Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Manavgat Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen "1.Ulusal Turizm ve Mikrobiyal Gıda Güvenliği Kongresi", Antalya’nın Manavgat ilçesinde başladı.
Gündoğdu turizm bölgesinde bulunan Trendy Aspendos Otel’de başlayan kongrenin açılış konuşmasını yapan Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Manavgat Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Kongre Tertip Komitesi Başkanı Doç. Dr. Hacer Bakır Sert, "1.Ulusal Turizm ve Mikrobiyal Gıda Güvenliği Kongresi"nin Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksekokulu, Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası ve Proanaliz Laboratuvarı işbirliğinde gerçekleştirildiğini belirterek, "Manavgat, 64 kilometrelik sahil şeridi, pırıl pırıl güneşi, tarihi zenginlikleri ve ekolojik potansiyeli ile Türkiye’nin önemli bir turizm merkezidir. Turizmin bu kadar ön planda olduğu ilçemizde hem turizm ile ilgili bir çok konunun hem de turizmin olmazsa olmazı olan gıda güvenliğinin tartışılacağı böyle bir organizasyonun gerçekleştirilmesinin önemli katkıları olacağına inanıyorum" dedi.
Gıdalar aracılığıyla yüzlerce hastalığın insanlara bulaşabildiğini belirten Doç.Dr. Sert, "Bu hastalıkların kaynaklarını ise mantarlar, bakteriler, virüsler, parazitler, ve kimyasal maddeler oluşturmaktadır. Dünyada her yıl yaklaşık 2 milyon kişi gıda ve su kaynaklı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmektedir. İşte bu nedenlerle binlerce insanın sunulan hizmetlerden yararlandığı turizm sektöründe gıda güvenliği gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır" diye konuştu.
BİTKİSEL GENLERİN KORUNMASI ÖNEMLİ
Türkiye’de tarım sektörünün hedefleri olduğunu kaydeden Hacettepe Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, "Tarım sektörü öncelikle herkesin sağlıklı bir şekilde beslenmesini hedeflemektedir. Nitelikli ve nicelikli besin kaynağını üretmek zorundadır" diye konuştu. Türkiye’nin bitki çeşitliliği olarak Avrupa’dan daha zengin olduğunu ifade eden Prof.Dr. Kiziroğlu, "Türkiye bir tarafa Avrupa bir tarafa. Avrupa’nın üzerinde biyolojik çeşitliliğe sahip. Bunun ekolojisinin ve ekonomisini hesap edilmesi gerekiyor. Tarım sektöründe teknolojinin tam uygulanmaması durumunda çok kötü sonuçlar alınabiliyor. Aynı zamanda dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi yüksek verimli tarıma geçilmesi gerekiyor" dedi.
Ekosistemin bozulma nedenleri arasında tarım sektörünün yüzde 60’la başı çektiğine işaret eden Prof. Dr Kiziroğlu, şunları kaydetti:
"Bu son derece önemli bir rakam. Yani yerküre üzerinde tarım yapılabilecek alanların yüzde 60’ı tarım nedeniyle bozulma tehlikesiyle karşı karşıya veya bozulmuş. Verimli arazilerin yüzde 30’u da erozyon nedeniyle bozulmuş. Bu nedenlerle her yıl kaybedilen arazilerin oranı 6 ile 10 milyon hektar arasında değişiyor. Tarımsal ürünlerin elde edilmesi için sulanması gerekiyor ama su milli servet ve çok iyi kullanılması gerekiyor. İnsanoğlu, elde ettiği su kaynaklarının yüzde 70’ini de tarımsal amaçla kullanıyor. Bundan dolayı sulama işini de tekniğini uygun olarak yapmak gerekiyor. Ekosistemin azot ve fosforla bozulması sonucu hem biyolojik çeşitlilik hemde küresel ısınmada büyük bozulma değişimler meydana geliyor. Yerkürede bu bozulmalardan ötürü taşınabilirlik sınırı aşmış durumda."
Tarım sektöründe yeni teknolojilerden kullanılmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Kiziroğlu, "En basitinden, karbondioksit oranının yükseltilmesine neden olan araçlar veya ürünler kullanılmamalı. Karbondioksit oranının yükselmesi sera gazlarının artmasına ve küresel ısınmaya neden oluyor" dedi. Prof.Dr. Kiziroğlu, tarımsal üretimde en önemli konulardan birinin de bitkisel gen kaynaklarının korunması olduğunu vurguladı.
TÜRKİYE’DE 11 BİN BİTKİ VAR
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Galip Akaydın da, Avrupa kıtasında 12 bin bitki çeşidi bulunduğunu ve bu rakamın Türkiye’de 11 bin olduğunu vurgulayarak, "Avrupa’da bütün bir kıtayı dolaşıyorsunuz 12 bin çeşit bitki varken,sadece Türkiye’yi dolaştığınızda 11 bin bitki görebilirsiniz. Bunların yüzde 35’i de endemik, yani sadece Türkiye’de yetişiyor. Başka hiçbir yerde yetişmiyor" dedi. Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında en büyük farklarından birinin de mikro klima bölgelerinin oluşması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akaydın, "Avrupa’da böyle mikro klima oluşan yerleri görmek mümkün değil. Mikro klima bölgeleri bizdeki bitki çeşitliliğini artmasını sağlıyor. Bütün bunları turizmde eko turizm olarak kullanmak gerekiyor" ifadelerini kullandı. Eko turizmde dikkat edilmesi gereken konulardan birisinin de gen kaynaklarının kaçırılması olduğunu belirti.
Kongreye, katkı sağlayan çeşitli kurum temsilcileri ve kişilere teşekkür plaketleri AÜ Manavgat Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Hacer Bakır Sert tarafından plaket verildi.