ABD ve  Türkiye arasında dün diplomatik alanda sıcak saatler yaşandı. Önce  ABD, Türk vatandaşları için vize başvurularını askıya aldı sonra  Türkiye, aynı kararı  ABD vatandaşları için aldı.  ABD ile ilişkilerin bu noktaya gelmesinde sebep olarak  ABD'nin  İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz'un ajanlık suçlamasıyla tutuklanması gerekçe gösteriliyor ancak hepsi bu kadar değil. Öyle ki  ABD ve  Türkiye bu noktaya gelene kadar birçok kez hukuki anlaşmazlıklarda karşı karşıya geldi.

PAPAZ TAKASI TEKLİFİ VE GÜLEN TARTIŞMALARI

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl Protestan cemaatine ait  İzmir Diriliş Kilisesi Papazı Andrew Craig Brunson önce FETÖ'den sonra da casusluktan tutuklandı. Papaz'ın tutuklanmasının ardından  ABD Başkanı  Donald Trump,  Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan üç kez iade edilmesini istedi. Papazı iade etmeyen Erdoğan, Trump'a geçtiğimiz günlerde FETÖ ele başı Gülen'i işaret ederek "Bir papaz da siz de var siz de onu bize verin." diyerek takas teklifinde bulunmuştu.  ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ise bu teklife olumsuz yanıt vererek "Böyle bir yola girebileceğimizi hayal bile edemiyorum." demişti.

(Papaz Brunson)

Türkiye özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından birçok kez  ABD'den Fetullah Gülen'in iadesini istemiş  ABD ise sürekli olarak "Bizde yargı var" diyerek bu teklifi reddetmişti.

KORUMA KRİZİ

Geçtiğimiz yıldan bu yana papaz ve Gülen krizinden sonra yaşanan en önemli sorunlardan biri de  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarının  ABD'de terör örgütü sempatizanlarına müdahale etmeleri oldu.  Washington'da Türk büyükelçinin konutunun dışında terör örgütü sempatizanlarının kışkırtması sonucu gerçekleşen olayın ardından  ABD, Erdoğan'ın korumaları için yakalama ve gıyabi tutuklama kararı çıkarmıştı. Bu sebeple korumalar Erdoğan'ın son  ABDziyaretine katılamamıştı.


Erdoğan karar sert tepki göstermişti: Bu nasıl yasa, nasıl hukuk

Cumhurbaşkanı Erdoğan  ABD'nin bu kararına çok sert tepki göstermiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:

"Benim korumalarımdan 12 tanesi için tutuklama kararı çıkarmışlar. Bu nasıl bir yasadır bu nasıl bir hukuktur. Bu korumalar beni korumayacaksa ne için ben bunları yanımda götürüyorum.  Amerika'nın Hansı ile George'u ile mi kendimi koruyacağım. Ve  Amerika'nın liderleri  Türkiye'ye geldiği zaman bırakın Türk polisini Türk şoförünü bile direksiyona oturtmazlar. Ama biz oralara gittiğimizde 'Hayır' diyor biz kimseye emanet edemeyiz diyerek bir de böyle caka satıyorlar. Bunun çeşitli hukuki siyasi mücadelesini vereceğiz. Bunların anlatmamız gerekiyor. Gelin ülkemizin bu yeni Kurtuluş Savaşı'nı hep birlikte verelim."

ESKİ EKONOMİ BAKANI ZAFER ÇAĞLAYAN İÇİN  ABD'DE TUTUKLAMA KARARI

Koruma krizinin gölgesinde  Türkiye bir de eski bakan Zafer  Çağlayanhakkındaki kararla sarsıldı.  ABD'de tutuklu yargılanan  Rıza Sarraf davasına, ek iddianameyle 'sanık' olarak eklenen eski  Ekonomi Bakanı Zafer  Çağlayan ve eski  Halk Bankası Genel Müdürü  Süleyman Aslan tutuklama kararı verildi.

Yine bu kararın ardından  Türkiye adına Adalet Bakanı  Abdülhamit Gül, sert bir ifadeyle tepki gösterdi ve "Türkiye'nin mevzuatına, hukukuna aykırı olmayan fiiller, eylemler nedeniyle, bir başka ülkenin  Türkiye'nin egemenlik alanındaki bir konuyla ilgili farklı bir tavır, yakalama, tutuklama şeklinde bir iddianame hazırlaması asla kabul edilemez. Bu bir skandaldır." dedi.

TRUMP "HİÇ OLMADIĞIMIZ KADAR YAKINIZ" DEMİŞTİ

Çağlayan hakkındaki kararın ve  Ankara'nın açıklamalarının ardından ABD-Türkiye ilişkisi kısa süre içerisinde yeniden gerildi.

Yaşanan son gerilimden 10 gün sonra ise  Cumhurbaşkanı Erdoğan,  BM 72. Genel Kurulu'na katılmak üzere  ABD'nin  New York kentine gitti. Burada  ABDbaşkanı Trump'la bir görüşme yapan Erdoğan, önemli temaslarda bulundu. Yaşanan krizlerin ardından  ABD Başkanı Trump'tan ise şaşırtan bir açıklama geldi.  ABD Başkanı Erdoğan'la samimiyetini ve dostluğunu dile getirdikten sonra " Türkiye ile hiç olmadığımız kadar yakınız." dedi. Ancak bu yakınlığın sözde olduğunu  Türkiye kısa süre sonra tecrübe etti.


SON KRİZ:  ABD KONSOLOSLUK ÇALIŞANININ TUTUKLANMASI

Karşılıklı olarak bardağı taşıran son gelişme ise  ABD'nin  İstanbulBaşkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz'un ajanlık suçlamasıyla tutuklanması oldu. Geçtiğimiz günlerde güvenlik güçleri,  ABD Başkonsolosluğu'nda görevli irtibat görevlisi Metin Topuz'u gözaltına almış, Topuz çıkarıldığı mahkeme tarafından "Siyasi ve askeri casusluk, Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs,Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamalarıyla tutuklanmıştı.

Bu gelişmenin ardından  ABD Büyükelçisi John Bass,  İstanbul Konsolosluğunda bir grup gazeteciyle bir araya gelerek açıklamalarda bulunmuştu. Bass, casusluk suçlaması ve tutuklama ile ilgili olarak hükümete yakın basın organlarının yaptığı yayından rahatsızlığını dile getirmiş ve hükümetten "bazı isimlerin intikam peşinde" olduğunu da iddia etmişti.


"HİÇ OLMADIĞIMIZ KADAR YAKINKEN" DÜŞMAN ORTAK OLDUK

Tutuklama ve karşılıklı açıklamalarından dün gece ise kriz dip noktaya ulaştı. Önce  ABD, Türk vatandaşları için vize başvurularını askıya aldı sonra  Türkiye, aynı kararı  ABD vatandaşları için aldı. Böylece iki NATO ülkesi  ABD ve  Türkiyeilişkileri hiç olmadığı kadar kötü bir noktaya geldi. Sözün kısası 20 gün önce "Hiç olmadığımız kadar yakınken" bugün düşman ortak olduk.

ABD'NİN UYGULADIĞI SİLAH AMBARGOSU

Türkiye  ABD ilişkileri geçmiş tarihlerde de sarsılmıştı. Bu noktada iki tarih karşımıza çıkıyor. Biri 5 Temmuz 1975. Bu tarih ABD-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası niteliğinde.

Amerikan yöntemi, 1971'de  Nihat Erim tarafından konulan haşhaş ekim yasağını kaldıran Ecevit hükümetine karşı bir soğukluk duyuyordu ve  ABD'nin bütün engelleme çabalarına rağmen gerçekleştirilen  Kıbrıs Barış Harekatı da  Türkiye'nin bu ülke ile ilişkilerini iyice gerginleştirdi. Harekat sonrası Kongre'de bir grup üye  Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişime başladılar. Bunun için de  ABD'nin  Türkiye'ye savunma amacıyla verdiği silahları  Kıbrıs'ta kullanmış olmasına sebep olarak gösterdiler. Bu arada Kongre'de çıkacak herhangi bir ambargo kararını veto edeceğini ifade etmiş olan Başkan  Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Sonuçta  Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975'te  Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararını aldı.  Türkiye'nin buna ilk yanıtı bir hafta sonra  Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kurulduğunu ilan etmek oldu. Daha sonra 25 Temmuz 1975'te  Türkiye A.B.D.'ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye-ABD Savunma İşbirliği Anlaşması'nı (Defence Cooperation Agreement) askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin  Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "kontrol ve gözetimi" altına girdiğini açıkladı.


Temmuz 1978'de KTFD Başkanı  Rauf Denktaş'ın Maraş bölgesine 35.000 Rum göçmenin kabul edileceğini açıklamasıyla yumuşayan hava ve Başkan  Jimmy Carter'in girişimleri sonucu ambargo  26 Eylül 1978'de kaldırıldı.

TEZKERE KRİZİ

ABD-Türkiye ilişkilerinde bir diğer kritik tarih ise 1 Mart 2003. Bu tarihte "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin  Türkiye'de bulunması için  Hükümet'e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" Meclis'e sunuldu ancak Genel Kurul'da tezkere reddedildi. Bunun anlamı  ABD'nin  Irak harekatında  Türkiye'deki üsleri ve Türk askerini kullanamayacak olmasıydı. Dolayısıyla kıtalar ötesindeki NATO ortağımız yine kızmıştı.

Dönemin  ABD Başkanı George W. Bush, 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesine kadar uzanan süreci ve o dönemde ya­şananlara ilişkin düşüncelerini yıllar sonra yazdığı "Decision Po­ints'' adlı kitabında şöyle anlatacaktı:

"Türklere, topraklarını kullanmamıza izin vermesi için aylardır baskı yapıyorduk, böylece 4'üncü  Piyade Tümeni'nden 15 bin as­keri kuzeyden  Irak'a sokabilecektik. Ekonomik ve askeri yardım­da bulunma,  Türkiye'ye  Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kilit programlarına erişim sağlaması için yardım etme ve  Türkiye'nin  AB'ye katılımına güçlü desteğimizi sürdürme sözü vermiştik. Bir noktada, izni alacağız gibi görünüyordu. (Dönemin Başbakanı)  Abdullah Gül'ün kabinesi, talebimizi onaylamıştı. Ancak TBMM 1 Mart'ta tezkereye ilişkin nihai oylamayı yaptığında, tezkere az farkla kabul edilmedi. Hâyâl kırıklığına ve hüsrana uğramış­tım. Şimdiye kadar yaptığımız en önemli taleplerimizden birinde, NATO müttefikimiz  Türkiye,  Amerika'yı yarı yolda bırakmıştır. Bunun etkileri olacaktır."


HALA 2003'ÜN ACISINI MI ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORLAR?

Bush'un da bahsettiği gibi  ABD belki de hala 1 Mart 2003'te yaşadığı acının etkilerini  Türkiye'ye ödetmeye çalışıyor. Dolayısıyla geçmişten gelen hesaplar hiç unutulmuyor, "ilişkiler en iyi noktada" denen süreçte bile düşman olma noktasına gelinebiliyor.