Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, SGK’nın veri paylaşımıyla ilgili “Kişisel verilerin satılması, alınması, verilmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. SGK Çalışma Bakanlığına veri veremiyor. Aile Bakanlığına veri veremiyor. Devletin kurumlarını meşru talep ettikleri veriyi veremiyor. Bu veriyi vermemiz gerekiyor. Bu veri kişisel veri olmamalı, anonimleştirilmiş veri olmalı” dedi.
Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu 8’inci toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Vekili Murat Yazıcı’nın katılımıyla gerçekleşti. ‘Sosyal Güvenlik Hizmetlerinin Niteliği ve Sosyal Güvenliğin Sürdürülebilirliği Açısından Teknolojik Araçların Kullanımı, Veri Paylaşımı ve Paydaşlar ile Koordinasyonun Önemi’ gündemiyle toplanan Danışma Kurulu Toplantısında bütün sosyal tarafları dinledikten sonra konuşma yapan Bakan Çelik, tüm konuşmaların kayıt altına alındığını ve bunların ele alınıp çözüme kavuşturması konusunda toplantıların yol gösterici olması için yapıldığını ifade etti.
SGK’nın veri paylaşımı konusuna değinen Çelik, “Bunu parlamentoda da Mecliste de bizim yaptığımız bütün çalışmalar, yaptığımız işler çok şeffaf. Kişisel verilerin satılması, alınması, verilmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. Bunu özellikle ifade ediyorum. Böyle bir şey söz konusu değil. Peki yapmak istediğimiz ne? Anonimleştirilmiş verilerden bahsediyoruz ve kamu kurumlarının bu konudaki taleplerinden bahsediyoruz. Bilimsel çalışmalarda kullanılması gereken verilerden bahsediyoruz. Gizli saklı bir şey değil ki ama buna ihtiyaç var. Şuanda SGK Çalışma Bakanlığına veri veremiyor. Aile Bakanlığına veri veremiyor. Devletin kurumlarını meşru talep ettikleri veriyi veremiyor. Bu veriyi vermemiz gerekiyor. Bu veri kişisel veri olmamalı, anonimleştirilmiş veri olmalı” diye konuştu.
Çelik, Genel Sağlık Sigortasının sürdürülebilirliğinin risk altında olduğuyla ilgili bir şeyin söz konusu olmadığını da bildirdi.
Sağlıkta katkı paylarının vatandaşlara ciddi bir yük getirdiği yönündeki değerlendirmelere de katılmadığını söyleyen Çelik, "Katkı paylarının amacı gelir etmek değil. Böyle olsaydı katkı paylarının SGK bütçesi içerindeki payı 10 binde 8 değil yüzde 1, 2 olurdu. Amaç sağlık alanında yaşanabilecek suistimallerin önüne geçmek, gereksiz ilaç ve muayene işlemlerini ortadan kaldırmak" ifadelerini kullandı.
Çelik, sağlık kuruluşlarına ve ilaca erişimin kolaylaşmasının bu hizmetlerinin gereksiz kullanımını da beraberinde getirdiğini belirtti.
“SERMAYEDEN YANA OLMAK DEMEK İŞÇİNİN KIDEM TAZMİNATINI ALAMAMASI DEMEKTİR”
Mevsimlik işçilerle ilgili kayıt altına alınması konusunda sendikalara seslenen Çelik, şöyle konuştu:
“Mevsimlik işçiler ne olacak? Bu kazaları konuşmak değil de gereğini yapmak gerekiyor. Bunları bir kurala oturtmak gerekiyor. Bu sistemi kuralım diyorum. Efendim bu köleliktir. Şimdi yaşanan nedir. Diyelim ki biz 100 tarım işçisine ihtiyacımız var. Şu koşullarda barındıracaksın, şu koşullarda seyahatini yaptıracaksın, şu koşullarda kayıt altına alacaksın, buna göre çalıştıracaksın hayır olmaz. Başka türlü bir yöntem bulalım ama yok. Tazminat meselesi de böyle. Bir kayıt yok diyorum işçiyle ilgili ama işçi kaybediyor. Gelin çözelim. Konuşmaktan bile kaçınıyor sendikalarımız. Bu sermayeden yana olmaktır. Sermayeden yana olmak demek işçinin kıdem tazminatını alamaması demektir. Ben bu kadar işçiyi dinlemekten yorulmadım ama ruhum daraldı. Oturup konuşmamız gerekiyor ve bu işi işçinin lehine, kişinin burada kesinlikle hak ettiği o tazminatı hiç kimseye emanet etmeden kendi hesabında görmesi gerekiyor.”
Kayıt dışı istihdamın yüzde 33 olduğunu ve 52’lerden bu rakama gerilediğini anlatan Çelik, 1 puanın 260 bin kişi ve maliyetinin 1.3 milyar olduğunu bunun biran önce yüzde 20’ lere inmesi gerektiğini bildirdi.
Emekli aylıklarıyla ilgili bir reform yapıldığını belirten Çelik, “Bu reformda aylık bağlama oranları ve birkaç ana kriter 2008 öncesi ve sonrasıyla ilgili yaşadığımız bir sorun var. Yani reform öncesi çalışanlarla reform sonrasındaki kriterlerin uygulandığı süreçle karşı karşıyayız. Bunun değerlendirmesini 2020’lerde belki 3-5 sene içerisinde bir toplantıda değerlendirmekte fayda var” dedi.
Dijital arşiv konusunda da düğmeye basıldığını söyleyen Çelik, emeklilik işlemlerinin 15-20 günde yapıldığını ancak sistemin bu dijital arşivle bir düğme kadar yakın olması gerektiğini ve hangi gün, hangi saatte veya ne gibi sorunlarla karşıya kalınırsa bunun bulunması gerektiğini kaydetti.
Çelik, “Bununla ilgili startımızı veriyoruz. İnşallah hızlı bir şekilde bu sorunda gündemimizden kalkmış olacak” dedi.
“ÖZLÜK HAKLARI TOPLU SÖZLEŞME MASASINA GELECEK OLAN MESELELERDİR”
Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Toplu sözleşme süreci var. Özlük hakları ikide bir Mecliste gündeme geliyor. Bu dönem bitmeli. Özlük hakları ve toplu sözleşmeye konu alan meseleler toplu sözleşme masasında iki yılda bir geliyor. Nerede eşitsizlik var nerede haksızlık var bunların giderileceği yer orasıdır. Bu meseleler toplu sözleşme masasına gelecek olan meselelerdir. Orada enine boyuna konuşulacak ve çözüme kavuşturulacak bir mesele.”
Türkiye’de emeklilik yaşıyla ilgili ise Çelik, “50 yaş emeklilik olur mu Allah aşkına. Kiminle mukayese edeceksiniz ne Avrupa’sı ne Afrika’sı ne Asya’sı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Türkiye’de 50 yaş emekliliği nasıl sürdürülebilir kılıyorsunuz diye açık bir şekilde konuşuyoruz ama Türkiye’de emeklilik yaşı 50. Bu kademeli olarak 2036’da 60 yaş olacak” şeklinde konuştu.
Gerek reel artışlar gerekse kümülatif artışları açıklayan Bakan Çelik, “Seçim dönemi şuanda iktidarlar için önemli bir dönem. 100 lira emekliye zam yapılabilir mi? Yapılabilir. Karşılığı 10 milyar lira. Yılda iki maaş verelim. Kim vermek istemez. Verelim de bunun karşılığı 25-30 milyar. Gidiş 90’lara gidiş.90’ları mı özledik Sayın Genel Başkana sesleniyorum. Genel Müdür değilsiniz ki şimdi ana muhalefetin genel başkanısınız. Şimdi kolaycı yaklaşımlar değil, kaynağın vatandaşın lehine kullanılması şeklinde bir yaklaşımı daha doğru bulacağımızı belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.