Ne Altılı Masa’nın dağılması ne cumhurbaşkanlığı seçimi ne de seçimlerin hangi tarihte yapılacağı... Türkiye’nin tek gündemi deprem gerçeği ve depremzedeler.
Siyasette yaşanan olağanüstü gelişmeler depremi hiçbir zaman unutturamaz. Zira Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı en büyük felaket olmanın yanında dünyada gerçekleşen en büyük sarsıntıydı on binlerce can alan Kahramanmaraş merkezli deprem.
“Yüzyılın Felaketi” meydana geldiği andan itibaren tek yürek olan Türkiye, olanakları ölçüsünde yoğun yardımlarda bulundu, bulunmaya da devam ediyor. Ancak bölgeden gelen haberler, depremin ilk günlerindeki yoğunluğun azaldığı yönünde.
Depremzedeler sanki “unutulduk” duygusuna kapılmış gibiler. Televizyonda söyledikleri ve yakınmaları kamuoyunda böyle bir izlenim oluşturuyor. Barınma, gıda, giysi, su ve diğer temel ihtiyaçların tümü ile giderilmediği görüşünde bölge insanı. En çok konteyner ve çadıra ihtiyaç duyuluyor.
TOKİ yerle bir olan il ve ilçelerde konut yapımına başlasa bile depremzedelere teslimi bir yıl sonra olacak. O nedenle en acil ihtiyaç konteyner ve soğuğa karşı korunaklı çadır. İçme suyuna da çok talep var.
Devlet kurumlarının yanında sivil toplum örgütleri ile yardımseverler depremzedeler için ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. Lakin depremzedelerin haklı serzenişte bulunduğu gibi sanki yardımlarda azalma var. İlk günkü toplumsal seferberlik bir ölçüde azalmış görünüyor. 
Kuşkusuz yaraların el birliği ile sarılmasına omuz vermeyi sürdürecek toplum. Zira salt devletin katkısı ile giderilemeyecek kadar büyük yıkım var ortada. Elbette devlet babalığını gösteriyor, ilk öncelik olan konut ihtiyacını karşılamak için adımını attı.
Depremzedelerin taleplerinin karşılanması için varsıl kişilere daha fazla görev düşüyor, ellerini ceplerine daha fazla atmaları gerekiyor. Konteyner ve konut yapımına destek olmaları bekleniyor kendilerinden. Emeği ile geçinen insanlar yürütülen kampanyalara zaten gücü oranında katkı sağlıyor.
Büyük afetin yaralarını birlikte sarmak zorundayız. Gariban insanlara yalnız olmadıklarını, unutulmadıkları duygusunu sürekli yardımlarla yeniden kazandırmalıyız.
Yaşamını yitirenlerin hak sahiplerine prim ödeme gün ve çalışma süresi şartları aranmaksızın ölüm aylığı bağlanmalıdır. Marmara ve Düzce depremlerinin ardından malul kalanlarla ölenlerin hak sahiplerine 360 gün ile aylık bağlanırken, Van depreminde ölenlerin hak sahipleri ve malul kalanlara 30 gün hizmetle aylık bağlanmıştı.
Bu kez hiçbir koşul aranmadan ölenlerin hak sahipleri ve malul kalanlara asgari ücret düzeyinde aylık bağlanmalıdır. Hiç olmazsa yaralarına bir ölçüde merhem olacaktır...