Vatandaşlar arasında
"Üçkağıtçı" olarak tanımlanan
tipler,
cadde ve sokaklarda
tezgah açıp,
laf kalabalığıyla
milleti aldatarak,
parasına çöküyor...
Bazı "kurumsal" nitelikli
şirketler de
çeşitli satış yöntemleriyle
benzer şeyi yapıyor
aslında...
"Nasıl olur?"
demeyin!..
Oluyor işte!..
Bizzat yaşadığım
bir olayı anlatayım da
sizler de aynı duruma
düşmeyin!..
Hemen hemen her gün
cep telefonumdan
defalarca arayan
o numaraya
baktım sonunda...
Niçin arandığımı
tahmin ediyordum...
Hattını kullandığım
GSM şirketiydi bu...
Telefon hattının
öbür ucundaki
kadın müşteri temsilcisi,
sakin biçimde
kimliğimle ilgili
bilgileri doğrulattıktan sonra
birdenbire
"hızlandırılmış
mod"
konumuna geçti...
Onu veriyor, bunu veriyor;
bir o tuşa, bir bu tuşa bastırıyor...
İşim başımdan aşmış,
bunalmışım!..
"Yeter" diye sesimi yükseltiyorum...
O da
"Az kaldı, bitmek üzere" diye
beni sakinleştirmeye
çalışıyor...
Bitmedi daha...
Müşteri temsilcisinin
yüzüne telefonu kapatmamak
için
kendimi zor tutuyorum...
Bu arada
şirketten de SMS geliyor,
şifreleri de
karşı tarafa
söylüyorum...
Bir kere daha
"Yeter ama işim gücüm var"
diye çıkışınca,
o da "bitmek üzere"
cevabını vermeye
devam etti...
Bu arada,
belli etmiyorum ama içten içe
müşteri temsilcisinin de 
sabrına
saygı duyuyorum...
Çünkü, benim bu huysuz tavrıma karşı,
dikkatlice
işini yapmaya çalışıyor...
"Daha ne kadar kaldı?"
diye sordum...
O ana değin
adeta "makineli tüfek" gibi
konuşan müşteri temsilcisi
kadın,
birdenbire tekledi...
Şaşırmıştım...
Yoksa o ana kadar
robotla mı konuşmuştum?..
Hani, sanki birdenbire devre kesen
elektronik cihaz gibi...
Telefonun öbür ucundaki
kadının işlemleriyle
iyice bunalıyorum...
Direncimi de
kaybettiğimi anlıyorum...
Çünkü, o ne derse desin
her şeye "evet" veya "tamam" demeye
başlamıştım...
Tabii ki,
onayın
ne anlama geldiğini
faturayı görünce
anladım...
Fatura, bir önceki aya
göre hayli artmıştı...
Biraz iş yoğunluğu biraz da
eringenlikle
şirketin
Samsun'daki herhangi bir bayisine
gitmedim...
Bu işlerden anlayan
yeğenime sordum...
Telefonumun ön yüzünde
kayıtlı
firmanın
sistemine girdi
bir şeylere bakıp,
"Ooooo dayı" dedi...
Yanlış bir şey mi yapmıştım?..
Sonraki fatura daha mı
fazla gelecekti?..
Saliseler içinde
panik olmuştum...
O sırada,
kendi kendime söylendim,
"Senin ne işine akıllı telefon?"
dedim...
Yeğenim cep telefonundan TV kanalları izlemeyi,
müzik platformunu kullanmayı,
şimdi bile hatırlamadığım
birkaç şeyi daha
satın aldığımı söyleyince,
"iptal et" dedim...
Şirketi aradı, bir süre sonra
müşteri temsilcisiyle görüştü...
"İptal" ettirdi ama
"taahhüt" edilen
bedeli ödemek karşılığında...
Böylece bir ay bile kullanmadığım
şeylerin
parasını da ödemiş oldum...
Kandırıldığımı
hissettim ve haliyle de
kendime kızdım...
Benim gibi biri,
amiyane tabirle
bu tufaya düştüyse;
refleksleri
yaşlılık sinyalleri
veren
milyonlarca insan
ne yapacaktı?..
Öyle ya
ilerleyen
yaşları nedeniyle
duyu kaybına uğramış
bir insana,
adeta "makineli tüfek"
gibi konuşarak
bir şey
anlatmaya
çalışıldığında,
bundan farklı ne yaşanabilir?..
Bir insanın
yüzüne
telefon
kapatmayı
"saygısızlık" ya da
"ayıp" saymanın
bedelini ödemekti 
bu aslında...
Yoksa, kapat telefonu gitsin!..
Bu davranış biçimi mi
yoksa
böyle bir satış yöntemi mi 
daha ayıp sayılırdı?..