Manisa ve ilçelerinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen don olayından sonra üzüm bağlarında incelemelerde bulunan Üzüm-Sen Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu yaptığı açıklamada, "Hükümet, Manisa ve ilçeleri için afet bölgesi ilan etmeli ve üreticilerin zararları karşılanmalıdır." dedi.
Adnan Çobanoğlu açıklamasında, "Küresel iklim değişikliklerinin son mağdurları Manisa bölgesindeki üzüm üreticileri oldu. Bu yıl kış ayı hiç olmayacak kadar sert geçti. Üzüm üreticileri asmalar uyanırken önce don felaketi ile karşılaştılar. Patlamak üzere oluşan bir çok tomurcuğa soğuk vurması nedeniyle tomurcuklar açamadı. Bu nedenle bu yıl üzüm doğuşu rekolteyi olumsuz yönde etkileyecek kadar az oldu. Don felaketinden kurtulup açan bağlar tam filize dönmeye başlamıştı ki; yıllardır kış mevsiminde bile kar yağışı görmeyen bazı üzüm bölgeleri ise Nisan ayında kar yağması nedeniyle bir kez daha don olayıyla karşılaşıldı. Bazı üreticilerin bağları felaketlerden diğerlerine göre daha fazla zarar görmüştü. Ama küresel iklim değişikliklerinin verdiği zararlar bununla da bitmedi. Aradan 10 gün geçmeden tekrar on binlerce dönüm üzüm bağlarını etkileyen ayaz felaketi Manisa ilinin hemen hemen tüm ilçelerini vurdu. Binlerce üzüm üreticisi aile bu yıl bağlarından ürün alamayacak durumda. Bazısı önümüzdeki yıllarda da ürün alamayacak. Çünkü asmaları çokak (kurumuş asma kütüğü) haline gelmiş durumda. Sökülüp yerlerine yeniden asma dikilmesi gerekiyor. Bir asmanın verim verebilmesi içinde 4-5 yıl geçmesi gerekiyor. Çokakları köklemek bir maliyet, yeni bir bağ oluşturmak için bağ fidanı dikmek 4-5 yıl bağını işlemek ayrı bir maliyet, bunun yanı sıra üreticinin ailesini 4-5 yıl geçindirebilmesi için ayrıca yeni kaynak bulması gerekiyor. Bütün bunlar üreticiyi bankalara, tarım kredi kooperatiflerine, tefecilere muhtaç hale getiriyor. Hele hele geçmişten gelen kredi gibi borçları da varsa varın gerisini siz düşünün." şeklinde konuştu.
TEK ÇEŞİT ÜRÜNLERDE ZARAR DAHA BÜYÜK
Adnan Çobanoğlu tek çeşit ürün üretimi yapılan yerlerde iklim değişikliğinin verdiği maddi zararların daha büyük olduğuna dikkat çekerek, "Zarar gören bağların büyük bir çoğunluğu Tarım Sigortası primlerinin yüksekliği ve zarar gördüklerinde zararının yeterince karşılanmaması nedeniyle bağlarını sigorta bile ettirememişlerdir. Kaldı ki; üreticiler ürünlerini TARSİM’e sigorta ettirmiş olsalar bile bu mağduriyetten kurtulamamaktadırlar. Çünkü TARSİM sadece o yılki ürün kaybını karşılamakta ama üzüm bağlarının yok olması nedeniyle gelecek yıllardaki gelir kaybını ve yeni bağ tesisinin masrafını karşılamamaktadır." diye konuştu.
Oluşan zararlarla ilgili üreticiyi rahatlatacak kararlar alınması gerektiğini kaydeden Çobanoğlu şunları söyledi:
"Manisa bölgesi için ’Doğal afet durumu’ ilan edilmeli, Kriz masası kurulmalı zarar gören üreticiler ’doğal afet mağduru’ kabul edilip bütçeden pay ayrılmalıdır. Üreticilerin bankalara, kredi kooperatiflerine olan borçları zarar durumlarına göre en az 1 yıl faizsiz ertelenmelidir. Bağlarını söküp yeniden tesis edecek olanlara teşvikler uygulanmalı, bir kısmı hibe şeklinde faizsiz uzun vadeli kredi olanakları sunulmalı tefeci ve bankaların cenderesi altına sokulmamalıdır. Ürünlerini TARSİM’e sigorta ettirenlerin zararlarını TARSİM hemen ödemeli, hasat dönemini beklememelidir."
"Küresel iklim değişikliklerine neden olan gıda, enerji, sanayi ve savaş politikalarından derhal vazgeçilmelidir." diyen Çobanoğlu açıklamasını şöyle tamamladı:
"Devlet erken uyarı yöntemlerine, rüzgar makineleri kurma, havada helikopter dolaştırma, üreticilerin sis makinelerine erişimini sağlamaya dönük yarımları ivedilikle yapmalıdır. Doğa felaketlerine karşı çaresiz değiliz yeter ki önlemleri almayı ihmal etmeyelim. TARSİM yönetmeliği yeniden düzenlenmeli. Çok yıllık bitkilerde sadece o yılın zararı değil gerçek zarar bağların yeniden tesis edilme maliyetinden, ürün verene kadar geçecek olan yılların gelir elde edilememesi zararı da dahil sigorta kapsamı içine alınmalıdır. TARSİM kapsamında sigorta yaptırılan yerlerin prim ödemesi üreticilerin ödeyebileceği seviyeye çekilmelidir. Ürün çeşitliliğini koruyacak ve ürün çeşitliliği teşvik edilecek bir tarım politikası uygulanmalıdır. Plantasyon, yani ticari amaçla çok geniş alanlarda bir veya bir kaç çeşit ürün yetiştirmeye dayalı tarım metodunu zorlayan tarım politikalarından vazgeçilmelidir."