddi ve manevi sonuçlar elde etme ihtimali zayıftır” diyerek sözlerini sonlandırdı.