Hayat pahalılığı altında en çok ezilen gariban emekli, kış mevsiminin gelmesiyle kara kara düşünmeye başladı.
Elektrik, doğalgaz, kömür ile odun fiyatına geçen yıla göre gelen aşırı artışın dar gelirlinin bütçesine ağır darbe vuracağı aşikar. Zamlardan ötürü yakıt faturaları yüzde 150’yi aşan oranda kabaracak. Temel tüketim maddelerine yağan zam yağmuru karşısında çaresizleri oynayan 13.8 milyon emekli, dul ve yetim kış mevsiminin başlamasıyla ısınma giderlerini karşılayabilmenin hesabını kitabını yapıyor. Kombilerin düğmesini açmaktan çekiniyor.
En düşük aylığın 3.500, ortalama aylığın 4.600 lira olduğu dikkate alınırsa; emeklinin zorunlu temel gıda ile birlikte ısınma giderlerini karşılamakta zorlanacağı net şekilde ortada.
Aylıklara ocak ayından itibaren geriye dönük altı ayda gerçekleşen enflasyon oranında zam yapılacak. TÜİK’in temmuz, ağustos, eylül ve ekim enflasyon verisi kümülatif yüzde 10.85 oldu. Kasım ve aralık verileriyle altı aylık enflasyonun yüzde 16-18 arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Refah payı eklenmesiyle emekli aylıklarında 1 Ocak’tan geçerli yüzde 20 oranında artış yapılacağı ileri sürülüyor.
Eğer bu oranda zam yansıtılırsa, emeklinin hiçbir sorununa çözüm olmaz ve beklentilerini karşılamaz. Ocakta en düşük aylığın 4.500 liraya yükseltileceği, üzerine yüzde 20 artış ekleneceği sık dillendiriliyor. Halkı canından bezdiren hayat pahalılığı önlenemediği ve dar gelirlinin satın alma gücü yükseltilemediği sürece, aylıklara yüzde 20 veya 30 artışın anlamı olmaz. Zira zam yağmuru her gün katlanarak sürüyor. O aylık ve maaşlar 2-3 ay sonra eriyor.
Kırılamayan kısır döngü içerisinde emekli, memur, emekçi, esnaf, çiftçi, dul ve yetim hayat pahalılığı altında ezilmeye devam ediyor. Böylesi ortamda bankalarda milyon dolarları olan bir avuç tuzu kuru kazandıkça kazanıyor, dar ve sabit gelirli milyonlar yitiriyor.
Hayat pahalılığından yakınmalar dile getirildiğinde veya yazıldığında birileri, “Kardeşim, lokantalar, alışveriş merkezleri dolu. Adım atacak yer yok. Halkın ekonomik durumu iyi ki buralara gidiyor” diye serzenişte bulunuyor.
Evet insanlar, bütçesi olanağı doğrultusunda ayda bir veya 15 günde bir ailesiyle yemeğe gidiyor. O lokantalar da pahalı olmayan, mütevazı yerler. Birileri gibi, lüks lokantalara gidip kalkan balığına 10 bin, yıllanmış şaraplara 20-30 bin lira ödemiyor. Eline geçen kıt para ile dışarıda eşi ve çocukları ile hafta sonu vakit geçiriyor. Hem onlar insan değil mi? Çok pahalı olmayan yerlere gidip gönüllerince eğlenmesinler mi? AVM’lerin uygun fiyatlı yerlerinde yiyip içiyor, sinemaya gidiyor. Biletlere gelen yüksek zamdan ötürü sinemaya gitmek de iyice zorlaştı ya. Dört kişilik bir ailenin sinema keyfi neredeyse 400 lirayı buluyor. 
Demem o ki, bu tür söylemler, etik olmadığı kadar şık da değil. Yüksek enflasyon önlenemediği ve yaşam düzeyi yükseltilemediği sürece, bu tür yakınmalar sürecektir...