Almanya’dan İstanbul’a gelen Servet, Çiğdem Böcek ve çocukları Kadir Muhammed ile Masal’ın, muhtemelen yediklerinden rahatsızlanıp Fatih’te konakladıkları otelden çeşitli hastanelerin acil servislerine başvurduklarını ve son gittikleri hastanede hayatlarını kaybettiklerini üzülerek öğrendik.
Bir aile, tatil için geldikleri ülkelerinde zehirlenerek hayatlarını kaybetti. Ne acı! Basından öğrendiğimiz kadarıyla aile, Beşiktaş’ta bir restoranda yemek yedikten sonra mide bulantısı ve kusma şikayetleri artarak Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülmüş; çocuklar müdahaleye rağmen kurtarılamamış, anne Çiğdem Böcek de 14 Kasım’da yaşamını yitirmiştir. Baba da acı sonu yaşadı.
“Ortaköy’de yedikleri kumpir zehirlenmesi can aldı” diye yazdı basın. Evet, gıda sağlığı alanında yasaların çok detaylı olduğu ancak denetim konusunda sınıfta kaldığımız ülkemizde bu tür gıda zehirlenmelerine ne ilk ne de son olarak rastlıyoruz!
Çok fazla istatistik olmadığı halde, sadece basında yazılan, 01.01.2014 ile 11.05.2018 tarihleri arasında gıda zehirlenmesi olarak kayda geçen rakam 9.884 kişidir.
Ülkemizde gıda sağlığı ve denetimi ile ilgilenen kurum Tarım ve Orman Bakanlığı’dır. Oysa gıda sağlığı ile ilgilenen bu kurumun çalışma alanında hekimlerin olmaması eksiklik değil midir? Hekim olmadan sağlık olur mu?
Tarım ve Orman Bakanlığı sitesinde şu cümleler çok dikkat çekici: “Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda güvenliğinin temin edilmesinde tek yetkili otoritedir.”
Aralık 2024’te Tarım Bakanlığı tarafından denetlenen üretim yeri sayısı 19.023’tür. Günde denetlenen üretim yeri sayısı 634 olarak anlaşılıyor. 84 ile bölünürse 7,5 rakamı karşımıza çıkıyor. Bu basit hesap, ülkemizde gıda denetimlerinin ne kadar az olduğunu ortaya koymaktadır.
Aralık 2024 rakamlarıyla gıda satış yeri denetimi sayısı 60.898 olarak açıklanmıştır. Günde 2.030 satış yeri denetlendiği anlaşılıyor. 84 ile bölerseniz 24 satış yeri denetlenmiş demektir. Görülüyor ki İstanbul gibi, Ankara gibi büyük metropolleri de işin içine katarsanız ülkemizdeki gıda üretim yeri ve satış yeri denetimlerinin ne kadar yetersiz olduğunu görürüz. Bu sonuçlarla, bu kurumsal yapı ile ekimden biçime, üretimden çiftçiye, hayvancılıktan ilaç ve gıda takviyesi ruhsatı vermeye kadar dev bir Tarım Bakanlığı’ndan bu kadar çok ve çeşitli görevleri beklemek ancak hayal olsa gerek.
Günde 7,5 gıda üretim yeri denetleyen, günde 24 gıda satış yeri denetleyen sistem çok başarılı sonuçlar alamaz. Bir ilçede bu kadar işletme ve gıda satış yeri var!
Sonuç: Gıda sağlığı ve üretimi–dağıtımı alanında ciddi bir boşluk mevcuttur. İlgililerden, bu konuda sorumlu olanlardan erken ve köklü çözümler istemek vatandaşlar olarak hakkımızdır. Böcek Ailesi’ne Allah’tan rahmet dilerken, artık gıda sağlığı alanında bize güven verecek atılımların gerçekleşmesini gönülden diliyoruz.
Gıdanın insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 1930 yılında çıkarılmıştır, günün ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Gıda denetiminde belediyelerin zabıtasına daha aktif görevler verilmelidir. Halk Sağlığı Kurumu da bu alanda görev almalıdır.