Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından 30 Mart Dünya Bipolar Günü dolayısıyla Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Bozukluk) konusunda toplumu bilgilendirmeyi amaçlayan halka açık bir panel düzenlendi.

ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’nda gerçekleşen panelin moderatörlüğünü Psikolog Nuriye Ülkgün yaptı. Panele ESOGÜ Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çınar Yenilmez ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Araştırma Görevlileri Dr. Olcay Sonkurt, Dr. Erdi Sezer ve Dr. Murat Can Kaya konuşmacı olarak katıldı. 30 Mart Dünya Bipolar Günü bu sene ‘bugünün gücü, yarının umudu’ temasıyla, kendisinin de bipolar bozukluğu olduğu kabul edilen ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum gününde kutlandı.

"Bipolar bozukluğu olan kişiler ve ailelerinde tükenmişliğe neden olmaktadır"

Dünya Bipolar Günü’nü ve hastalık hakkında bilgi veren yetkililer, “Uluslararası işbirliği ile hastalık konusunda toplumsal duyarlılığı, bilgiyi ve eğitimi artıracak faaliyetler gerçekleştirerek, tüm dünyada farkındalık oluşturmak ve toplumsal damgalamayı ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktır. Bir duygudurum bozukluğu olan bipolar bozukluk ya da iki uçlu bozukluk; taşkınlık (mani) ya da çökkünlük (depresyon) dönemlerinin yaşandığı, duygusal ve davranışsal iniş çıkışlarla giden, ara dönemlerde hastaların olağan iyilik hallerine döndükleri fakat bu hastalık dönemlerinin yaşam boyu görülebildiği bir bozukluktur. Günümüz şartlarında bipolar bozukluk başarılı bir şekilde tanınmakta ve etkili biçimde tedavi edilebilmektedir. Ancak hastalığın ilk yıllarındaki karışık belirtiler, bozukluğun yineleyici doğası ve değişik zamanlarda farklı hastalık dönemleri ile ortaya çıkması tanı koyma sürecini zorlaştırmakta, uygun tedavinin başlamasını geciktirebilmektedir. Bu tür zor dönemler hasta, hasta yakını ve ruh sağlığı çalışanları arasında sürekli bir işbirliği sayesinde aşılabilmektedir. Bipolar bozukluğun biyolojik kökenli bir tıbbi sorun olduğu açıkça bilinmesine rağmen, tıptaki diğer sağlık sorunlarından farklı olarak hastalığa yönelik damgalama bu bozukluğu yaşayan kişilerin çeşitli toplumsal haklarını kullanmasını engellemekte, yaşam alanlarını ve sosyal çevrelerini kısıtlamaktadır. Dahası bu durum sorunu kabullenmelerini ve sağlık hizmetlerine, erken tanı ve etkili tedavilere erişimlerini geciktirmekte, bipolar bozukluğu olan kişiler ve ailelerinde tükenmişliğe neden olmaktadır. Bipolar bozukluğu olan hastaların ve yakınlarının yaşam kalitelerine olumlu katkı sağlamak ve damgalamayı engellemek bu çalışmaların temel hedefidir" ifadelerini kullandı.

“Bipolardan etkilenen 6 milyon aile bireyi olduğu tahmin ediliyor”

Türkiye’de yaklaşık iki milyon bipolar bozukluğu olan kişi ve bu durumdan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen altı milyon aile bireyi olduğu bilgisinin verildiği panelde şunlar aktarıldı:

"Başlıca sorunlar; pek çok bipolar bozukluk hastasının yeterli ve düzenli ruh sağlığı hizmeti alamaması, ilaç tedavilerini destekleyen psikoterapilerin kamuya bağlı sağlık kurumlarında ve sosyal güvence kapsamındaki hizmetlerde yok denecek kadar az olması, özel sağlık sigortalarının tüm psikiyatrik tedavileri kapsam dışı bırakması, bozukluğu yaşamış kişilerin mesleki ve sosyal kayıplarına yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin yetersizliği, hastalık sürecinin başından itibaren hastaların hukuki ve medeni haklarının kullanımında ve sürece aktif katılımında yaşanan zorluklar ve toplumda eksik veya yanlış bilgilenmeye bağlı olarak ortaya çıkan damgalama şeklinde özetlenebilir. Zaman zaman medyada yer alan gerçek dışı ya da eksik adli vaka öyküleri, intihar, uyuşturucu madde ve alkol kullanımı ile bipolar bozukluk arasında bağlantı kurulması bozuklukla mücadele eden geniş kitleyi derinden sarsmaktadır. Bu nedenle medya mensuplarının mesleki etik kurallarına uygun biçimde, dikkatle ve spekülasyondan uzak haber yapması oldukça hayatidir."