Dinî-ahlâkî bir terim olarak infak; “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.
    Allah’a itaat ve ibadet niyeti taşıyan, İslâm’a ve Müslümanlara fayda sağlayan her harcama Allah yolunda infak sayılmaktadır. İslâm medeniyet tarihinde de böyle bir niyet taşıması şartıyla ülkenin savunması, yoksulların ve özellikle mültecilerin desteklenmesi, okul, kütüphane, cami, yol, köprü, çeşme, bakımevleri gibi hayır kurumlarının tesisine kadar yapılan harcamaların tümü Allah yolunda infak kapsamında değerlendirilmiştir.
    Hadislerde aile fertlerine yapılan harcamalar infak kavramıyla ifade edilmiş ve bunun bütün sadakaların en hayırlısı olduğu belirtilmiştir (Müsned, V, 277; Müslim, “Zekât”, 38). Kur’an’da, varlıklı Müslümanların mallarında yoksulların hakları bulunduğunun belirtilmesi (Zâriyât 51/19; Meâric 70/24-25) zenginlerin, bir özür sebebiyle çalışamayan veya geliri ihtiyacını karşılamayanlara yardımda bulunma sorumluluğunun olduğunu göstermektedir. Bu yardımın tasadduk, zekât, fıtır sadakası, kurban, hediye ve vakıf gibi birçok çeşidi bulunmakta olup bunların hepsi geniş anlamda infak kavramıyla ilgilidir.
    İslâmî telakkiye göre insanın sahip olduğu servetin asıl sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına infakta bulunmak gerekir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ve resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükâfat vardır.” (Hadîd, 57/7)
    Bakara sûresinde (261-274) infakın önemi, amacı, hangi mallardan kimlere ve nasıl verileceği, karşılığında vaad edilen ödüller ayrıntılı biçimde zikredilir. Bu açıklamalar şu şekilde özetlenebilir: a) İnfak ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızâsı için yapılmalıdır. b) İnfakta bulunan kişi onu alıp kabul edenin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır. c) Yapılan yardım en iyi ve en kaliteli mallardan seçilmelidir. d) İnfakın yerine ulaşması için gerçek ihtiyaç sahipleri tesbit edilmelidir.
    Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde, varlıklı müminlere Allah yolunda infak emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüş, mü’minlerin bariz vasıflarından birisinin de mallarını Allah için infak etmeleri olduğu belirtilmiştir. Yapılan infakın mükâfatını ise Rabbimiz bize şu şekilde bildirmiştir; “Mallarını Allah yolunda infak edenlerin misali, yedi başak vermiş ve her bir başakta yüz dâne bulunan tohumun misali gibidir. Allah dilediğine (amelinin karşılığını) kat kat arttırır. Allah (ihsanı ve lütfu bütün varlığı kuşatacak kadar geniş olan) Vâsi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir ( Bakara 2/261). 
    Müminler, Allah’ın kendilerine emanet olarak verdiği mal ve nimetleri aile bireyleriyle, akraba, komşu ve diğer din kardeşleriyle infak etmek suretiyle paylaşmalı, bencillik duygusundan uzaklaşarak insanlığa faydalı olmak için çaba göstermelidir.
                                                                             Züleyha Çörtük       Uzman Vaiz İl Müftülüğü