Asgari ücrette komisyon bilmecesi…

Abone Ol

Ortalama ücret haline gelen asgari ücrette geri sayım başladı. Aralık ayı başında masaya oturacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu üç veya dört toplantının ardından 2026 yılında uygulanacak yeni ücreti saptayacak.
Komisyonunun aralık ayı içinde belirleyeceği yeni ücret Şubat 2026’da emekçinin cebine girecek. 2025 yılı başından geçerli ücretine yüzde 30 oranında zam yapılan, beklentilerine karşın temmuzda ara zamdan yoksun bırakılarak mağdur olan 10 milyona yakın emekçi, 2026 yılında asgari ücrete yansıtılacak artışa odaklandı.
Komisyonunun toplanmasına iki ay kala ücrete yapılacak zam kadar komisyonda emekçileri temsil eden Türk-İş’in takınacağı tutum da merak ediliyor. Zira, genel başkan Ergün Atalay, 2025 yılı asgari ücreti saptama çalışmaları sırasında taleplerinin dikkate alınmadığını, çoğunlukla işveren ve hükümet temsilcilerinin oyları ile ücretin belirlendiğini açıklamış, Türk-İş komisyon masasından kalkmıştı. Atalay, emekçiler lehine değişene dek komisyon toplantılarına katılmayacaklarını açıklamıştı. Türk-İş, kendilerinin yanı sıra diğer işçi sendikaları konfederasyonları temsilcilerinin de komisyonda bulunmasını savunuyor. Ne var ki, Ergün Atalay’ın açıklamalarının üzerinden nerdeyse 10 ay gibi uzun süre geçti, hükümet bu çağrıya yanıt vermedi.
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 15 kişilik komisyonda asgari ücret genelde patron ve hükümet temsilcilerinin oy çokluğu ile belirleniyor. İşçi ve hükümet temsilcilerinin oyu ile sadece dört kez asgari ücret saptandı. Çoğunlukla iktidarın masaya getirdiği patronların desteklediği yaşamın gerçekleri ile örtüşmeyen, emekçiyi mağdur eden zam oranları benimseniyor. Türk-İş, yıllardır süren bu oyuna “dur” demek için komisyon toplantılarına artık katılmayacağını duyurdu. Bakalım ne denli sözlerinin arkasında durabilecek. Hükümet yapıyı değiştirerek DİSK ve Hak-İş’in de komisyonda yer almasını olanak sağlayacak düzenlemeyi gerçekleştirecek mi? Yeni ücret işçi tarafı olmadan nasıl belirlenecek? Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantısına iki ay kala buna yönelik tartışmalar şimdiden alevlendi.
Aralık ayına doğru geri sayım başlarken, 10 milyona yakın emekçiyi yakından ilgilendiren ücret zammına ilişkin talep edilecek zam oranları kuşkusuz önümüzdeki günlerde kamuoyuna yansıyacak.
DİSK-AR’ın araştırmasına göre asgari ücret düzeyinde ve komşuluğunda çalışanların oranı yüzde 50 civarında. Merkez Bankası bu oranı yaklaşık yüzde 50, bazı sektörlerde ise daha yüksek oranda olduğunu değerlendiriyor. IMF’in raporuna göre ise kayıtlı çalışanların yüzde 43’ü asgari ücret veya altında ücretle emek harcıyor. Her üç verilerin ortaya koyduğu acı gerçek, Türkiye’de çalışanların yüzde 50’sinin asgari ücrete talim ediyor olması. Asgari ücret Türkiye’de ortalama ücret haline geldi. Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 4 ve altında.
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmasında sendikalaşma ve bağıtlanan toplu iş sözleşmesi oranının çok düşük olması önemli etken. Sendikal haktan yoksun, toplu iş sözleşmesinden yeterince yararlanamayan işçilerin çoğunluğu doğal olarak işsizlikten asgari ücret veya altında ücretle çalışmak zorunda kalıyor.
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmaktan kurtulması için sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, sendikaya öcü gibi bakan patron baskısının yasal düzenlemelerle kırılması gerekiyor. Sendikalaşma oranı ne denli artarsa emekçinin ücret ve sosyal hakları o denli yükselir.
Emekçi ve sendikalar asgari ücretin en az yüzde 50 -60 oranında artırılmasını talep edecektir. Temmuzda ara zamdan yoksun bırakılan 10 milyona yakın emekçinin satın alma gücü can yakan hayat pahalılığı karşısında iyiden iyiye dibe vurdu. Alında bu kadar zam bile yaralarına merhem olamaz. Hükümetin asgari ücrete geçen yıl gibi yine 30 zam yapma eğiliminde olduğu savunuluyor. Gerçekleşirse emekçi 2026 yılında da açlıkla boğuşacak demektir. Tabii yeni asgari ücret altı aylık mı ya da bir yıllık mı saptanacak. En çok da bu merak ediliyor.