Öğretmen Meslek Kanun teklifi çok önemli. Yapılan açıklamalarla 44 yıllık sorumluluk duygum, zayıf ihtimal de olsa kavi muhyi eller, ciddiye alır belki umudumu doğurdu. Damdan düşe düşe edindiklerimi duyurmak istedim. Eğitim verdiği çoğu meslek mensuplarının kanunları var öğretmenin ama kendi meslek kanunu bu güne kadar çıkmadı, ne acı! Sadece 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu 43.maddesinde 2005 yılında yapılan değişiklikle adaylık sonrası öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen kariyer basamakları belirlendi, buna göre hazırlanan yönetmelik de yürürlüğe sokuldu. 2006’da bir kez yapılan uzmanlık sınavında da 106.536 uzman öğretmen atandı. Ancak sınav kazanılsa bile kontenjan sınırlaması olmasını haksız bulan Danıştay, yürürlüğü iptal etti. 2020 yılı itibarıyla müktesep hak sahibi 100 başöğretmen 83.350 uzman öğretmen bünyede kalabildi. Şimdi kariyer düzenlemesi ile 1.dereceye 3600, diğer derecelere alta indikçe azalan ek gösterge vermeyi de içeren Öğretmen Meslek Kanunu gündeme geldi. Bakanın eğitime siyaset gözlüğünden bakılmamalı sözünü takdirle herkesin katkı vermesi gerekirken yazık ki bazı sendikalar, öğretmenler, eğitim bilimi uzmanları ağırlıkla dağ fare doğurdu tepkisi koyuyorlar ortaya. Muhalefet de yine güvensizlik pompalıyor. Yapmayın efendiler! Yıllar önce “Dünyayla rekabet edemezsek vagon oluruz, meslek liselerini artırmalıyız.” demişti Erdoğan. Heyecanlandım dil döktüm size: Çevresinde kenetlenelim, el birliğiyle eğitimi işe odaklayalım, fırsat bu dedim. İmam hatip allerjiniz depreşti, bu tarihî söze sahip çıkmadınız. “Okul varsa dershane niye var?” dediğinde de kötü niyet okudunuz. Millet aşkına ne zaman bitecek bu kötü niyet kuşkunuz? Eğitimi millî birlik içinde siyaset üstü ele almadıkça her kafadan birbirine zıt ayrı ses çıkacak, iktidarlar da ben böyle yaptım oldu diyecek ama çekişmeler içinde yine olamayacak tabi. Olsaydı Cumhurbaşkanı, her alanda dönüşüm gerçekleştirdik ama eğitim ve kültürde ilerleyemedik der miydi? Bırakalım artık çaresizlik, kaos üretmeyi, yeter! Eğitim aklın yolu bir diyerek milletçe el ele çözmemiz gereken bir millî güvenlik sorunu haline geldi artık. Devletin yönetimine aday tüm siyasetçilerin üzerinde uzlaşması gerek. Bilim insanları, iş-sanat-medya-diyanet dünyası ve STK’ların genel kurul oy çokluklarının ortalamasına dayalı ortak irade belirlenmeli. Bu iradenin seçtiği üst komisyon da en az 3 yıl süreçli Temel Millî Kültür ve Eğitim Kanunu (TEMKEK) taslağını hazırlayıp TBMM’ye sevk etmeli ki sorun kökten çözüle. Madem bu gündem değil, bari Bakanın açtığı şemsiyenin altına ışık tutun da az yanlış yapsın. Her kesimden insanlar dinleyegeldim yıllarca gözlerim açık! Araştırdım, soruşturdum, gözledim, denedim; anladım ki milletin feryadı açık ve net şu: Yok mu insanı sınavsız ölçme ve değerlendirmenin bir yolu? Bu feryada çare araya, düşüne, yora geldim bu yaşa. Şimdi diyorum ki yazılı veya sözlü kısıtlı zamanda yapılan ve bir süre sonra da unutulması kaçınılmaz ezberletilmiş yığın bilgilerden sınav, hiçbir değeri ölçmüyor. Bu sınavdaki başarılı-başarısız arasında değer farkı da yok! Hatta bazen başarısız olan, girdiği yığın bilgi sınavının alanıyla ilgili bir işi diğerinden çok daha iyi yapabiliyor. Denedim de gördüm. İşte size yaptığım örnek bir deney ve belgeli sonucu: Sınıftan telaş içeren bir cümleyi hazır metinden seçmelerini istedim. İki ayrı cümlede birikti cevaplar. 3 gün ara verdim, sonra onlardan şu soruma cevap yazmalarını istedim: Okula gelirken servisinizin yoldan çıktığını fark ederseniz ne yaparsınız? Telaş içerikli “Önüne bak, yoldan çıkıyor araba.” yerine, yanlış olan “Burnum tıkalı, nefesi zor alıyorum.” cümlesini seçenler, daha etkili telaş cümleleri kurmuşlardı. Bulmalarını istediğim o doğru cümleye çok yakın kullanımlar da vardı. Bunun gibi arkadaşlarımla yaptığımız birçok deneyle tespit ettik ki her ders emekle bilgi kullanmaya yani işe odaklanabilir ve eğitim iş içinde olursa eğitimdir. Yapamadık da ne oldu? Tam anlamıyla elinden iş gelen, düşünen, üreten, icat ve keşif yapabilen kuşaklar yetiştirebildik mi? Şu somut gerçeğe dikkat! PISA, OECD’nin 15 yaş grubu öğrencileri milletler arası seviye araştırmasıdır. Ne seviyesi bu? Okullarda kazanılan bilgi ve becerileri sosyal hayatta kullanabilme seviyesi. Araştırma ölçüm aracı sınav ama bizde benzeri başarıyla yapılamadı daha. Önceki Temel Eğitim Genel Müdürü Cem Gençoğlu, 2017 sonunda fikir alma amaçlı sınav örneği vermişti bana. Sorular tam olmasa da iyi seviyede bilgi kullanma gücü ölçebiliyordu. Sevindim, ilkti bu. Doğru bir mantıkla puan verilesi yanlış cevapları da puanlama hassasiyeti eksikti sadece. Yıllardır düşünme eğitimini göz ardı eden MEB bunu da yapmayı aklına getiremezdi tabi. Ziya Öğretmen sonrası tufan demiştim ama yeni Bakan Özer açıklamalarıyla umut veriyor. Ciddiye alırsa kendisine öğretmen eğitimini bu nirengi noktasından kanunlaştırmasını öneriyorum. 180 saat uzman, 240 saat başöğretmen eğitimi ardından sınavla bu kariyerleri vermek harika! Ancak PISA anlayışına geçilebilecek mi? Fakültelerden itibaren müfredatlar işe odaklanmadan, öğretmenlerimizi iş içinde eğittikten sonra PISA mantığında ama süreçli sınavlarla sertifikalandırmadan yine havanda su döveriz. Bakan ve ekibine, TBMM’ye kolaylıklar diliyor, milletin sesi müziğimin lingini arz ile derslik değil işlik diyorum. Kanun, hayırlı olsun milletimize! Mahcup etme Allah’ım! İş bilen milletim, yükselen milletim; iş içinde eğitim diyor sistemim!