Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığında kaybedenler emekçi ve emekliler olurken,  nüfusun yüzde 10 -15’ini oluşturan varsıllar ile rantçılar, sürdürülen ekonomik politikadan kazanıyor.
Dondurucu soğuğa karşın sabahın aydınlanmayan saatlerinde ucuz et alabilmek için Et ve Süt Kurumu Satış Mağazaları’nın önünde kuyruğa giren emekli, Kaybedenler Kulübü’nün ilk sırasında yer alıyor. 
Ocak ayında yüzde 33 zamla aylıkları 10 bin TL’ye yükselen milyonlarca dar ve sabit gelirli kaybetmeyi sürdürüyor.  Sürekli yükselen fiyatlar karşısında mucize göstererek ölmeden yaşamaya çalışan emekli, dul ve yetimin seyyanen zam ve en az 5 bin TL ikramiye hevesi kursaklarında kaldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada bu yöndeki istemlere yine “Bütçe elvermiyor” diyerek kapıyı kapattı.  16 milyon emeklinin aylıklarına 7 bin TL eklenilirse bütçeden 1.4 trilyon TL, 10 bin TL zam yapılırsa 1.9 trilyon TL tutarında paranın çıkacağını, bunu yapmaları halinde 2024 yılı yatırımlarının aksayacağını, kamu çalışanlarının maaşının ödenemeyeceğini belirtti Erdoğan.  Emekli, hakkı olanı istiyor. Kimsenin parasında ve maaşında gözü yok.
Çalışırken sigorta primini emeklilikte rahatça yaşam sürdürebilmek için ödedi bu insanlar. Hem de aksatmadan ve kaçırmadan. Her yere para bulunurken, kamuda tasarruf ıskalanırken, rantçılar paradan para kazanırken garibanlar gündeme geldiğinde mi bütçe ve tasarruf söz konusu oluyor.  Çalışılırken yüksek tutarlı primler emeklilikte 10 bin TL aylığa talim etmek için değil,  insanca yaşam adına ödendi. 
Emekli hayat pahalılığı altında inim inim inlerken, üzerinde 10 binlerce TL tutarında Avrupa marka giysi ve ayakkabıları olan iktidar partisinin belediye başkan adayı  geçim savaşı veren emekliden oy istiyor. Tok açın halinden ne denli anlar? 
Avrupalı emekliler ellerine geçen yüksek tutarlı paralarla sonbaharlarının keyfini çıkarırken, bizimkiler ucuz et ve ekmek alabilmek için karanlıkta kuyruğa giriyor, saatlerce bekliyor. Öylesine derin bir çelişki var ki... 
Kaybedenler salt emeklilerden oluşmuyor. Asgari ücretli, memur ve kamu işçi de çeşitli vaatlere karşın dizginlenemeyen hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonun bedelini yoksullaşarak ödüyor. TÜİK şubat ayı enflasyonu yüzde 4.53, yıllık  yüzde 67.07 oldu. Ocak ve şubat TÜFE oranı da kümülatif yüzde 11.54 düzeyinde gerçekleşti.
İki aylık enflasyon dikkate alındığında seyyanen zam bekleyen emeklinin 10 bin TL’lik aylığının satın alma gücü 1.035 TL eriyerek 8 bin 965 TL’ye geriledi.  17 bin 2 TL tutarındaki asgari ücretin alım gücü 1.759 TL aşınarak 15 bin 243 TL’ye düşerken, kamuda çalışan hizmetlinin 32 bin 504 TL’lik maaşı da 3 bin 363’TL’lik kayıpla  satın alma gücü 29 bin 141 TL’ye indi.
Emeği ile geçinenler ve emekli sürekli yitirirken, nüfusun yüzde 10 ile 15’ini ancak bulan mutlu azınlık, sürekli yumağını büyütüyor. Patronların ve varsılların milli gelirden aldığı pay yüzde 50’ye ulaşırken, emekçiler ancak yüzde 24 pay alabiliyor. Hayat parası olanlara ve zenginlere güzel. Emekli de bir kilogram ucuz kıyma için saatlerce kuyrukta bekliyor. Öylesine derin gelir adaletsizliği var toplumda. Yoksul kitlenin insani seyyanen zam talepleri karşılanmıyor...