Siyasi hayatımıza son zamanlarda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından "helalleşme" söylemi bir kavram olarak konuşulmaya başlandı. Sayın Genel Başkan, başta 28 Şubat mağdurları olmak üzere toplumun tüm kesimlerdeki mağdurlar ile helalleşeceğini ve ayaklarına kadar gideceğini ifade etti.

Öncelikle "Helalleşme" kavram olarak ne anlama geliyor? Bizde helallik alma güzel bir haslettir, gelenektir. Aslında daha derin bağlamda ele alırsak, dini bir vecibedir. Öyle ki bir kişi veya kişilerin kul haklarını ihlal etmiş iseniz, onlardan bizatihi helallik almanız ancak sizi o vebalden kurtarabilir. Aksi takdirde iş Kıyamet gününe kalmış demektir.

Mağdur kavramına gelince. Haksızlığa uğramak anlamına gelir. Zora ya da hile ile hakları gasp edilmiş ve zulüm görmüş olan kişiler ve topluluklar mağdur olarak kabul edilir...

Sayın Kılıçdaroğlu, 28 Şubat'ta bir mağduriyetin yaşandığını, hak ihlallerinin vuku bulduğunu ve kendisinde partisinin o zaman durduğu yerin ve aldığı tavrın bir helalleşmeyi gerektirdiğini kabul ediyor. Hata ettiklerini ve helalleşmeleri gerektiğini tüm kamuoyu önünde açıklıyor. Bu siyasal hayatımız ve demokrasimiz adına sevindirici bir gelişmedir.

Bizim siyasi hayatımızda duygudaşlık yapma geleneği pek yoktur. İktidar muhalefetin beyaz dediğine kara muhalefet de iktidarın siyah dediğine beyaz deme gibi inatlaşması, bize ağır bedeller ödetmektedir.

Hep eskiden beri söyleriz, dile getirir dururuz. Ne olur şu siyasi parti liderlerimiz memleket meselelerini konuşmak için bir araya gelseler, bir masa etrafında toplansalar deriz. Ama gel gör ki bir masa etrafında altı siyasi parti ki birbirinden çok farklı partilerin liderleri bir araya geldiler. Kıyamet koptu. Önce tarafsız olması gereken ama yandaş olmayı tercih eden bir kısım medyamız konuyu farklı noktalara çekme gayreti içine girdiler. Cumhur İttifakı daha şedit bir değerlendirme yoluna gitti.

Bu altılı masanın aktörlerinden biri konumuz olan CHP idi. CHP gerek ana muhalefet partisi ve gerek demokrasimizin en köklü partilerinden birisi olarak ülkeyi tekrar parlamenter demokrasiye götürmek için kolları sıvamış ve Millet İttifakı'ndaki olması gereken yerini almıştır.

CHP için bu bir fantezi değil sorumluluktur ve bugün önce memleket demek zarureti vardır. Ana muhalefet partisi olarak barış ve uzlaştırıcı, toplum katmanlarındaki kamplaşmaları kaldırıcı bir siyasetin öncülüğünü yapmak durumundadır. Geçmişte fikir ve inançlarının gereği verdikleri mücadelede mağdur olanlar ile helalleşmeye kalkması hanesine artı puan katacaktır. Darbeler ve vesayete dayalı sistemler, bizi ilerletmez geri bırakır.

Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu bir siyasi partiye yakışan zulüm ve haksızlıklara, VESAYETE, DARBELERE KARŞI DİRENİRSE, FAKİRİN DAHA FAKİRLEŞTİĞİ, ZENGİNİN DAHA DA ZEGİN OLDUĞU, HUKUK VE ADALETİN TARAFSIZ BİR ZEMİNDE YÜRÜTÜLMESİ MÜCADELESİNİ VERİRSE KUL HAKLARINDAN GERÇEK ANLAMDA HELALLEŞMİŞ OLUR. Bu konuda epey mesafe alınmıştır. Ha gayret…