UNESCO Türiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Ocal Oğuz, dünyadaki öğrenen şehirlerin birbirleriyle kurdukları iletişim sayesinde dünya şehri haline geldiklerini söyledi.

Bolu’da yarın başlayacak olan Uluslararası Köroğlu Festivali kapsamında Bolu Ticaret ve Sanayi Odası’nda “Köroğlu” konulu konferans veren UNESCO Türiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Ocal Oğuz, program sonrasında basın mensuplarının UNESCO’nun öğrenen şehir programı ve kültürel mirasların korunması konularında açıklamalarda bulundu.

UNESCO’nun pek çok kültür, kültür koruma, diyalog, eğitim ve bilim alanında programı olduğunu ve öğrenen şehirler programının da bunlardan birisi olduğunu belirten Oğuz, “Öğrenen şehirler programının temel amacı, öğrenmenin bir okul dönemi yada bir kurs dönemi olmadığı, öğrenmenin hayat boyu olduğunu vurgulamak ve öğrenilmiş bilgileri daha yaşanabilir daha güvenli, düzenli ve sağlıklı şehirler kurmak için nasıl kullanılabileceğini göstermeye çalışmak. UNESCO’nun öğrenen şehirlerle, şehirlerin sanayinin ve teknolojinin boğduğu mekanlar değil de yaşanılan güzel doğanın, tabiatın, insanın, öğrenilmiş bilginin hayata dokunuşunun sonuçlarınn görülmesini sağlamaya çalışan bir program. Bu programa dayalı olarak dünyada yeni yeni şehirlerimiz varlıklarıyla öğrenen şehir olma yolunda hızla ilerliyorlar” dedi.

“Bolu öğrenen şehir olma yolunda ilerliyor”

Türkiye’de öğrenen şehir olarak Konya ve Eskişehir’in olduğunu söyleyen Oğuz, “Şu anda büyükşehir olarak Eskişehir ve Konya öğrenen şehir oldular. Bolu öğrenen şehir olma yolunda hızla ilerliyor. Ve sonuç alacağımızı düşünüyorum. Aynı zamanda dünyadaki bu şehirler birbirleriyle haberleşerek Unesco üzerinden eğitim, kültür, bilim ve iletişim alanlarında pek çok konuda işbirliği yapma imkanlarına kavuşuyorlar ve şehirlerimiz böylece dünya şehri haline geliyor. Bu süreci destekliyoruz ve mili komisyon olarak daha çok şehrimizin öğrenen şehir olması için çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

“Kültürel mirasın korunmasında vatandaş hassasiyeti artıyor”

Kültürel mirasların korunması konusunda gittikte artan bir hassasiyetinn olduğunu ifade eden Prof. Dr. M. Ocal Oğuz, “Eskiden devlet eliyle bu tür işler yapılmaya çalışılırken şimdi vatandaş sorumluluğu, bilinci ve duyarlılığı gittikçe yükseliyor. Bu hem devlet sorumluluğu hem vatandaş bilincinin daha da artarak kültürel mirasların korunmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Mirasın geri dönüşemez olduğunu, mirasın kaybının telafi edilemez olduğunu, mirasın aynı zamanda bize miras ama gelecek kuşaklar için de emanet olduğu bilincini işlemeye çalışıyoruz. Özellikle somut mirasta daha fazla farkındalık oluştu. Şimdi bu farkındalığı taşınabilir ve kaçakçılığa maruz kalan eserlerimizle ilgili artırmaya çalışıyoruz. Yeni yeni gelişen bir miras alanı olarak somut olmayan miras konusunda da duyarlılığın güçlenmesi için çalışıyoruz. Ama bu hepimizin el birliğiyle çalışmasıyla mümkün olabilecek birşey. Yoksa bir kurumun, kişinin, yapının çözebileceği sorunlar değil bunlar. Hep beraber, mirasın değerli olduğunu, bize atalarımızdan kaldığı gibi bizim de çocuklarımıza geçirmemiz gereken emanet olduğunun bilincini taşımamız lazım” diye konuştu.