Uluslararası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı ve 15 Temmuz gazisi Orhan Hikmet Azizoğlu, “Küresel ve yerel düşmanlara karşı milli mutabakat, birlikte yaşama kültürü zorunluluğumuzdur” dedi.

15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü etkinlikleri dolayısıyla değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, “Terörizm bazen silahla, bazen kalemle, bazen diplomasiyle bazen de en çok emperyalizmin vahşi yüzü olan yerel iş birlikçilerle yapılandırılan askeri darbelerle gerçekleştirilir. Bunların asıl amaçları sözde demokrasi, özgürlükler, dinsel, kültürel ve etnik yapıları kamufle aracı olarak kullanmaktır. Eylem ve katliamlarını tüm insani, beşeri ve en önemlisi de İslami olguları yok sayarak vahşetle gerçekleştirmektir. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde yerel terör örgütü FETÖ yapılanmasıyla uçaklarımız, tanklarımız ve helikopterlerimiz gasp edilmiştir. Bu yapı sahte askerlerle yüce halkımızı esarete alma ve kendi vatanında esir konumuna düşürme projesidir. Bu projenin baş komutanı bizim sözde baş müttefiğimizdir” dedi.

Yüce İslam gibi yaradılış fıtratında var olan kainatın en kutsal varlığı insanın yaşam süresini yalnız Yaradan’ın belirlediğini kaydeden Azizoğlu, “Yaklaşık 40 yıldır küresel emperyalizmin yapılandırdığı İslam düşmanı FETÖ yapılandırması Türkiye ve İslam coğrafyasındaki askeri darbeler özde Batı toplumlarının İslam coğrafyasındaki tüm halklar üzerindeki sinsi emellerine ve emperyalist sömürü düzenlerine uşaklık edecek taşeron faşist yönetimler oluşturulmasına gerekçe oluşturacak İslam ve insanlık dışı eylem ile yapılanmalardır. Gezegenimizde yaşanan siyasi, ekonomik, diplomatik, etnik ya da dinsel modern kargaşanın kökleri Batı’dadır. Bu kargaşa, son zamanlara kadar çok yerel bir olgu olarak uygulanıyordu. Fakat son yıllarda çok tehlikeli bir değişiklik gözlenmektedir. Kargaşa her tarafa yayılmaktadır. İslam coğrafyası da bu modern kargaşayı oluşturanların projesiyle kendisine yaşama alanı bulmaya çalışıyor. Kendisine yaşam alanı bulan İslam coğrafyası her türlü İslami ve insani değerlendirmelerden yoksun vahşi terör yapılanmalarının oluşmuş olması ve yaptıkları insanlık dışı katliamların ağırlığı altında eziliyor” diye konuştu.

Batı toplumlarınca ulusların ideolojik kavramlarla yeniden yapılandırıldığı, kültür, değer ve kaçınılmaz olarak inançların da yozlaştırıldığı, sınırların yakın zaman diliminde yeniden belirlendiği yerküremizde, insanoğlunun yeni bir sınıflandırılmaya tabii tutulduğunu kaydeden Azizoğlu, “Sermaye, kapitalist yaklaşımlar yeni bir kimlikle karşımıza çıktı. Bu yeni kapital güç tabakalaşmada kendi elit yerini alma yarışını önce bireylerin sonra toplumların hızla ve kaçınılmaz son olarak da ulusların değer yargılarının hızla değişmesine, farklılaşmasına ya da başka bir tanımlamayla güçlüden yana zayıfın asimilasyonuna sebebiyet verdi. Bu orantısız güç kullanımı terörizmi doğurdu bundan yarar sağlayan sömürü ve zulüm düzeni kuran Batı toplumlarıdır. Yakın tarihte emperyalist güçlerin İslam coğrafyasını suni sebepler oluşturarak, askeri darbeler ve terörist eylem ve yapılanmalarla sömürü coğrafyası kazanımlarını devam ettirmeye çalıştılar. Bu planlamalarında, İslam coğrafyası ve mazlum halkların batı küresel emperyalizminin önündeki en büyük engelinde son yıllarda ekonomik, diplomatik ve her yaşamsal alanda hızla gelişen Türkiye olduğu aşikardır. Bu engelin kaldırılması projesi 15 Temmuz darbe girişimidir” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı ve 15 Temmuz gazisi Orhan Hikmet Azizoğlu, bu günlerin milli birlik ve birlikte yaşama kültürünün en üst seviyede olması gereken günler olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Müslüman birey olmak güçlü-zayıf, alim-cahil, zengin-fakir, büyük-küçük demeden herkesi saygın, onurlu ve değerli görebilmektir. Onurlu insan olmak, kırık ve mahzun gönüllerin yaralarını sarmaktır. Onlara sahip çıkmaktır, gönül açmaktır. Müslüman olmak, güzel ahlaka, fazilet ve erdeme kanat çırpmaktır. Hayatı paylaşırken insanlara karşı hoşgörülü olmaktır, hüsnü zan beslemektir. Mükerrem olmak ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bütün insanlarla iyi geçinmektir. Herkese güzel söz söylemektir. Sevgi ve kardeşlik duygularıyla insanlarla kaynaşmak, kırgınlık, dargınlık ve düşmanlıkları sona erdirmektir. Onurlu olmak, yerine göre muhatabımızın olumsuz tutum ve davranışları karşısında sabırlı olabilmektir. Onurlu insan, diğer insanların onurunu da kendi, onuru gibi kabul edendir. O, başkalarının onurunu yücelttiğinde kendi onurunun yüceleceğini, zedelediğinde ise kendi onurunu zedeleneceğini bilmektir. İman ve sevgiden beslenen insan onurunu koruma anlayışı, bütün soğuklukları ısıtacak, karanlıkları ışıtacak, uzakları yakın edecek bir güçtür. Bu meziyet, sözleri anlamlı kılacak, varlık alemindeki her canlı ve cansıza şefkat ve ibret nazarıyla bakmayı sağlayacak ulvi bir değerdir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ay yıldızlı bayrak ve Anadolumuzla, dili, ırkı, mezhebi ve dünya görüşü sosyal yaşam ve kültürü ne olursa olsun bizim ortak varlığımızdır. Dünya durdukça tavizsiz yaşatmamız gereken eşit paydaşı olduğumuz değerlerimizdir. Küresel emperyalizmin ve yerel hainlerin ortak saldırılarına karşı birlikte yaşama kültürü ve milli mutabakat zamanıdır.”