Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yapılan ortak açıklamada, işçi cinayetlerinin durdurulması istendi.
Ortak basın açıklamasını okuyan TMMOB Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Neşet Aykanat, 3 Mart 1993 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin hayatını kaybettiği facianın yıl dönümü olduğunu ve bu günün ’İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ olarak ilan edildiğini anımsattı. Bu konuya dikkat çekmeye çalıştıklarını belirten Aykanat, “Kimi zaman ‘ölçülmeyen karbonmonoksit oranı’, kimi zaman ‘bakımı yapılmayan cephe asansörü’, bazen ‘kapatılmayan inşaat boşluğu’, bazen de ‘çadırdaki elektrik kaçağı’ olarak karşımıza çıkan, oysa asıl nedeni yıllardır uygulanan neoliberal politikalar olan iş cinayetlerinde her yıl yüzlerce emekçi yaşamını kaybediyor, yüzlercesi de sakat kalıyor. Her yıl yüzlerce emekçinin alın terine gözyaşı ve kan karışıyor” dedi.
İktidar ile çalışma yaşamının tüm kurallarının değiştirildiğini belirten Aykanat, işçilerin tamamen patronların belirlediği koşullarda çalışmasının önünün açıldığını söyledi. İşçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıya olunduğunu öne süren Neşet Aykanat, şunları söyledi:
“Özelleştirmeler iptal edilmeli, madencilik sektörü başta olmak üzere taşeronluk ve rödevans ile her türlü güvencesiz çalışma uygulamaları kaldırılmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ayrımsız tüm çalışanlar için bir hizmet değil, bir hak olduğu ve çalışanların bu hakkına karşı tek muhatabın devlet olduğu kabul edilmelidir. Sendikalaşmanın önünde İLO standartlarıyla çelişen engeller kaldırılmalı ve örgütlenme teşvik edilmelidir. Toplu iş sözleşmesi hakkının önündeki başta çifte baraj uygulaması olmak üzere tüm engeller kaldırılmalıdır. Bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalı, iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının iş güvenceleri mutlaka sağlanmalı, ücretleri oluşturulacak bir fonda karşılanmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine öncelik verilen uygulamalardan vazgeçilmeli, koruyucu sağlık hizmetleri geliştirilmelidir. Sendikaların, meslek odalarının üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde etkin katılımın olduğu idari ve mali yönden bağımsız demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kurumu oluşturulmalıdır."