Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2014 yılında Türkiye’de bebek ölüm hızının en yüksek olduğu illerin arasında Van 5. sırada yer alırken, bunun sebebinin özellikle ailelerin hastaneye geç müracaat etmeleri, gebe takibinin yapılmaması olduğu belirtildi.
İHA muhabirine açıklama yapan TÜİK Van Bölgesi Müdürü Özer Coşğun, Van’da bebek ölümleriyle ilgili istatistik verileri şöyle değerlendirdi: “Van ilinde 2014 yılında ölenlerin yüzde 29,6’sı, yani bin 15 kişi 75+ yaş grubunda iken, bunu yüzde 14,9 ile 511 kişi olarak sıfır yaş grubu ölümler, yani bebek ölümleri takip etmiştir. Van ilindeki bebek ölümlerinin en çok görüldüğü ilçeler Tuşba’da 117, İpek Yolu’nda 90, Erciş’te 78, Çaldıran’da 44 ve Edremit’te 40 kişi olmuştur. İpek Yolu ilçesinin nüfusunun Tuşba’dan büyük olduğu düşünülürse, bebek ölümlerinin Tuşba ilçesinde neden daha fazla olduğu ayrı bir araştırma konusudur. Bin canlı doğum başına bir yaşını doldurmadan ölen bebek sayısını ifade eden bebek ölüm hızı, 2014 yılında Türkiye’de binde 11,1 iken, Van’da binde 16,8 olarak hesaplandı. Bu oranla Van, 2014 yılında Türkiye’de bebek ölüm hızı en yüksek 5’inci il oldu. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu illerden biri olan Van’ın, bebek ölüm hızında en yüksek iller arasında yer alması dikkat çekmektedir. En yüksek bebek ölüm hızları doğu bölgelerinde görülmektedir. Bebek ölüm oranları, bir yerin gelişmişlik derecesini yansıtan en önemli göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir”
Van’da, bebek ölümlerinin başlıca nedenlerinin yüzde 40’lık oranla perinatal dönemden kaynaklanan belirli durumlar ve yüzde 21’lik oranla konjenital bozukluk ve kromozomla ilgili anomali olduğunu ifade eden Coşğun, “Perinatal dönem, gebeliğin 20’nci haftası ile doğumdan sonraki 7’nci gün arasında kalan zamanı; konjenital bozukluk ise doğum sırasında bebekte gözlenen olumsuz durumları ifade etmektedir” şeklinde konuştu.
Van Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şubesi Müdürü Büşra Tapan Soğanda ise, bebek ölümlerinin birçok sebepten kaynaklandığını belirterek, özellikle ailelerin hastaneye geç müracaat etmeleri, gebe takibinin yapılmaması ve sağlık personeliyle alakalı durumlar olduğunu anlattı. Soğanda, ailelerden kaynaklanan nedene bakıldığında, genelde ailelerin gebelik durumunda, aile hekimlerine ve diğer sağlık kuruluşlarına çok fazla başvurmadıklarının görüldüğünü söyledi. Başvurdukları zaman da yeterli ve nitelikli sağlık bakımları almadıklarını gördüklerini anlatan Soğanda, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle doğum öncesi bakımın yeterli kalitede olmadığını düşünmekteyiz. Bunun yanında erken tespit edilmediği için gebelerimiz düzenli takiplerini yaptırmamaktadır. Bazı ailelerde de sosyal sebeplerden dolayı gebeliklerini gizlemesi, 18 yaş altı gebeliklerimizin ve 35 yaş üstü gebeliklerimizin fazla olması. Sık doğum aralıklarının olması, yani ailelerin 5’ten fazla çocuk sahibi olmayı istemeleri. Bununla beraber bazı bebek ölümleri meydana gelen annelerdeki eğitim seviyelerinin düşük olması, sosyal ve ekonomik durumlarının düşük olması, yine akraba evliliği farklı bir sebep olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra yaşadığımız toplumda ataerkil aile yapısı nedeniyle gebelerimiz aile büyüklerinden izin almadan aile hekimine veya hastaneye götürülmemekte, bu da yine bebek ölümlerinin yaşanmasına sebep olmaktadır. Bazı ailelerde aynı hane içerisinde 6 ve daha fazla kişinin yaşadığını görmekteyiz. Haliyle bu durum da aile içerisinde bebeğe verilecek bakımı etkilemektedir. Bebek için yeterli özen gösterilmediği zaman, yani bebeğin sadece bakımı değil, bebeğin emzirilmesi, gazının çıkarılması, aile hekimine gitmesi, aşılarının yapılması, rutin takiplerinin yapılması konusunda gerekli özenin gösterilmediği, hijyen konusunda gerekli özenin gösterilmediği yine bizim yaptığımız istatistiklerden çıkan sorunlardan bazıları. Yine bebek ölümleriyle alakalı yaptığımız istatistiklerde bebeği ölen annelerin daha önceki yıllarda düşük ve ölü doğum yaptıklarını görmekteyiz. Bunun yanında ailelerin hastaneye geç başvurması gibi.”
“SAĞLIK PERSONELİ OLARAK KENDİMİZİ DE SORGULAMAMIZ GEREKİR BELKİ”
Sağlık personeli olarak kendilerini de sorgulamaları gerektiğini belirten Soğanda, şöyle konuştu: “Çünkü, sağlık kuruluşlarımızın kapasiteleri, ilimizin mevcut nüfusunu ve sağlık hizmetini karşılamaktadır. Bunun içinde en yeni doğan bakımı. Yani ilimizde yeterli miktarda yeni doğan bakımının yapılacağı hastanelerimiz yok veya hastanelerimiz var fakat yeterli sayıda yatak yeterli sayıda hekim yok. Böyle olunca da bazı bebeklerin mesela il dışına gönderilmesi gerekiyor. Normalde biz istiyoruz ki bir gebelik eğer riskliyse, gebelik esnasında hangi hastanede doğum yapacaksa, doğum sonrası en iyi müdahale hangi hastanede yapılacaksa o hastanede doğum yapılmasını istiyoruz. Ama maalesef ilimizdeki sağlık kuruluşlarında henüz bu başarıyı sağlamış değiliz. İnşallah 2015 yıllı içerisinde açılacak olan kadın doğum ve çocuk hastanesi ilimizin bu ihtiyacına önemli ölçüde cevap verecektir.”
“KADINLARIN EĞİTİM DÜZEYİNİ YÜKSELTMEMİZ GEREKİYOR”
Bebek ölümlerinin azalması için toplumsal, sağlık kuruluşları ve devletin yapması gerekenler olduğunu vurgulayan Soğanda, sözlerini şöyle tamamladı: “Öncelikle ailelerin bilinçlendirilmesi lazım. 18 yaş altı ve 35 yaş üstü gebeliklerin, iki yıldan sık aralıklarla meydana gelen gebeliklerin anne-bebek sağlığı için tehlike oluşturduğu tüm toplum kesimlerine ulaştırmalıyız. Bunun yanında aile planlama hizmetleri 15, 19 yaş izlemlerinin bütün aile hekimliklerimizde yapıldığını tüm halkımıza ulaştırmalıyız. Kadınların eğitim düzeyini yükseltmemiz gerekiyor. Bütün topluma sağlık okur yazarlığı eğitimi vermemiz gerekiyor. Akraba evliliklerini önlememiz gerekiyor. Hastanede doğumları artırmamız gerekiyor.”